son haberler

Bremen Günlüğü-4

Yayınlanma Tarihi: 16 Mayıs 2015 okunma

Ertan ALP alpertan2006@hotmail.com

Projenin konusu “Avrupa’da Evsizler ve Göç” olunca belki dünyanın en geniş kapsamlı ve her yerinden buram buram tarih kokan bir müzeyi ziyaret etmemek olmaz düşüncesiyle sanırım bütün proje ekibiyle Bremenhaven’a doğru yola koyuluyoruz sabahın erken saatlerinde. Bremenhaven, Bremen’in kuzeyinde, baltık denizine doğru ve Danimarka’ya uzanan bir liman kenti. Zaten Bremen eyaletinin karakteristik özelliği de bu. Denizi yalayan bir şehrin liman kenti olması elbette zaruri bir durum değil ama Bremenhaven’ı gezdiğimizde liman tesislerinin ihtişamlı çalışma alanları ve kapasiteleri gözleri dolduruyor.

Göç müzesi binasına nihayet geliyoruz. Otobüsten iner inmez otobüse tekrar geri binmek istiyorum. Zira öyle kuvvetli bir rüzgâr esiyor ki üşütmemek elde değil. Baltık denizinin soğuğunu iliklerimizde hissettik abartma sayılmazsa. Bir an önce içeri girip bu soğuktan kurtulmak istiyoruz. Buraya gelmeden önce İnternet’ten biraz araştırma yapmıştık Bremenhaven ve göç müzesiyle ilgili. Bazı sosyal paylaşım sitelerindeki yorumlar şehre ve insanlara karşı bakış açımızı değiştirdi. Göç müzesinin kendi karakteristik özelliğinin dışında işsizliğin ve geri kalmışlığın merkezi olduğu yorumları yapılmıştı Bremen için. Bremen’in asıl kaymağının liman kenti olan Bremenhaven’dan saplandığını yazanlar bile vardı. Sonuçta biz de buranın yabancısıyız. Tecrübe ile sabittir ki bizden önce bu şehri tanıyanlar Almanya’nın geneli düşünüldüğünde bu şehrin kalkınmada biraz geri kaldığını yorumlayabilirler.

Nihayet göç müzesinin içindeyiz. Asıl adı Deutsches Auswanderer Haus olan bu müzeyi gezmeden evvel küçük bir brifingalıyoruz. İçeride ne yapmamız ya da ne yamamamız gerektiği konusunda İngilizce verilen talimatlara uyarsak iş kolay geçecek gibi. Her zamanki gibi fotoğraf makinesi bende. Fotoğraf için de izin almak ve hatta cüzi bir ücret yatırmak bile gerekiyormuş.Müzeyi hem geziyor hem de ilginç ve tarihi ayrıntıları dondurmaya çalışıyorum kişisel tarihime.Bal mumu heykellerinin göçleri canlandıran gerçekçi duygusallığı, göç edenler toplanmış valizler,elbiseler,paralar,çatal ve kaşıklar,oyuncaklar,, kitaplar… Efektler içerideki tarihi dokuyu daha da gerçekçi hale getiriyor. Elimizde kartla istediğimiz kişileri seçip onun göç olayında yaşadıklarını dinlememiz olası. Ciddi ve iyi planmış bir arşiv çalışması aslında bu müze. Tarihi olayların yarattığı derin etkilerin hafızalarda daima canlı kalmasını sağlayan manevi miras bilinci örneği. Müzeyi gezerken bizde de bu çapta ve bu konuda müzenin olup olmadığını düşündüm açıkçası. Uluslar sadece ihtişamlı yapılarını müze olarak kullanmıyorlar. Elbette bir Kurtuluş Savaşı Müzesi, Osmanlı Tarihi Eserler Müzesi gibi müzeler olmazsa olmaz bilinç tazeleme mekânları. Sanırım ülkemizde bu çapta bir müze yok. Güncel bir örnek olması açısından eğer 1915 Ermeni vatandaşların tehciri olayını tarafsız bir şekilde belgeleyen bir müzemiz olsaydı belki de dünya kamuoyunu yönlendirmemiz daha kolay olurdu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’ya çalışmaya giden Türk işçilerinin Almanya hatırlarından derlenecek olan bilgi ve belgelerle bizde de Almanya’ya İş Göçü Müzesi açılabilir. Bu insanları torunları bu tarihi gerçeği bir gün öğrendiklerinde müzenin varlığı tarihe olan hassas saygının bir örneği olacaktır.

18.09.2005 tarihinde Hürriyet gazetesinden Yalçın Doğan’ın müzenin inşaatını yapan firmadaki bir Türk mühendisle yaptığı mülakat müze hakkında derin bilgiler içeriyor. Danışmada müze hakkında aldığım bilgi kartları özetin özeti neredeyse. Yine İnternet Hızır gibi imdada yetişiyor ve küçük bir araştırma onlarca bilgiye ulaşmamı sağlıyor.42 yaşındaki Mete Baturay’la yapılan mülakatı okurken konun maliyete gelince dudaklarım uçukluyor.Toplam maliyet 21 Milyon Euro…

Baturay’ göre Bremenhaven “1830-1974 arasında, yüz elli yıl boyunca Avrupa’dan Amerika’ya göç edenlerin kalplerinin attığı liman.”Deniz kıyısındaki göç heykelini okuduktan sonra göç olgusunun, yeni dünyalar için her şeyi geride bırakma cesaretinin ne zorluklar doğurduğu ve insanlığın halen nedenleri farklı olsa da aynı zorlukları yaşadığını görmek kaderimizi değiştirmiyor sanırım. Amerika kıtasının keşfinden ve ilk Avrupalı göçmenlerin buralara yerleşerek yerlilerin hayatlarını değiştirme çabaları filmlere konu olmasını haricinde müzeyi gezince daha iyi anlaşılıyor ki yeni kaynaklara doğru atılan her adım Avrupa’nın sanayide bizden neden ileride olduğunu bir kez daha açıklıyor. Sömürgeleşme hareketleri içince yetişmiş ya da kalifiye olmayan insanları yeni dünyaları keşfetmede kullanmak bilinçli olarak kültür ve dil aktarımının da önünü açıyor.

Müzeden aldığım bilgileri Baturay da doğruluyor. Şöyle ki:

*Arşivde kayıtlı olan göçmen sayısı 7 milyon.

*Müzede otantik malzemeler de var, benzetmeler de.

*Bu müze global göç hareketleri arasında çok önemli bir yer tutan 150 yıllık tarihe ışık tutuyor. Bugünkü göçleri anlamaya katkı sağlıyor. Ama sadece bu değil. Aktüel göçle de bağlantılı bir yönü var müzenin. Önemli bir özelliği, halen Amerika’ya göç etmek isteyenlere burada yardım ediliyor.

*1882-1914 yılları arasında tam 20 Türk, hepsinin adı da Mustafa, Bremerhaven’den Amerika’ya göç ediyor. Aslında göç edenler arasında çok sayıda Türk de var. Ancak kayıtlar henüz tamamlanmış değil. Dolayısıyla Türklerin sayısı şu anda tam olarak bilinmiyor. Şimdilik sadece Mustafaları kaydetmişler.

Göçü derinden hissettirmek ve tarihi gerçekliği nostalji boyutunda algılamak isterseniz bu müzeyi muhakkak görün derim. Ben tarihi olayların ardında ekonomik olaylar ve sebepler aradığım için bu müzeyi gezerken de aynı bakış açısını takındım. İster Amerika’daki yeni verimli topraklara isterse 2. Dünya Savaşı’nın zulmünden deyin her ikisi de ekonomik savaşların masum insanların üzerinden oynanan savaş oyunlarının bir parçasıdır. Allah aşkına söyler misiniz bana, bugün dünya coğrafyası üzeriden nerede bir savaş, zulüm ve göç varsa ekonomik gücü dikte etmek ya da serveti kaybetmek korkusunun yarattığı dürtüdür. Masum halk yığınları kullanılarak gerçekleştirilen bu tip göç projeleri yine masum ve haklı halklara-la savaşı körüklemektedir. Çünkü hiçbir halk kendi üzerinden yaşadığı toprakları ekonomik gücü kaybederek başka ulusların ekonomik güçlerine kolay kolay devretmez. Tarihe kalan ve göz dolduran anı ve olayların arkasından tarih okumak sığlık olur kanımca. Göç ne kadar acı ve kaderle yüzleşmenin dramatik bir tiyatrosu olsa da varlığı nice başka hayatları da başka maceralara sürüklemiştir.

Kafamda anıların ve olayların tazeliği geri dönüş yoluna koyulmak üzere toplanıyoruz kısa bir aradan sonra. Çevredeki yapılardan birkaç fotoğraf aldıktan ve iç denizde kısa bir tekne turu yaptıktan sonra tekrar otobüsteyiz. Kafamda onca soru çektiğim fotoğraflara bakıyorum. Şu karşıki yaylada göç katar katar Anadolu insanın göçle imtihanı geliyor aklıma ve aman vermez dağlar. Allah kimseyi yerinden yurdundan etmesin.

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Gökhan Akçiçek’in “Patiska”sından Gül Uğultuları-5

24 Şubat 2017 okunma
XXIII.Patiska,bir babanın daha sonra uçup gitmiş bir öpücüğünün tende uyumasıdır. Baba,ömrün yitiği ise anne bu yitiğin ömür mersiyesidir.Bütün yitikler bir güzü çağrıştırır şaire.Baba giderse sözcüklerin omurgası düşer,giden anne ise eğer... Devamını Oku

Gökhan Akçiçek’in “Patiska”Sından Gül Uğultuları-4

3 Şubat 2017 okunma
XXI.Patiska,bir aile fotoğrafında kardeşini yitiren şiirdir. Akçiçek,kardeş sevgisini varlığının oluşturduğu şiirsel gömleği şiirlerine giydiren ender şairlerdendir.Acıyı şiirin ontolojik sorunlarından ve gerçekliklerinden biri haline getiren... Devamını Oku

Gökhan Akçiçek’in “Patiska”Sından Gül Uğultuları-3

30 Ocak 2017 okunma
XVII.Patiska,yitirdiklerimizin aynasında varlığımıza varlık katan geçmişin anne ve kardeş yüzüdür. Aslında o tükenmez “Şairin hayatı şiire dahil.” sözünün en gerçekçi imgelerinden birini oluşturur Akçiçek.Geçmişin tortusu,kendi... Devamını Oku

GÖKHAN AKÇİÇEK’İN “PATİSKA”SINDAN GÜL UĞULTULARI-2

20 Ocak 2017 okunma
XI.Patiska,doğayı anlamaya çağıran bir şairin gül uğultusundaki dildir. Uğultu belirsiz ve gizemlidir.Yaşanılan gerçekliği tam olarak anlamlandıramamamın yarım sesidir.Onun şiirinde bazen insanlar da uğultuludur.İçimizde edindikleri yer,öznenin... Devamını Oku

GÖKHAN AKÇİÇEK’İN “PATİSKA”SINDAN GÜL UĞULTULARI

13 Ocak 2017 okunma
I.Patiska,sevgilinin “saçlarına dadanan kırlangıç sürüsü”dür. Anıların bireyin iç dünyasında oluşturduğu dinginlik hali…Sevgilinin yaşamı,zamanı ve mekanı güzelleştirme şarkısı…Tematik anlamda yaşadığı ve şiirinin iç... Devamını Oku

ÇOCUKLAR KANAMASIN ALLAH’IM…!

30 Aralık 2016 okunma
Hangi kandan olup olmadığınız kana yüklediğiniz değerlerle doğru orantılıdır… kan ağlamak kan akıtmak kan akmak kan alacak damarı bilmek kan başına çıkmak kan beynine sıçramak kan boğmak kan çekmek kan çıkmak kan dere gibi akmak kan gelmek kan... Devamını Oku

Gençliğin Şiir Algısı Bağlamında Hızla Kana Karışan Bir Seçki:”Gece Uçuşları”-2

30 Kasım 2016 okunma
İshak Reyna, çağdaş şiirin birikimlerini gençler için toplumsallaştırmaya çalışırken özellikle zamanının büyük bir bölümünü okul tipi öğrenme süreçlerinde geçiren gençlerimizin okulda edinemedikleri şiir okuma ve şiir kültürü edinme... Devamını Oku

GENÇLİĞİN ŞİİR ALGISI BAĞLAMINDA HIZLA KANA KARIŞAN BİR SEÇKİ:”GECE UÇUŞLARI”

28 Ekim 2016 okunma
Modern tüketim toplumlarının en gizli öznesi günümüz gençliğinin farklı toplumsal sınıflarda oluşturduğu kültür algısı şiiri nerede konumlandırıyor?Eğer kültürel bağlamda bir post-modernizmden bahsedilecekse modern bireyini dahi bir sanat algısı ve... Devamını Oku

Bakış Dışı

14 Ekim 2016 okunma
tek göz gerçekleri görürü iki göz yalanları bir gözümü çıkardım rüyaya dalmak için ölürken bir gözümü ekledim sancılı yüreğime başka gözler de düştü oradan buradan gözlerimin içine göz okyanus,göz uzak denizleri sessizliğimizin en çok seni... Devamını Oku

Şiir Günlüklerinden-27

7 Ekim 2016 okunma
Temiz Sığınak “Gidin ölüme dek şiirler okuyun.Çünkü temiz kalacağınız başka bir olanağınız yok.”(Şükrü Erbaş) “Şiir Bizde Olandır…” Bugün okula yeni başlayan 9. sınıf öğrencilerine Behçet Necatigil’in... Devamını Oku