son haberler

Çocukluğumun Seçimleri Ya Da Traktörü Öküzle Çekmek Üzerine

Yayınlanma Tarihi: 23 Mayıs 2015 okunma

Ertan ALP alpertan2006@hotmail.com

Yazılı ve görsel medya ideolojik araçlar üretme ve bunları topluma yayma konusunda çok etkili güçlere sahiptir.Her türlü reklam hangi teknolojiyle geliştirilmiş olursa olsun özellikle algı ve anlayış oluşturmada zihinsel ve psikolojik süreçlerimizi gıcıklar.İletişim sanatının ve teknolojilerinin kendilerine sunduğu olanaktan oldukça yararlanmaya çalışan siyasal elitler halkları siyasal vizyonları konusunda güdülemek için özellikle ve öncelikle gazete,radyo;giderek televizyon ve internet gibi iletişim araçlarının stratejik önemini yabana atmamışlardır.Seçmenlerin partiler arasında hizmet anlayışı ve vizyon değerleri arasında karşılaştırmalı bir akıl yürütmeye gitmeden sadece ve sadece basın-yayın yoluyla bir karara varması ve seçimini de buna göre yapması bizim gibi egemenliğe sadece seçim meydanlarından ortak olan ülkelerde siyasal bilinçsizliğin ve eğitimsizliğin getirdiği normal bir durumdur.Halkı eğitmek ve siyasal süreçlere katmak yerine onu 12 Eylül siyasal kırımının yaptığı gibi pasif siyasetin içine gömerseniz kişiler korku ve kaybetme tepisiyle var olana daha fazla bağlanmak isterler.Çocuğunu kaybeden annenin dışarı çıktığında çocuğunun eline sımsıkı sarılması gibi.

İşte 12 Eylül darbesinin kanlı ve vahşi izlerinin sürdüğü 1987 yılında ilkokula başlamıştım Ankara’da.Bana göre hayat süt limandı.Darbe olmuş,yüzlerce insan ölmüş,işkence görmüş,yurt dışına kaçmak zorunda kalmış,ekonomi yerin dibine vurmuş,işsizlik hat safhada,güven ortamı bozulmuş bunların hiçbirinden haberdar değildim.Zaten haberdar olmama mümkün değil,daha okuma bilmeyen bir ilkokul çocuğuyum alt üstü.1983 seçimlerini hatırlamam mümkün değil ama 1987 seçimlerini hayal meyal hatırlıyorum.Bazı ayrıntılar hala aklımda.Seçim bizim için doğal olarak siyasal bilinç oluşturmanın ötesinde bol gürültülü ve konvoylu yollarsa parti amblemlerinin toplanma merakıydı daha çok.Annemizden izin aldıktan sonra yola çıkmamak kaydıyla yoldan çeken “Arılar Ordusu”nun ihtişamlı araba ve otobüslerine Turgut Özal ve Mesut Yılmaz eli sallar,güya eğlence aracı haline getirdiğimiz seçimi böyle kutlardık.Bunların yanında tepemizde başımıza yağdırdığı kağıtların peşinde sokak sokak koştuğumuz uçaklar vardı ki gökyüzü ışıl ışıl kağıt cümbüşüne dönerdi.Kağıtları topladıktan sonra evde veya sokakta kurulan seçim meydanlarında propaganda yapmak en eğlenceli iletişim yollarımızdan birisiydi.Tabi ki o kadar kağıdı eve getirip bir de üstüne evde seçim havası estirince annem beni evden estirdi.

Seçim sonuçlarıyla pek alakam yoktu ama özellikle 1991 seçimlerinden önce okumayı söktüğüm için seçim arabalarının arkasından koşturup afiş ve kağıt toplayıp bunları okumak en büyük zevkimdi.Belki hırçınca ve çılgınca yarışın ortasında çocuk saflığı içinde seçimi oyunlaştırmak en masum yüzümüzde belki.Siyasal sistem 12 Eylül’den sonra kendini daha toparlayamamışken mahalledeki arkadaşlar ve ben işin örnek aşma ve gırgır boyutlarında geziyorduk.Afişlerdeki çizimler ve sloganlar özellikle dikkatimi çeken taraflardı.Belki size garip gelecek ama bu okuma biçimini hala sürdürüyorum.Seçmenin damarlarından geçen tolun sözden geçtiğini bilen modern seçim ustaları bu psikolojik savaş ve algı aracını çok ustaca kullanıyorlar.Arada sırada maziye dönüp seçim sloganlarına ve afişlerine bakmayı çok severim.İlkokul ve ortaokul yıllarımda Türkçeye olan tutkum bu gibi popüler süreçte de kendini işletmiş sanırım.Hangi seçimlerde hangi sözler ve afişler kullanılmış bir hobi olarak sürekli takip etmişimdir.İşte size birkaç örnek:

1950 seçimlerine girerken Demokrat Parti lideri Adnan Menderes öyle bir seçim afişi hazırlatır ki sanki afiş Sam Amca kokmaktadır.Sam Amca’nın mavi,kırmızı ve beyaz renklerin iç içe geçtiği sakallı ve şapkalı fotoğrafı ile Adnan Menderes’in fotoğrafı benziyor.Asıl benzerlik ise afişteki sözlerde.”Büyük Türkiye İçin” sloganı AK PARTİ hükümetinin seçim sloganlarını çağrıştırıyor.
1957 seçimlerinde DP’nin seçim sloganı ise “Nurlu ufuklara doğru”ydu. İktidar partisinin muhalefetteki tek rakibi durumunda olan CHP ise, tarafsız ve demokratik bir yönetim vaadinde bulunmuştu. “Partizan idareye son”,Hukuk devleti düzenini kurmak”, “Bağımsız mahkeme, hakim güvencesi”, “Tarafsız radyo”, “Memurlara grev hakkı”, “Seçimlerde nisbi temsil usulü” gibi vaatler CHP’nin seçim kampanyası süresince öne çıkardığı konulardı.1957 seçimlerinde CHP’nin öyle bir afişi vardı ki hem geri kalmışlığın tarihine götürüyordu bizi hem de seçim vaatlerinin trajikomikliğine:NE YAZIK Kİ TRAKTÖRÜ ÖKÜZLE ÇEKİYORUZ.” Savaştan yeni çıkmış bir dünyanın sancısı hala devam ederken traktörü öküzle çekmek çok doğal gelebilir size.Petrol kaynaklarına el koyma veya ele geçirme savaşlarında olan gelişmekte olan milletlere oluyor.Amerikan yardımlarıyla gelen traktörler gıcır gıcır amma akaryakıt el yakıyor.Vur öküzün sırtına kırbacı!

Seksenli yılların ortalarında siyasi yasakları kalkan liderler seçime girmeye hazırlanırken ve 1991 seçimlerindeki slogan Türkçesi aslında geçmişten pek bir farkı olmayan anlayışı hatırlatıyordu.1991 seçimlerinden yollarda ve sokak aralarında arılı ve altı oklu kağıtlar toplayıp “seçimcilik” oynarken sözlerin ve çizgilerin en azından insanları düşünmeye itmesi bile büyük bir kazanımdı.Seçim sloganları biraz daha modernleşmiş ve kampanyalarda Avrupalı şirketler Türkiye’ye akmaya başlamıştı.İhap Hulusi’den Kenan Temizan’a ve günümüze kadar siyasal afiş tarihimizin ilk usta örnekleri sokakları süslerken tüketici kitle de eni konu normalleşme yoluna girmeye başlamıştı.Yalnız Türk halkı siyasal bilinci yüksek bir reaksiyonla seçimlerin oy verdikten sonra bitmediğini bilip asıl seçimin sandıklar açıldıktan sonra başladığını iyi idrak edebilseydi belki okuduğumuz afişler çok farklı olacak,siyasal birikim daha kaliteli olacaktı.

Çocukluğumun seçimleri karşılıksız bir hayranlık ve eğlence aracı olarak kısa süreli de olsa hayatımıza renk ve kağıt katıyordu.1980’den sonra çok konuşulan modernleşme,kentli orta sınıf,küçük esnaf gibi sosyolojik kavramlar halk arsında yeni bir ekonomik paylaşım oluştururken Mesut Yılmaz,Deniz Baykal ya da Tansu Çiller’e benzemek karizmatik olmanın başka bir yoluydu.1991 seçimlerinde Mesut Yılmaz’ın dediği gibi:” Çünkü daha yapacak çok iş var.”

CHP korkma artık,bizim ülkede öküzler traktörleri değil,traktörler öküzü çekiyor.Öküz de giderek azalıyor artık birkaç örnek hariç.

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Gökhan Akçiçek’in “Patiska”sından Gül Uğultuları-5

24 Şubat 2017 okunma
XXIII.Patiska,bir babanın daha sonra uçup gitmiş bir öpücüğünün tende uyumasıdır. Baba,ömrün yitiği ise anne bu yitiğin ömür mersiyesidir.Bütün yitikler bir güzü çağrıştırır şaire.Baba giderse sözcüklerin omurgası düşer,giden anne ise eğer... Devamını Oku

Gökhan Akçiçek’in “Patiska”Sından Gül Uğultuları-4

3 Şubat 2017 okunma
XXI.Patiska,bir aile fotoğrafında kardeşini yitiren şiirdir. Akçiçek,kardeş sevgisini varlığının oluşturduğu şiirsel gömleği şiirlerine giydiren ender şairlerdendir.Acıyı şiirin ontolojik sorunlarından ve gerçekliklerinden biri haline getiren... Devamını Oku

Gökhan Akçiçek’in “Patiska”Sından Gül Uğultuları-3

30 Ocak 2017 okunma
XVII.Patiska,yitirdiklerimizin aynasında varlığımıza varlık katan geçmişin anne ve kardeş yüzüdür. Aslında o tükenmez “Şairin hayatı şiire dahil.” sözünün en gerçekçi imgelerinden birini oluşturur Akçiçek.Geçmişin tortusu,kendi... Devamını Oku

GÖKHAN AKÇİÇEK’İN “PATİSKA”SINDAN GÜL UĞULTULARI-2

20 Ocak 2017 okunma
XI.Patiska,doğayı anlamaya çağıran bir şairin gül uğultusundaki dildir. Uğultu belirsiz ve gizemlidir.Yaşanılan gerçekliği tam olarak anlamlandıramamamın yarım sesidir.Onun şiirinde bazen insanlar da uğultuludur.İçimizde edindikleri yer,öznenin... Devamını Oku

GÖKHAN AKÇİÇEK’İN “PATİSKA”SINDAN GÜL UĞULTULARI

13 Ocak 2017 okunma
I.Patiska,sevgilinin “saçlarına dadanan kırlangıç sürüsü”dür. Anıların bireyin iç dünyasında oluşturduğu dinginlik hali…Sevgilinin yaşamı,zamanı ve mekanı güzelleştirme şarkısı…Tematik anlamda yaşadığı ve şiirinin iç... Devamını Oku

ÇOCUKLAR KANAMASIN ALLAH’IM…!

30 Aralık 2016 okunma
Hangi kandan olup olmadığınız kana yüklediğiniz değerlerle doğru orantılıdır… kan ağlamak kan akıtmak kan akmak kan alacak damarı bilmek kan başına çıkmak kan beynine sıçramak kan boğmak kan çekmek kan çıkmak kan dere gibi akmak kan gelmek kan... Devamını Oku

Gençliğin Şiir Algısı Bağlamında Hızla Kana Karışan Bir Seçki:”Gece Uçuşları”-2

30 Kasım 2016 okunma
İshak Reyna, çağdaş şiirin birikimlerini gençler için toplumsallaştırmaya çalışırken özellikle zamanının büyük bir bölümünü okul tipi öğrenme süreçlerinde geçiren gençlerimizin okulda edinemedikleri şiir okuma ve şiir kültürü edinme... Devamını Oku

GENÇLİĞİN ŞİİR ALGISI BAĞLAMINDA HIZLA KANA KARIŞAN BİR SEÇKİ:”GECE UÇUŞLARI”

28 Ekim 2016 okunma
Modern tüketim toplumlarının en gizli öznesi günümüz gençliğinin farklı toplumsal sınıflarda oluşturduğu kültür algısı şiiri nerede konumlandırıyor?Eğer kültürel bağlamda bir post-modernizmden bahsedilecekse modern bireyini dahi bir sanat algısı ve... Devamını Oku

Bakış Dışı

14 Ekim 2016 okunma
tek göz gerçekleri görürü iki göz yalanları bir gözümü çıkardım rüyaya dalmak için ölürken bir gözümü ekledim sancılı yüreğime başka gözler de düştü oradan buradan gözlerimin içine göz okyanus,göz uzak denizleri sessizliğimizin en çok seni... Devamını Oku

Şiir Günlüklerinden-27

7 Ekim 2016 okunma
Temiz Sığınak “Gidin ölüme dek şiirler okuyun.Çünkü temiz kalacağınız başka bir olanağınız yok.”(Şükrü Erbaş) “Şiir Bizde Olandır…” Bugün okula yeni başlayan 9. sınıf öğrencilerine Behçet Necatigil’in... Devamını Oku