son haberler

Ağır Hasta Bir Toplumuz

Yayınlanma Tarihi: 13 Şubat 2014 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

12 yaşında bir çocuk kaçırıldı. Hem de öyle doğuda falan değil, Türkiye’nin en batısında. İzmir’in Kiraz ilçesine bağlı Olgunlar köyünden 12 yaşındaki Fatma Uzun, 30 yaşındaki Muammer Kaygısız tarafından kaçırıldı. Muammer Kaygısız’ın babası, “Sevmişler, kaçmışlar. Ortaya çıktıklarında kızın ailesiyle anlaşacağız” demiş. Muammer Kaygısız daha önce evlenmiş, 5 yaşında bir kızı var. Bu olaydan önce 18 ay hapis yatmış. Hapsi sırasında erkek kardeşi rahatsız ettiği için karısı bir sütçünün arabasıyla kaçarak ailesinin yanına sığınmış. Muammer de hapisten çıktıktan sonra, 5 yaşındaki kızına rahatlıkla oyun arkadaşı olabilecek 12 yaşındaki Fatma’yı kaçırıyor evlenmek için. Aradan bir buçuk aya yakın bir zaman geçtiği halde Fatma bir türlü bulunamıyor. Herkes, tüm Türkiye seyrediyor. Bu pedofil (sübyancı), Fatma büyüdüğünde başka çocukların peşine düşecek! Haberiniz olsun!

Van’ın Gürpınar ilçesinde, dizlerine kadar karlara gömülü bir adam, sırtında bir çuval yüküyle bata çıka ilerlemeye çalışıyor. Ne mi taşıyor?.. 3 yaşındaki oğlu Muharrem’in cesedini… Aslında utancımızı, beceriksizliğimizi, vurdumduymazlığımızı taşıyor… Artık acıya dönüşmüş umudunu, çaresizliğini taşıyor. Muharrem kar yüzünden yolun kapalı olması nedeniyle hastaneye yetiştirilemiyor. 112 Acil Servis, ihbarın asılsız olduğunu düşündüğü için teyit etmeden yola çıkmak istemiyor. Bu yüzden 7 saat gecikiliyor. Muharrem’in küçücük bedeni daha fazla dayanamayıp cansız düşüyor. Sağlık Bakanı, sorumluların tümü hakkında soruşturma açtıklarını, hesap soracaklarını söyleyerek Muharrem Bebek için özür diliyor. Ancak yaşanan bu dramın utancı bize yetmiyor ki bir gazete, Muharrem’in ailesini adeta sorguya çekerek yaptığı “Çuval Mizanseni” başlıklı “özel haber”iyle insan olarak utancımızı, ayıbımızı katmerleştiriyor.

İstanbul’un seçkin semtlerinden birinde, Arnavutköy’de, işine gitmek üzere yola koyulmuş bir hemşire ve hemen ensesinde beliren korkunç görünüşlü “adam” var görüntüde. Tıpkı aç bir yırtıcı gibi avının üzerine atlayıp onu yere yatırıyor ve amansızca parçalamaya girişiyor. Asla insan denilemez. Öylesine vahşi, acımasız ve saldırgan. Konunun uzmanı bir doktor, büyük bir olasılıkla uyuşturucu ve alkol almış olabileceğini, empati yeteneği kazanana kadar hapishanede tedavi edilmesi gerektiğini söylüyor. Hemşirenin ruh sağlığı ne durumda acaba?..

Muğla’nın Fethiye ilçesinde bir berber, işe gelmeyen 11 yaşındaki çırağını boynundan iple motosikletine bağlayarak 1 kilometre götürüyor. Görenlerin durumu polise haber vermesi üzerine gözaltına alınan berber, polis aracına binerken gazetecilerin soruları üzerine, “Büyütülecek bir şey yok” diyor. Bir çocuğa bu şekilde davranabilen bir adamın cevabı da mayasına uygun olacak elbette. Bunda şaşılacak bir şey yok da, çocuğun annesiyle babasının tavrı insanın kanını donduruyor. Anne, “Görüntüyü televizyonda gördüm. İsmail Ağabey biraz abartmış” derken baba, “Evet, işe gitmediği için ustası şaka yapmış” ifadesini kullanıyor. Bu insanlar mı çocuk yetiştirecekler? Bu bir çocuk ziyanlığıdır.

Eskişehir’de bir üniversite öğrencisi, sahiplendiği kediyi işkence ederek öldürüyor ve üstelik bunu kayda alıyor. Görüntü günlerdir internette dolaşıyor. Dayanabilenler seyrediyorlar. Bu zavallı cani, geçmişinde derin dramların yattığı bir kurban hissini uyandırıyor bende. Siz ne dersiniz?..

Giresun’da bir milletvekili belinde silahla seçim konuşması yapmakta hiçbir beis görmüyor ve bir diğeri yine belinde silahla Meclis’te basın toplantısı düzenliyor. Tablo bu.

Günlük bir gazetede şöyle bir başlık ilişiyor gözüme: “Bu milletin A’sına böyle koymuşlar!” Öfkeden deliriyorum, “Bu nasıl gazetecilik! Böyle başlık mı olur!” diye. Meğer o başlığı gazete değil işadamları atmış. Medyaya sızan telefon görüşmelerinde, iki işadamı birbiriyle konuşurken, “Milletin a…. koyacağız” diyor. Ve başka tapeler, tabii ki yolsuzluklar, paralel devlet, kaybedilen fezlekeler, kişiye özel yasa çalışmaları, Meclis kürsüsünde yankılanan ses kayıtları… Daha neler neler…

“Her şeyi açığa çıkaran zaman, toprağın bağrına gömülü bile olsa, gün ışığına çıkarılmadık şey bırakmaz” diyor Cervantes. Her şey bir bir dökülüyor ortaya. Kabul edelim ki ağır hasta bir toplumuz. Böylesine bozulmuş bir toplumda yapılan seçimlerden sağlıklı sonuçlar çıkabileceğine inanıyor musunuz? Olağandışı şeylerin artık iyiden iyiye olağan hale getirildiği bu dönemde, insanın kişiliğini ve akıl sağlığını koruyabilmesi en büyük hüneri, en büyük erdemidir.

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku