Yayınlanma Tarihi: 6 Mart 2014 — okunma
Bir gün sonra 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Ülke kadınlarının çektiği acıların ağırlığıyla giriyoruz 8 Mart’a. İnsan yaşamının böylesine hiçe sayıldığı, kadınları gözünü kırpmadan boğazlayanların elini kolunu sallayarak dolaştıkları, şu veya bu şekilde kadın ölümlerinin hazırlandığı bir coğrafyada hangi kadın hakkından söz edilebilir?.. Görünen o ki bugünün Türkiye’sinde kadın hakları mücadelesi yalnızca iki maddeye indirgenmiş durumda: Kadına yaşam hakkı tanınması ve kadına yönelik şiddetin durdurulması. Geldiğimiz nokta bu. Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla gündeme getirilen kadın sorunlarına bakıyorum da bizim gerçeğimizle pek örtüşmüyor. Türkiye kendine has özel bir gün belirlemeli! Mesela Ayşe Paşalı’nın öldürüldüğü tarih, “Kadın da yaşama hakkına sahiptir” temalı “Kadınlara Yaşam Hakkı Günü” olarak kabul edilebilir!
Bir haber okuyorum gazetede; yüreğim kanıyor, öylece donup kalıyorum. Yaşanan onca acı olaydan sonra bile insanı derinden yaralayabilen bir etkiye sahip. Şunu anlatıyor sözcükler: “2010 senesinde gözaltında işkence gördükten sonra intihar eden ODTÜ mezunu Onur Yaser Can’ın annesi Hatice Can dün intihar etti.” İşte hem bir çocuğa hem bir kadına uygulanan şiddetin haberi. Bu öyle bir acı ki anne yaşama daha fazla tahammül edemiyor. “Kişi bütün yüreğiyle ancak çocuğunu, bir de eserini sever” diyor Nietzsche; yani en çok emek verdiği şeyi. Onur’la annesinin birlikte çektirdikleri fotoğrafa bakıyorum; tarifsiz bir keder, umutsuzluk, çaresizlik ve öfke duyuyorum. Bu kaçıncı çocuk, canından edilen?.. Bu kaçıncı anne, ocağı söndürülen?.. Oysa bir hayattan daha değerli hiçbir şey yok yeryüzünde. Ve bir çocuk o kadar zor büyüyor ki!
İşte bizim kadın gündemimiz bu: Kadınların ve çocukların yaşam haklarına yönelik şiddetin acilen durdurulması.
Bilen biliyor ama Türkiye’de büyük çoğunluğun, Dünya Kadınlar Günü’nün kaynağına dair pek bir bilgiye sahip olduğu kanısında değilim. 8 Mart’ı çoğu kadın doğum günü, sevgililer günü tadında kutluyor. Tabii birçok kurum ve kuruluş, günün anlamına uygun birtakım etkinlikler düzenliyorsa da bu bilinç geniş kitlelere henüz ulaşabilmiş değil.
Önce Dünya Emekçi Kadınlar Günü, daha sonra ise Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlanan bu günün tarihçesini kısaca hatırlayalım: 8 Mart 1857’de, yani bundan tam 157 yıl önce Amerika’nın New York kentinde 40.000 dokuma işçisi, eşit işe eşit ücret, çalışma süresinin günde 16 saatten 10 saate indirilmesi ve insanlık dışı çalışma koşullarının düzeltilmesi talepleriyle greve gidiyor. Ancak polis işçilere saldırıyor, çok sayıda kadını fabrika yönetiminin de yardımıyla fabrikalara kapatıyor ve ardından yangın çıkıyor. Fabrika önünde kurulan barikatları aşamayan işçilerden, kimi kaynağa göre çoğu kadın 129 işçi, kimi kaynağa göre ise 129 kadın işçi bu yangında can veriyor. Olaya Amerikan basınında hemen hemen hiç yer verilmezken tüm gizleme çabalarına rağmen işçilerin cenaze törenine binlerce kişi katılıyor.
Kadınlar Günü ilk defa Amerika’da, 1909 yılı şubat ayının son pazar günü, Amerikan Sosyalist Partisi’nin çağrısıyla kutlanıyor. O gün yapılan törenlerde kadınlar seçme ve seçilme hakları ile çalışma koşullarının iyileştirilmesi taleplerinde bulunuyorlar. Ancak bu kutlamalar uluslararası bir nitelik kazanamıyor. 1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag şehrinde yapılan 2. Enternasyonel’e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857’de ölen kadın işçilerin anısına kadınlar için bir mücadele günü belirlenmesi önerisini getiriyor ve bu öneri oybirliğiyle kabul ediliyor. Her ülkenin sosyalist kadınlarının eş zamanlı olarak düzenleyecekleri etkinliklerde, esas olarak kadınların seçme ve seçilme haklarına sahip olmaları, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, emperyalist savaşa karşı mücadele edilmesi konuları gündeme taşınıyor. Başlangıçta kesin bir tarih belirlenmemekle birlikte bu anma ve mücadele günü etkinlikleri her zaman ilkbaharda yapılıyor. 8 Mart tarihinin Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak belirlenmesi ancak 1921’de Moskova’da yapılan 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda gerçekleşiyor. 16 Aralık 1977 tarihinde ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını kabul ediyor fakat internet sitesinde, kutlamanın New York’ta ölen işçilerin anısına yapıldığı bilgisine yer vermiyor.
Devam edecek…