Yayınlanma Tarihi: 2 Temmuz 2015 — okunma
Türkçede uzun bir süre, bir ‘gerçekleştirmek’ furyası aldı başını yürüdü. Artık hiçbir şeyi ‘yapmıyor’ ‘gerçekleştiriyor’duk; artık hiçbir şey ‘meydana gelmiyor’, ‘olmuyor’ ‘gerçekleşiyor’du. Sanki Türkçeden ‘yapmak’, ‘meydana gelmek’, ‘olmak’ fiillerini kaldırmış yerine ‘gerçekleştirmek’ fiilini koymuştuk. Spikerler, haberciler ‘gerçekleşen’ depremlerden, kazalardan hatta yağmurlardan söz ediyorlardı. Bu durum benim gibi düzeltme-redaksiyon yapanları ve işi Türkçe olanları ister istemiz daha çok rahatsız ediyordu. Önüme gelen haberlerde gereksiz, yersiz kullanılan bu sözcüğü temizlemekten bıkmaya başlamıştım ama baskıya o şekilde gönderirsem bu yanlışın iyice yerleşeceğinden korkuyordum.
Bu günlerin birinde gazetede bir köşe yazısı gördüm. Özdemir İnce yazmıştı. Yazı ‘Gerçekleştirmek’ başlığını taşıyordu. Birden gözlerim parladı. Bir solukta okudum, hatta kesip sakladım yazıyı. Nihayet önemli bir isim, bir şair-yazar-gazeteci bu konuyu ciddiye alıp üzerinde yazı yazmıştı. Özdemir İnce yazısında şöyle diyordu:
“ ‘Yapmak’ fiilinin artık geçerliği ve sürümü kalmadığı için onun yerini ecnebilerin tercih ettiği ‘gerçekleştirmek’ fiili aldı. Ya da tersi oldu. Manken kızımız yolculuk gerçekleştiriyor, gazete muhabirine göre Başbakan basın toplantısı gerçekleştiriyor, spor bilginlerine göre Ankara ve İstanbul’da Avrupa, Basketbol Şampiyonası gerçekleştiriyor… Serdar Turgut’un babası da ‘Olay çıkartacak’ değil ya, o da elbet ‘olay gerçekleştirecek’tir. (‘Babam bu olayı gerçekleştirirken henüz daha sarhoş değilmiş.’ 3 Şubat 2002). Ama biliyorum ki: ‘Anne Allahaşkına bana patlıcan dolması gerçekleştir’ diye yalvarsam bile, Mersin Demirışık Köyü İmamı ve CHP muhtarı Kör İbram’ın kızı annem Nasibe Hanım yaşamış olsaydı kesinlikle dolma gerçekleştirmezdi! Okuma-yazma bilmeyen ama dilimizi hayattan öğrenmiş olan bu hamarat kadın Türk dilinin fiillerini asla kötürüm etmezdi!
Hiç kuşkum yok, bu ‘gerçekleştirmek’ fiili dil cahili bir çevirmen yüzünden başımıza bela olmuştur. Örneğin, diyelim ki Fransızcadan çeviri yapıyor, karşısına ‘Réaliser’ fiiliyle yapılmış bir cümle çıkmış… Sözlüğü açıp ‘Réaliser’ fiilinin karşılıklarını bulmuş: 1.Gerçekleştirmek, uygulamak, yapmak. 2.Yapmak, sağlamak. 3. (Bir şeyi) anlamak, kavramak. 4. (Bir şeyi) paraya çevirmek.
Bir ev projesi gerçekleştirilir, ama ev gerçekleştirilmez, yapılır.
Müteahhitseniz, bir mimarın çizdiği bir ev projesini gerçekleştirirsiniz. Ama evi yaparsınız!
GAP Projesi programını gerçekleştirmek için Türkiye Cumhuriyeti 15 baraj yaptırır.
Bilmem anlatabildim mi Bayanlar ve Baylar?
‘Gerçekleştirmek’ fiilini rasgele kullanamazsınız, bir şeyi gerçekleştirmek için onun projesinin yapılmış olması, hazır olması gerekir, siz de o projeyi ‘gerçekleştirerek’ ‘o şeyi’ yaparsınız. Gerçekleştirmek eyleminin geçiş yönü tasarıdır, projedir; yapmak eyleminde ise yaptığınız nesneye yöneliktir.
Bilmem anlatabildim mi Bayanlar ve Baylar?” (Hürriyet, 17.03.2002)
Eskisi kadar sık kullanılmamakla birlikte ‘gerçekleştirmek’ fiilinin yanlış kullanımına bugün de devam ediyoruz. Ancak Özdemir İnce’nin bu yazısını bana hatırlatan, son yıllarda dilin yine bir başka yanlış kullanımı oldu. ‘Emin olmak’ bileşik fiilinden söz ediyorum. İlk kez yabancı kaynaklı bir çocuk çizgi filminde rastladığım bu yanlış kullanım kulağımı tırmaladı. İlk aklıma gelen bunun da Özdemir İnce’nin deyişiyle “dil cahili bir çevirmen”in eseri olabileceğiydi. Orada kalır diye umdum ama öyle olmadı. Gün geçtikçe o da ‘gerçekleştirmek’ fiili gibi yaygınlaştı, yerleşti ve hiç beklemediğim kişilerin yazılarında, konuşmalarında dahi yer almaya başladı. Artık ‘bir şeyden’ emin olmuyoruz, ‘bir şeye’ emin oluyoruz. Oysa doğru kullanım “-den emin olmak”tır, “-e emin olmak” değildir. Mesela, “Onun bunu yapacağından emindim” denir, “Onun bunu yapacağına emindim” denmez.
İnsanın dili kimliğidir, varoluşudur. Diliniz yoksa siz de yoksunuz.