son haberler

Bir Anı

Yayınlanma Tarihi: 8 Ocak 2015 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Oturduğumuz kafeden kalkıyoruz. Bir arkadaşım ve kızımla birlikte Mecidiyeköy’den Şişli’ye doğru yürüyoruz. Arkadaşım işine yetişecek, bizse karşı yakaya, Kadıköy’e geçeceğiz. Biraz ilerlemiştik ki aniden bir kadın, kızımı yakalayıp sarılıyor ona. Şaşkın şaşkın bakıyoruz hafif korkarak. Olayı anlamaya çalışıyoruz. Onunla tanışmış mıydık acaba bir yerde? I-ıh, hatırlamıyorum. Oysa hafızam güçlüdür, hatta beni rahatsız edecek kadar güçlüdür. “Rahatsız edecek kadar” diyorum, çünkü insan o zaman unutmak istediği şeyleri de unutamıyor bir türlü.

Aslında kızımın bebekliğinden beri alışkınım yollarda çevrilmeye de, durdurulmaya da. Sevmek isteyeninden tutun da “Bir reklam ajansına götür” telkininde ısrarcı olanına kadar her türden insan var. Ancak böylesini ilk kez görüyordum. Tanımadığımdan emin olunca, hani bir an akli dengesinin yerinde olup olmadığı düşüncesi de geçmedi değil aklımdan. Öyle ya, insan böylesine coşkulu bir sevecenliği olsa olsa çok sevdiği, çok samimi olduğu birine karşı gösterebilirdi. Neyse ki düşündüğüm gibi değildi. Fakat anlaşılır gibi de değildi.

Minik kızım kafasını kaldırmış, anlamlandıramadığı bu durumun şaşkınlığını yaşayan mavi boncuk gözleriyle, kendisine bir şeyler söyleyen ve kollarını bir türlü bırakmak istemeyen yabancı teyzeye bakıyor. “Ne kadar güzelsin sen böyle! Fransız kızlarına benziyorsun!” diyor tanımadığı kadın. Sonra da kızımın Fransızlığına iyice kanaat getirmiş olacak ki sözlerini Fransızca sürdürüyor ve sonunda yine Fransız diliyle “Anladın mı?” diye soruyor. Kızım bu defa bakışlarını yardım istercesine bana çeviriyor. Söze girmenin tam sırası. “O anlamadı ama ben anladım, anlatırım ona” diyorum yumuşak ve saygılı olmaya özen göstererek. Cevaplıyor beni: “Kusura bakmayın n’olur, çocuk görünce dayanamıyorum. Çocukları çok seviyorum. Kızınız çok güzel. Emekli öğretmenim ben. Uzun yıllar Fransa’da kaldım. Şimdi biraz rahatsızım. Dizim ağrıyor. Yürümekte zorlanıyorum. Biraz hareket olsun diye dolaşıyorum. Eh, artık yaşlandım.” Bir solukta, inanın bir solukta söylüyor bütün bunları; aralıksız… ve biz put kesilmiş, çıt çıkarmadan onu dinliyoruz.

O son söylenen hassas cümle var ya, hani o “Eh, artık yaşlandım” cümlesi; işte o, üzerimizde ani bir etki yapıyor. Arkadaşım da ben de işgüzar bir acelecilikle, pür dikkat sessizliğimizi sonlandırıp atılıyoruz: “Yok canııııım, olur mu, daha gençsiniz, durun bakalım.” “Yok yok, yaşlandım” diyor ve soruyor: “Kaç yaşındayım sizce?” Eyvah! Ne demeli şimdi? Zor bir soru. Hele soran bir kadınsa epeyce zor bir soru. Hatta… çok zor bir soru. Ben bu soruya cevap veremem. Susup arkadaşıma bakıyorum. Kendisi de bir öğretmen kızı olan arkadaşım imdat çağrımı görüyor ve çaresiz; “Hâlâ böyle insanlar var mı?” dedirtecek kadar nazik, munis, saygılı tavrıyla, güzel karakterinin tüm özelliklerini içinde barındıran itinalı cümleleriyle yanıtlıyor yaşlı öğretmenimizi: “Altmış, altmış beş gibi görünüyorsunuz ama… bilmem ki… belki de daha gençsinizdir.” Cevap hemen geliyor: “Aaaaa, çok zarifsiniz! Ben tam seksen yaşındayım.” O kadar hayat dolu, neşeli, öyle cıvıl cıvıl bir kadın ki gerçekten de almış beşten fazla göstermiyor. Karşımda olağanüstü bir yaşam duruyor; dopdolu, seksen yıllık bir öykü… O bir çırpıda anlatılanlar bin bir türlü soruya dönüşüyor kafamda. Ve üstelik bu insan anlatmaya da, konuşmaya da öylesine hazır ve susamış görünüyor ki… Maalesef zamanımız yok; hiç yok. Kafamdaki soruları yanıtsız bırakarak vedalaşmak zorundayım.

“Yaşam, yana yana sönen ve her çocuk doğduğunda yeniden parlayan bir alevdir” diyen Shaw konuk oluyor bu defa düşünceme . Ardından, “Her konuda bitmez tükenmez gevezelik, gevezelik, gevezelik… Bunlar uygun düşer ancak yaşlılara, yaşlılara, yaşlılara…” dese de yine Show, ben bu insanın yaşam yolculuğunu hiç de bir gevezelik olarak görmez, seve seve büyük bir ilgiyle dinlerdim doğrusu. Bu kadar yıldan sonra, “hayat, dünya ve insanlar” hakkında ne düşünüyordu acaba? Kim bilir neler kaçırdım?

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku