son haberler

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (2)

Yayınlanma Tarihi: 28 Mayıs 2015 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Canım arkadaşım, merhaba!

Umarım her şey yolundadır. Tabii ki özel hayatından söz ediyorum; yoksa ülke malum… “Bu koşullarda kişisel mutluluk ne kadar mümkün olur ki!” dersen, yerden göğe katılırım sana… Öyle kolay kolay düşmesem de umutsuzluğa, benim de bazen, her şeyin tamamen anlamsız göründüğü zamanlarım olmuyor değil hani. İşte o zaman Einstein, dilini çıkarıp, “Kendi hayatına ve başkalarınınkine anlamsız gözüyle bakan bir insan, yalnız mutsuz olmakla kalmaz, yaşamayı bile kolay kolay beceremez” deyince, hemen aklımı başıma devşiriyorum. Einstein demişken onun şu düşüncelerini de seninle paylaşmadan geçmek istemem: “Bence insanların kişilikleri her zaman eksik değerlendirilmiştir. Eminim, doğa bizlere farklı yetenekler bahşetti. Çok büyük yeteneklere sahip olup da, sessiz sakin, gözden uzak yaşayan insanlar olduğuna da eminim. Bu insanları es geçip, aralarından birkaçını yüceltip onlara üstün insan muamelesi göstermek bana hiç adil gelmiyor. Benim yazgım da böyle aslında. Çalışmalarımın ve başarılarımın popülaritesiyle, gerçek olan arasındaki tezat oldukça gülünç…” Hiç de es geçilemeyecek düşünceler bunlar, öyle değil mi?

Sana geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum. Yalnız bu geçmiş olsun, hastalığından ziyade, hastanede sana yaşatılan sıkıntılar için… Thomas Hobbes’un sözünü hatırlarsın; hani “İnsan insanın kurdudur” diyor ya, işte tam da bu yüzden senin hastanede yaşadıkların… Çok severim bu sözü. İnsanı en iyi anlatan cümlelerden biridir bence. Sen ne dersin?..

Arkadaşının kayınpederi çok ilginç geldi bana. Hem şaşırdım hem de güldüm. Kıskançlık her yerde, her zaman, her biçimde ve hatta en umulmadık, en beklenmedik, en düşünülemeyecek şekillerde dahi çıkabiliyor insanın karşısına. Bu konuda sana yüzlerce örnek sıralayabilirim. Ama sen mademki kayınpeder kıskançlığından söz ettin, ben de sana bir kayınvalide kıskançlığı anlatayım.

Gazeteciliğe başlayalı on-on iki yıl kadar olmuştu. Bütün hayatımın iş olduğu, deliler gibi çalıştığım, işle yatıp işle kalktığım bir dönemdi. Neredeyse rüyalarımda bile işten başka bir şey görmüyordum. Bir gün annem mutfak sohbetinde, “Semra biliyor musun dün beni biri aradı” dedi. Söyleyişinden olağanüstü bir durum olduğu belliydi. “Kim?” dedim merakla. “Tanımıyorum ama kadındı.” “Eee, ne diyor?” “Kızına söyle, damadımın peşini bıraksın, diyor.” “Eeeee! Allah Allaah! Sonraaa?” “Kimsin sen, damadın kim, diye sordum, ‘Kızına sor, o bilir’ dedi.” “Sen ne dedin?” “Hangi kızımdan bahsediyorsun? Benim iki kızım var, dedim.” “Eeee, sonra?” “Gazeteci olandan bahsediyorum. Ona söyle damadımın peşini bıraksın, dedi ısrarla.” “Allah Allaaah! Ben böyle birini tanımıyorum anne… Hem baksana ‘damadım’ demiş kadın. Evli adamla benim ne işim olur! Hiç olacak şey mi bu!” “Kızım bir dur, sıkma canını hemen. Ben haberin olsun diye söyledim… Bir de merak ediyorum, beni kim hangi niyetle arıyor diye. Ne olabilir sence? Aklına bir şey geliyor mu?” Düşünüyorum, düşünüyorum, kafa patlatıyorum, yok… Böyle bir şey mümkün olamayacağı gibi, bu tanımlamaya uyan birini de bulamıyorum üstelik. Anneme dönüp, “Hem seni niye arıyor ki, beni arasın. Hem niye o arıyor ki, kızının araması gerekmez mi? Madem beni o kadar iyi tanıyorlar, bana ulaşmaları da hiç zor olmaz, öyle değil mi?” “Öyle tabii. Ne bileyim kızım, akıl sır erdiremedim ben bu işe.” Sonra annemle rolleri değişip sıkı sıkı tembihliyorum onu: “Seni bir daha ararlarsa beni aramalarını söyle, tamam mı?” “Tamam, söylerim.” “Telefonlarımı, adreslerimi ver ki seni bir daha rahatsız etmesinler, olur mu?” “Oluuur.” “Ona rağmen seni rahatsız etmeye devam ederlerse savcılığa şikâyet edeceğini de söyle, tamam mı?” “Tamaaam… Merak etmeee.”

O arayan her kimse, iki-üç gün arayla birkaç kez daha aradı annemi. Annemin tüm ısrarına rağmen kendisi ve “damadı” hakkında hiçbir ipucu vermedi. Beni ise bu konuyla ilgili olarak hiç kimse, hiçbir zaman ne aradı ne sordu. Kayınvalide kıskançlığı dedim ama gerçek olup olmadığı bizce hâlâ muamma. O, telefonda bir ses; bu olaysa hayatımızda bugün bile çözülememiş bir sır olarak kaldı.

Gördün mü arkadaşım, beterin beteri var. Gönlünü ferah tut. Sen hiç olmazsa kıskananı biliyorsun. Kucak dolusu sevgiler… Herkese selam… Görüşmek dileğiyle…                                                                                                                                                                                                   Semra

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku