Yayınlanma Tarihi: 2 Haziran 2017 — okunma
Okullar, eğitmenler çoğaldı ama “Neden yeni nesil çok bozuldu?” diye yakınılıyor.
Her mahallede kuran kursları açıldı ama elinde Kur’an ile evine dönen teyzeler halen daha dedikodu yapıyor? Camii cemaati çoğaldı ama camileri dolduran bu amcalar ve dedeler eve gelince neden evlendirme programı izliyor? İnsan nesli baş döndüren bir hızla çoğalırken, neden hala kendini yalnız hisseden milyonlarca insan var? Eğitimciler mi etkili olamıyor, öğrenci mi verileni almıyor, kim kime neden tesir edemiyor?
Kendim sorup kendim cevaplıyorum. Ağzımdan çıkan sözün kötüsü benim hatam, güzel olanı ise Rabbimin söylettiğidir. Bildiğini öğretene öğretmen, bilmediğini öğrenene öğrenci denir. Yani insan her yaşta hem öğretmendir hem öğrencidir. Doğruyu öğretmek sadece hocanın görevi değil, “Emri bil maruf nehy-i anil münker” sözünün muhatabı olan bütün insanlığındır. Öğrencisinin ensesine vurarak, ”Gel buraya işe yaramaz!” diye çağıran ya da boş derslerinde odasındaki pencereden elindeki bir bardak çayla gençlere bakarak “Zamane gençliği” yaftasıyla öğrencilerine yaklaşan, onların penceresinden hayata bakamayan bir öğretmene ilk önce, saygının ancak hak edilerek kazanılabileceğini öğrenmesini tavsiye ediyorum. Öğreten, bilen ve öğreten olma vasfıyla öğrencisinden saygı bekliyor. Ama şunu unutuyor, “Öğrenciye tohum gözden ekilir, kulaktan sulanır.” Hal diliyle, yaşayarak anlatılamayan her nasihat öğrenenin dimağında havada kalır.
Her mahallede açılan Kuran kurslarımız var ama küs olan komşusu o kursa gidiyor diye kendisi kursa gitmeyen teyzelerimiz de var. Hâlbuki okumak, öğrenmek ve yaşamak istediği O kitapta komşu hakkından kaç yerde bahsediyor haberi yok! Çünkü Kuran-ı Kerim harflerini öğrendi, okudu, sabah akşam cenneti garantiledim zannetti… Kapısını açınca komşusuyla kavga etti sinirlendi içeriye girdi Kuran-ı Kerim okuyunca ferahladım sandı. Hâlbuki okuduğunu anlasaydı Rabbinin ona, “Her şeyle gel ama kul hakkıyla gelme” dediğini bilecek ve ona göre davranacaktı. ”Diliyle insanları kıranların (günahlarını) ibadetleri temizlemez.” Hadisini idrak edecekti… Ama okuduğunu anlamadı… Anlamak isteyene de, “Okuma anlayamazsın” dendi, uzak tutuldu. Hayat kitabımızın %10’u Allah-Kul ilişkisi %90’ı İnsan-İnsan ilişkisi ile dolacağı bu teyzelere öğretilemedi… Büyükleri böyle olan toplumun gençleri de tabii yine böyle yetişmeye devam etti.
Hep güzel şeyler yapıyoruz derken bir yanımız eksik kalıyor, bir yaramız kanadığındaysa bırakıyoruz. Camiden gelen dedeler cami imamını beğenmiyor, eve gelince TV kumandası elinden düşmüyor. Evlenme programları reyting rekorları kırıyor. Camilerin, kuran kurslarının olduğu bir şehirde halen deha sokakta kalan çocuklar varsa hiçbir yol kat edilmemiştir. Eğitim, din eğitimiyle beşikte başlar, mezarda biter. Müslüman emekli olmaz, sürekli tohum eker, iyi insan olunmadan iyi Müslüman olunmaz, iyi Müslüman olmadan iyi din eğitimi olmaz. Olursa da; huzurevlerinde yaşlılar, yetimhanede çocuklar hep boynu bükük ve yalnız olur… Hâsılı din eğitimi dediğimiz, bilginin teorik anlatımından ibaret değildir. Merhum Necmettin Erbakan’ın güzel sözü ile özetleyelim; “5’in 4’ten büyük olduğunu çocuğunuz elbet öğrenir ama helal 4’ün 5’ten büyük olduğunu yalnız din öğretir.”
SULTAN AYDIN
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.