son haberler

Bremen Günlüğü-2

Yayınlanma Tarihi: 2 Mayıs 2015 okunma

Ertan ALP alpertan2006@hotmail.com

Sıkı planlanmış düzenli ve tertemiz sokakları geçip sabahın ayazında arşınlayarak ilk günün çocuk heyecanı içimizde okula doğru yürüyoruz.Şehir ovaya kurulmuş bir görünüm verdiği için sabah ulaşımda öğrencilerin kullandığı nostaljik bisikletler beni şaşırtmasa da bu alışkanlığın küçük yaşlardan itibaren öğrencilere aşılanması bireye verilen değeri bir kez daha gözler önüne seriyor.Sabahleyin arabalardan çok bisikletler dikkati çekiyor daha çok.Birkaç fotoğraf aldıktan sonra gruba yetişmeye çalışıyorum.Heyecanlı adımlarla ilerlerken o bildik görüntüde sınanma vakti:Kırmızı Işık Uygarlık Deneyi...Kırmızı ışıkta araba geçsin geçmesin herkes yeşilin yanmasını bekliyor.Yanımdaki arkadaşım Türkiye’de olsa çoktan karşıya fırladığımızdan dem vuruyor.Her yeşil en ince ayrıntısına kadar kurallara ve ilkelere bağlanmış.Almanlar bunu bitin yaşamlarına yedirerek yaşamayı bir sosyal ilke haline getirmişler.İlkeleriniz ve standartlarınız sosyal yaşamda oturmuşsa kaos ve hata da azalıyor tabi ki.Belki robot belki de bir motor hali diyin,ancak ilkelere göre yaşamak bizim birinci önceliğimiz olmadığı veya bu eğitimi daha küçük yaşlardan itibaren vermediğimiz için Avrupa’nın kapısında bekliyoruz.Yeni ilkeler yazıyor,bunları yaşam haline getirmeye çalışıyoruz.Bu küçük örnek bile düzenli ve planlı çalışmanın sonuçlarını gözler önüne seriyor.

15 dakikalık kısa ve etkili bir yürüyüşten sonra nihayet okuldayız.Okulun adı Gymnasium Syke.Bir arkadaşımdan öğrendiğime göre bizde fen lisesi ayarında bir okul.Okula girer girmez sanat sınıfları,geniş yeşillik alanları,kültür merkezi,spor salonu ile tam bir kampus izlenimi veriyor.Eğitim alt yapısını kuran bir anlayışın okulları modern anlamda böyle donatması şaşılacak bir şey değil.Bu görüntü günün tartışması olacak belki.Akademik standartların üstünde bir okulda misafir öğretmen olarak bulunmamız pek çok şeyi araştırma ve keşfetme sunacak bize.Karşılaştırma yapmak elbette olası.Türkiye’de de böyle okulların varlığı şüphesiz.Sadece akademik bilgilerin yoğunluğuna hapsedilmeyen okul hayatı yerine spor ve kültür etkinliklerinin planlı bir şekilde yapılması ister istemez beni kıyaslamaya götürüyor.Her alanda düzenli ve planlı çalışmaya gayret gösteren bu insanların eğitim alt yapısı ve eğitim teknolojilerindeki yeni gelişmeleri üretken bir anlayışla hizmete sunması ve bunu sanayi alt yapısına dönüştürmesi aslında esas espri.Çalışma alışkanlığı ve ahlakı üretmede söz sahibi yaptığı gibi sizi yönetme ve pazarlamada da söz sahibi yapıyor.Bir Alman disiplin örneği olan Alman arabaları bilim ve tekniğin alt yapısının bizden yıllarca önce oluşturulduğunu kanıtlıyor.

Kafamda bu tartışmalar okuldaki tanışma toplantısına geçiyoruz.Aldığımız karar uyarınca kendimizi öğrendiğimiz kadarıyla Almanca tanıtacağız.Küsüde bir sürü yabancı gözün önünde heyecanlanmamak mümkün değil.Öğrencileri ve bizi Müdür Bey tanıttıktan diğer ülkedeki arkadaşlarımızın tanışma faslına geçiyoruz.Tanışma faslı bittikten sonra ortaokul öğrencilerinin verdiği yan flütlü mini konser görülmeye değerdi.Daha küçük yaşlardan itibaren ilgi ve yetenekleri doğrultusunda planlı bir yöneltmenin ürünü bu görüntü.Yaklaşık 30 kişilik bir grubun medeni cesaret gösterip sahneye çıkması geleceğin müzisyenlerinin bir provası aslında.”Bu görüntüye Türkiye’de rastlamak mümkün mü acaba?” sorusu gelip yerleşiyor zihnime.Her konuda büyük kıyaslamalar yapmak adetim değil ama,sanatın hayat kanı bu küçük kasabada bile çocukların damarlarında akmaya devam ediyor.Müzik dinletisinden sonra okulu geziyoruz hep beraber.Öğrenciler başka bir etkinlik için ayrıldı bizlerden.Bir fakülte kampusu kadar büyüklükte bu okulda her birim en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş materyallerle dolu.Yaşam eğitimin içinde,eğitim yaşamın ta kendisi.Güler yüzlü ve sıcakkanlı öğretmenler nezaretinde birimleri tek tek dolaşıp bilgi alıyoruz.Sınıflar rahat,öğrenci sayısı 5-10’dan ibaret.Koridorlar o birimle ilgili resim ve çalışmalarla donatılmış.Titiz ve düzenli çalışma burada da kendini gösteriyor.İhtimale ve rastlantıya hayatlarında pek vermediklerini anladığım Almanların her konudaki çalışmaları ayrıntıları verme gücünde gizli.Fen laboratuarındaki İngilizce bilgilendirme sunusu “Gücümüzün kaynağı budur.” cinsinden.Bir kez daha kanaat getirdim ki bilgiye,bilime ve çeliğe sahip olan tüm dünyaya hükmediyor.Burada aklıma Kaliforniya Üniversitesi coğrafya ve fizyoloji profesörü Jared Diamond‘un 1997’de yazdığı Tüfek,Mikrop ve Çelik’in önsözündeki o diyalog geliyor aklıma.Vikipedi’de bu alıntı şöyle nakledilmiş: “Kitabın önsözü Diamond’un Papua Yeni Gine’li politikacı Yali ile olan diyaloğuyla başlıyor. Diyalog daha sonra Yali’nin halkıyla, o topraklarda 200 yıl boyunca hükmeden Avrupalıların güç ve teknoloji alanlarındaki gözle görülür farklılıklarına ve bu farklılıkların hiçbirinin Avrupalıların herhangi bir genetik üstünlüğüyle alakalı olmadığı noktasına doğru gidiyor. Yali yerel dilde “icat ve işlenmiş ürün” için kullandıkları “cargo” kelimesini kullanarak soruyor: “Beyazların neden bu kadar çok kargosu yani işlenmiş ürünü ve icadı var, ve biz Yeni Ginelilerin neden bu kadar az?”Diamond aynı sorunun her yere uygulanabildiğini fark eder: “Avrasya kökenli insanlar… dünyaya refah ve güç noktasında hükmediyorlar.” Diğer toplumlar, sömürgeci güçleri başlarından attıktan sonra bile hala refah ve güç konusunda duraksama yaşıyorlar. Ve daha başka toplumlar “kırıp geçirildiler, zapt edildiler ve hatta bazı durumlarda Avrupalı sömürgeciler tarafından yok edildiler.” diyor.”

Kitabın ismindeki tüfek, mikrop ve çelik sırasıyla, tarımla uğraşan toplumların diğerlerini zapt etmesi ve onlara hükmetmesi, sayıca bazen üstün olmamalarına rağmen üstün silahları sayesinde askeri güç elde etmelerine (tüfek); Avrasya kökenli hastalıkların bu hastalıklara karşı bağışıklığı olmayan yerel nüfusu zayıflatıp azaltması ve dolayısıyla üzerilerindeki kontrolü kolaylaştırmasına (mikrop), ve merkezi hükümetin milliyetçiliği ve güçlü askeri birlikleri desteklemesi (çelik), referans içerir. Kitap aynı zamanda coğrafyayı da kullanarak Avrupalıların nasıl üstün bir askeri teknoloji geliştirdiklerini ve Avrupa ve Asyalıların nasıl bazı hastalıklara karşı bağışıklık kazandıklarını, aynı zamanda bu hastalıkların Amerika’daki yerel halkla kurulan ilk iletişimden sonra salgın şeklinde o halkları nasıl harap ettiğini de gösteriyor. Avrasya yaklaşık 13,000-15,000 yıl önce son Buzul Çağı‘ndan sonra, coğrafik, iklimsel ve çevresel olarak en faydalı çıkan kıta olmuştur.

Sonuçta bir eğitim kurumunun yapısı o ülkenin siyasi ve sosyolojik bakış açısını da yansıtır.Güzel karşılamalar,ikramlar,incelikler içinde gezdiğimiz okul bireyin tüm yönleriyle geliştirilip dünyada rekabet edebilen ve bireysel yeteneklerin geliştirilmesine olanak sağlanan bir anlayışın mabetine dönüşüyor birden.Bireye yapılan eğitim yatırımın miktarı bizdekinden daha fazla olunca,okulda plaj voleybolu sahası bulmak bile mümkün.Her türlü bireysel etkinliğe açık okulda kapitalistleşmiş ekonomik alt yapının getirdiği üretime yönelik hayat tarzı ne kadar da insanları tekdüze kılsa da birey her şeyden daha önemli.Birey o kadar önemli ki kaldırımda giderken bisiklet yolunu işgal ettiğim için Alman öğretmenden uyarı almam bile bizce küçük bir olay olarak algılanabilir fakat sosyal yaşamda bireyin hak ve özgürlüklerin asla taviz verilmediğinin minik bir örneği aslında.

Gün biterken otelimize doğru yürüyoruz.Akşamın gülmece kaynağı oda arkadaşım ve aynı zamanda okulumuzun müdürü olan Yunus Bey’in tespiti:Affedersiniz ama tuvaletlerde taharet musluğu yok.Sokaklar ise tertemiz.

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Gökhan Akçiçek’in “Patiska”sından Gül Uğultuları-5

24 Şubat 2017 okunma
XXIII.Patiska,bir babanın daha sonra uçup gitmiş bir öpücüğünün tende uyumasıdır. Baba,ömrün yitiği ise anne bu yitiğin ömür mersiyesidir.Bütün yitikler bir güzü çağrıştırır şaire.Baba giderse sözcüklerin omurgası düşer,giden anne ise eğer... Devamını Oku

Gökhan Akçiçek’in “Patiska”Sından Gül Uğultuları-4

3 Şubat 2017 okunma
XXI.Patiska,bir aile fotoğrafında kardeşini yitiren şiirdir. Akçiçek,kardeş sevgisini varlığının oluşturduğu şiirsel gömleği şiirlerine giydiren ender şairlerdendir.Acıyı şiirin ontolojik sorunlarından ve gerçekliklerinden biri haline getiren... Devamını Oku

Gökhan Akçiçek’in “Patiska”Sından Gül Uğultuları-3

30 Ocak 2017 okunma
XVII.Patiska,yitirdiklerimizin aynasında varlığımıza varlık katan geçmişin anne ve kardeş yüzüdür. Aslında o tükenmez “Şairin hayatı şiire dahil.” sözünün en gerçekçi imgelerinden birini oluşturur Akçiçek.Geçmişin tortusu,kendi... Devamını Oku

GÖKHAN AKÇİÇEK’İN “PATİSKA”SINDAN GÜL UĞULTULARI-2

20 Ocak 2017 okunma
XI.Patiska,doğayı anlamaya çağıran bir şairin gül uğultusundaki dildir. Uğultu belirsiz ve gizemlidir.Yaşanılan gerçekliği tam olarak anlamlandıramamamın yarım sesidir.Onun şiirinde bazen insanlar da uğultuludur.İçimizde edindikleri yer,öznenin... Devamını Oku

GÖKHAN AKÇİÇEK’İN “PATİSKA”SINDAN GÜL UĞULTULARI

13 Ocak 2017 okunma
I.Patiska,sevgilinin “saçlarına dadanan kırlangıç sürüsü”dür. Anıların bireyin iç dünyasında oluşturduğu dinginlik hali…Sevgilinin yaşamı,zamanı ve mekanı güzelleştirme şarkısı…Tematik anlamda yaşadığı ve şiirinin iç... Devamını Oku

ÇOCUKLAR KANAMASIN ALLAH’IM…!

30 Aralık 2016 okunma
Hangi kandan olup olmadığınız kana yüklediğiniz değerlerle doğru orantılıdır… kan ağlamak kan akıtmak kan akmak kan alacak damarı bilmek kan başına çıkmak kan beynine sıçramak kan boğmak kan çekmek kan çıkmak kan dere gibi akmak kan gelmek kan... Devamını Oku

Gençliğin Şiir Algısı Bağlamında Hızla Kana Karışan Bir Seçki:”Gece Uçuşları”-2

30 Kasım 2016 okunma
İshak Reyna, çağdaş şiirin birikimlerini gençler için toplumsallaştırmaya çalışırken özellikle zamanının büyük bir bölümünü okul tipi öğrenme süreçlerinde geçiren gençlerimizin okulda edinemedikleri şiir okuma ve şiir kültürü edinme... Devamını Oku

GENÇLİĞİN ŞİİR ALGISI BAĞLAMINDA HIZLA KANA KARIŞAN BİR SEÇKİ:”GECE UÇUŞLARI”

28 Ekim 2016 okunma
Modern tüketim toplumlarının en gizli öznesi günümüz gençliğinin farklı toplumsal sınıflarda oluşturduğu kültür algısı şiiri nerede konumlandırıyor?Eğer kültürel bağlamda bir post-modernizmden bahsedilecekse modern bireyini dahi bir sanat algısı ve... Devamını Oku

Bakış Dışı

14 Ekim 2016 okunma
tek göz gerçekleri görürü iki göz yalanları bir gözümü çıkardım rüyaya dalmak için ölürken bir gözümü ekledim sancılı yüreğime başka gözler de düştü oradan buradan gözlerimin içine göz okyanus,göz uzak denizleri sessizliğimizin en çok seni... Devamını Oku

Şiir Günlüklerinden-27

7 Ekim 2016 okunma
Temiz Sığınak “Gidin ölüme dek şiirler okuyun.Çünkü temiz kalacağınız başka bir olanağınız yok.”(Şükrü Erbaş) “Şiir Bizde Olandır…” Bugün okula yeni başlayan 9. sınıf öğrencilerine Behçet Necatigil’in... Devamını Oku