Yayınlanma Tarihi: 29 Ocak 2016 — okunma
24 Ekim 1997
Gençlik aşkın ve felsefenin damarlarımızdaki asil kanıdır.Dünyayı ve insanları sivilceleriyle algılama döneminden bireysel ve toplumsal değerler oluşturmanın sancılı devirleri kılcal damarlarımızda büyük devrimler yaratır.Yetişkinliğin temeli atılırken kendi davamızın manifestosu da yavaş yavaş yazılmaya başlanır.Aşka gebe ruh şiiri çağırır.Düşünsel anlamda değerler oluştururken ideolojik davaların nüveleri parıldamaya başlar.Çatışma toplumsala doğrudur,bireysel çıkışlar fizyolojik ve psikolojik itilerin güdümünde şekillenir.Başı dumanlarda gezen gençliğimizin yanında ciddi davaların neferi olan bir kuşak da yetişir.Birey olma bilinci düşünsel damarlarımıza işlerken toplumsal ve bireysel rollerimiz kendini okumalarda bulur.Bunun için düz anlamda kullandığımız bir sözcük değildir şimdiki zamanlarda.Okumak,önce kendini okumaktır.Yunus’un “kendini bilme” taşının kendinde bileyilenmesidir.Ben gençliğimde oluşturduğum bütün değerlerimi halen taşıyorum.Kimi çürüdü,kimi değişime uğradı, kimisi de büsbütün kovuldu hayatımdan.Önemli olan tortunun zamandaki aksidir.İçimizde tortulanan birey kendini geleceğe taşır.
24 Ekim 1998
Yavuz Yıldırım’a kulak verelim:”Gençlik dönemi,belki de,”olması gereken” ile “olan” ayrımının en sert yaşandığı dönemdir.Gençlik döneminde yapılacak tercihler,”gelecek”e çıkan yolların da taşlarını döşeyecektir.”Olması gereken”lerimizi belirlemek,”olan”la farkımızı görmek ve eğer belirleyebilmişsek ,bu ikisi arasında zihni münakaşalarda bulunmak,bu arada “ağzımızın tadı”nı yitirmek…Lakin 15 yıla yakın eğitim süresinin bile cevaplandırmayı başaramadığı,”ben neyim;ne yapabilirim;ne yapmak istiyorum” soruları,”hayatın gerçekleri” denen mistik canavar ile birlikte,döner dolaşır genç bireyin yoluna çıkar kör sapaklarda.Bu soruya verilen cevaplar,kendi üzerinde düşünmesinin de başlangıcıdır;şurası açıktır ki geç kalınmış bir başlangıçtır bu.”(Birikim dergisi,Ağustos,2005)
“Olması gereken” hayallerimizi ve imajlarımızı,”olan” ise kuşak çatışmasının simgesini belirler.Genç,var olan gerçeklikten yeni ve devrimci gerçeklikler yaratır.Bunu çok iyi bilen Mustafa Kemal de hitabesini işçi veya köylüye değil,gençliğe yazmıştır.İşçi ve köylü sınıflarının kapitalist sistem içerisindeki ekonomik gerçekliği daha kendini hissettirmediği o zamanki Anadolu coğrafyasında geleceğin “olması gereken”lerini taşıyacak yeni rejime angaje beyinlerin sistematik olarak yetiştirilmesi gerekir.Bireyliği toplumsal bir figürasyon altında ezilen gencin yaşadığı çatışma hangi eğitimi belirler? “Olmaya gençlik cihanda bir nefes devlet gibi…”
24 Ekim 1999
Üniversite hayatımın ilk yılı.Şiir Bilgisi dersindeyiz.Rahmetli Cem Dilçin ders anlatırken birden hava değişiyor.Sözcükler başka yere kayıyor.Dersleri dikkatli bir şekilde takip ettiğim için Dilçin’in ağzından çıkacak her sözcüğü önemsiyorum.Bomba patlıyor adeta sınıfta.Eğitim sisteminin çürümüş özetini vurguluyor sanki rahmetli Dilçin:”Siz test çocuğu ve tost çocuğu olduğunuz için….”
Bu test ve tost secisi beni birden geriyor.Hocanın ağzından dökülen sözcükler hakaretvari olsa da gayet doğru.Test çözmekte ustalaşmış biz gençlerin basit bir düşünce yazısı yazmaya gelince ilk okul kompozisyon dersine dönmesi ironik ve acı bir durum.Genellemekle yanlış mı yaptım bilmiyorum ama çevrenizdeki gençlere sorun bakalım,size ne diyecekler?Üniversitelerde Türk Dili dersinin zorunlu olmasının sebeb-i hikmeti bu olsa gerek.Şimdi sormak lazım çevremizdeki gençlere:
*Gençler bir günde kaç kelimeyle konuşuyor?
*Gençler tüketimin oyuncağı mı?
*Gençler apolitik ve duyarsız mı?
*Gençlik hangi değerlerin izinde?
*Türk edebiyatındaki nesiller tartışmasından sonra yeni neslin siyasi vizyonu muhafazakarlık mı?
*Üretmek ve emek gençler için ne ifade ediyor?
*”Melali anlamayan nesle aşina mıyız?”
*Türk edebiyatının usta yazar ve şairleri gençken ilk eserlerini yazmaya başlamışlardı.Şimdiki gençliğin edebiyat penceresinde kimler var?
*Hadi bir sınama yapalım.Bu yazıyı okuyan gençler gençlik üzerine yazılmış postmodern ve fantastik romanlar hariç kaç şiir veya öykü biliyor?
*Türkiye’de belki on tane gençlik yapılanması var:İslamcı gençlik,solcu gençlik,Atatürkçü gençlik,liberal gençlik,yeni-muhafazakar gençlik,apolitik gençlik,X-Y-Z kuşaklarına sıkıştırılan gençlik,ülkücü gençlik,radikal gençlik,demokrat gençlik.Bu kadar sıfatın arasında düşünsel çeşitlilik demokrasinin gereğidir.Ancak bu farklılığın zenginlik oluşturma aşaması epeyi sancılıdır.Hangi düşünsel kimliği taşıyorsunuz bilmiyorum ama değerleriniz hangi yönde adil ve insani?
(Devam edecek…)