Yayınlanma Tarihi: 26 Haziran 2010 — okunma
Yaz geldi. Tüm Karadeniz sahili şenlendi. Ünye’deki trafik tıkanıklığına byy-pass yapılıyor. Ameliyatın başarı ile devam etmesi sevindirici. Bitmesini de sabırsızlıkla bekliyoruz. Sonuçta Ünye Devlet Sahil Yolu trafik kazaları, hatta cinayet gibi kaza haberleri sona erecek.
Bir yandan da bu yazın kazasız belasız yaşanması yönünde endişelerimiz var. Bu durum bir kent sorunudur. Çarenin uzun vadeli olduğunu biliyoruz. O halde bu yaz hepimize çok dikkatli olmak, hatta trafik polisliği yapmak, hatalı tüm sürücüleri gerekli yerlere bildirmek vazifemiz.
Hep bir şeyleri, tedbirleri, kontrolleri birilerinden, yetkililerden beklemek de yanlış değilse bile noksanlıktır. Örnek yaz ayları için sayısı fazlaca artan trafik tatilcileri, düğün konvoyları, bayram geliş ve dönüşleri derken hepimizi zaman zaman çileden çıkartacak. Karşıdan karşıya geçmek sorun olacak, trafik tıkanacak ve sıkça yavaşlayacak. Hepsini çevre yolu bitene kadar sineye çekeceğiz ama bu yaz bizde sürücü ve yaya olarak çok dikkatli olacağız ki, can kaybı olmasın. Amaç bu olmalı, kendi keyfimiz değil.
Tüm Karadeniz sahili için çok önemli ikinci bir sorun “boğulma vakaları” Çok çok acı sonuçlar. Her yaz ama her yaz ve tüm Karadeniz kıyılarında.
Bismillah Haziran ayından başladı bu tür acı haberler. Tek günahı “denizi, kıyıyı tanımamak” olan bu insanlar için belediye gerekli her yerde uyarı levhaları bulundurmalı. Tüm plajlarda cankurtaran kuleleri ve görevlileri, denize giriş saatlerinde bu kulelerden ayrılmadan görev başında bulunmalı. Bu kulelere sahip olmayan hiçbir plaja ruhsat verilmemeli.
Akdeniz, Ege ve Güney Marmara denizi böyle değil. Karadeniz tarihinde hep böyle. Evliya Çelebi, Karadeniz seyahatinde bir deniz kazasından söz eder ki sanırsınız “Titanik Faciası” ya da “Titanik” filminin yönetmeni oradan sahneler çalmış.
Deniz ve karanın farklı ısınmasına saat yönünde daima var olan akıntıların da eklenmesi ile Karadeniz hem dalgalı hem akıntılı olunca, yüzme bilenler bile yenilirler bu azgın deniz savaşında.
O halde tedbir elden bırakılmamalı. Sadece plajlarda ki cankurtaranlar yetersiz kalır. İnsanlar yoldan geçerken dahi denize girmek ister. Plaj olmayan yerleri de pek çok insan tercih eder, çünkü ücretsizdir. Ama denizi kıyıyı tanımamak canlarına mal olur. İşte bu durumlarda; plajlar, Hasan Bey Otel’de olduğu gibi denizin çok dalgalı olduğu günlerde kıyıya tabelalar bırakmalı, “bugün buradan denize girmek tehlikelidir” diye.
Ayrıca her yıl Uzunkum ve Araplar Mevkiinde (halk arasında böyle bilinir) bu iki güzel plajın sınır olduğu yerde insanlar, plaj ücreti ödemeden denize girerler ve genellikle o acı vakalar burada yaşanır. Burada ki uyarı levhasına aldırış etmeyen insanlar, genellikle yoldan geçen yabancılar veya yukarı köylerden gençler, çocuklardır. O mıntıkayı tanımadıkları için kahramanca denize girerler.
O ve ona benzer tehlikeli yerler için hepimiz cankurtaran gibi ikaz edici sorumlulukta olmalıyız. Yok ikazımızı dinlemiyorlar mı, zabıtaya bizzat şikayetçi olmalıyız. Olmalıyız ki canlar yanmasın.
Hem diğer önemli bir nokta, uyarı levhası bulunan yerlerde, özellikle denizin tehlikeli olduğu günlerde denize girilmesinin bir yaptırımı olmalı. Zabıtalar ceza kesmeli. Ya da başka yaptırımlar olmalı. Levhalar orada korkuluk gibi kalmamaları. Hatta levhaların olduğu yerler tehlikeli günlerde gün boyu kontrol edilmeli. Bu durum çok çok önemli. Böylece “denizin çok dalgalı olduğu günlerde, tüm Karadeniz kıyılarında denize girmeme” ve “tehlikeli durumda herkese karışmak” geleneği oluşmalı.
Kısaca yaz aylarında herkes tehlikeyi umursamayan zatlara cankurtaranlık yapmalı. Birde plajlarda mutlaka “ilk yardım ekipleri” olmalı. En azından boğulma anında eğitimli bir ilk yardım görevlisi olmalı.
Birde deniz kirliliği var. Bu durumun da uyarıcı levhaları olmalı. Sadece yalıda değil, kirli olan her yerde. Yazın denize girip sağ kalanlar da hastalıktan kırılıyor. Ordu’nun Dereleri kurudu, Ünye’de sahili sulayan siyah zeminli koyu yeşil pis dereler kuruyamadı. Hem de Ünye’nin en güzel yerlerinde, Yalı’da, tam Belediyenin karşısında Galabuzu, Burunucu, akıyorlar.
Yanlış mı söylüyorum ama uzay çağında kentimiz de, trafikten, boğulmaktan, pis sulardan insan ölmesin.
“Unutulanlar dışında yeni bir şey yok” demiş ya Osman Pamukoğlu, hiçbir öleni hele hele şehitlerimizi asla unutmuyoruz, değişecek diyoruz, umudumuz çok…
Hepsi de yıllardır yürek yarası ama ne fayda. Ne demiş Fuzuli;
SÖYLESEM TESİRİ YOK, SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.