son haberler

İlk Köpek Korkusu

Yayınlanma Tarihi: 23 Nisan 2015 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Evimizin bulunduğu mevki sayfiyeyi aratmıyor; deniz, yeşil, sessizlik, sokak hayvanları ve üstüne üstlük bir de tarih var. Evle okul arası ilkokul çocuğu adımlarıyla on dakikayı buluyor. Dik bir caddeyle kesişerek sonlanan ağaçlı yürüyüş yolumuz, bahçesinde küçük bir mezarlığı da barındıran tarihi bir caminin arkasına düşüyor. Mezarlıkla caminin yer aldığı üçgen alan, yürüyüş yolunun bir buçuk-iki metre yüksekliğindeki set üstünde kalıyor. İşte her sabah bu setin kenarından yürüyerek varıyoruz caddeye. Duvarın bittiği yerde yolla T oluşturan caddenin karşısına geçmekse hemen hemen okula varmakla bir.

Haftanın ilkokul günü yine alışılmış günlerden biriydi. Kahvaltı, hazırlanma telaşı derken sonunda kendimizi atmıştık sokağa. Kızımla sohbet ede ede, her gün karşılaştığımız kedilerden köpeklerden ağaçlardan konuşa konuşa caminin yanına varmış, setin dibinden, ortamın sessizliğiyle uyum içinde caddeye doğru ilerliyorduk. Aniden caddenin aşağı tarafından hızla fırlayan beş-altı köpek havlayarak üzerimize doğru gelmeye başladı. Neye uğradığımızı şaşırdık. Doğrusu çok da korktuk. Köpek bu, seviyor olsak da ne yapacağı belli olmazdı. Sabahın çok erken bir saati olmamasına rağmen kimsecikler yoktu ortalıkta. Duvarla köpekler arasında sıkışıp kalmıştık. Neyse ki doğal bir refleksle bir yandan kızımı korumaya çalışırken diğer yandan da köpekleri azarlayarak uzaklaştırmayı başardım. En sevdiği hayvan belki de köpek olan ve hep bir köpek sahibi olmanın hayalini kuran kızım, böylece ilk köpek korkusuyla tanışmış oldu. Bunun sonrasında köpeklere karşı nasıl bir duygu geliştirir, bunu henüz bilmiyorum.

Bu olaydan on beş gün kadar önceydi. Bir arkadaşım bana, köpeklerin çoğaldığından, kızında köpek korkusu olduğu için okula çok yakın olmalarına karşın artık onu okula tek başına gönderemediğinden yakınmıştı. O zaman durumu sıradan bir köpek korkusu sanmış, üzerinde fazla durmamıştım. Bundan birkaç gün sonra bir veli, kuduz bir köpekten söz etmiş, akabinde okul dönüşü salyaları akan bir köpekle karşılaşınca sözü edilen kuduz köpeğin o olabileceği korkusuyla geçmiştik yanından. Buna rağmen bütün bu olanlar bir şeyler yapmam gerektiğini düşündürmemişti bana. Ne zaman ki köpekler bize saldırdı, işte o zaman harekete geçtim. Böylelikle bir kez daha anladım ki, insan kendi sorunlarına ancak kendisi sahip çıkabilir. Başkaları sorunlarınızı dinler, ama -benim yaptığım gibi- kös dinler; ta ki kendi başına gelene kadar…

Köpeklerin saldırdığı gün henüz okulun bahçesindeyken önce gazeteyi, ardından çocukları okula yürüyerek giden tanıdığım velileri, sonra da belediyeyi aradım. Belediyeden, “hayvan barınağının Ünye Belediyesi’nden alınıp Büyükşehir Belediyesi’ne verildiğini, bu yüzden müracaatımızı oraya yapmamız gerektiğini ve bu müracaatın ise ancak resmi bir dilekçeyle olabileceğini” öğrendim. Yani bu başvuruyu muhtarlığın ya da okul yönetiminin yapması gerekiyordu. Bunun üzerine önce muhtarlığa, ardından okul yönetimine gidip durumu anlattım. Sonrasındaysa bu konuyla ilgili olarak görüştüğüm çok sayıdaki insandan çeşitli köpek hikâyeleri dinledim. Bunların arasında bir ay önce köpek tarafından ısırılan bir çocuk da vardı, yirmiye yakın köpeği bir arada gördüğü için çöp konteynırına kadar gidemeyip çöp poşetini bahçe duvarı kenarına bırakan da; “köpeklere dalanmaktansa çalıyı dolanmak yeğdir” düşüncesiyle yolunu uzatan da vardı, koskoca çocuklarını artık okul dönüşü karşılamaya çıkan da…

Haa bir de söylentiler var. Hayvan barınağının büyükşehir belediyesine geçmesiyle birlikte hayvanların aç bırakıldığı, bu nedenle saldırganlaştıkları söyleniyor. Eğer bu doğruysa çok üzücü bir durum söz konusu demektir. Hayvan barınağının ilçe belediyesinden alınıp kilometrelerce uzaklıktaki büyükşehir belediyesine bağlanmasındaki mantığı da doğrusu hiç anlayabilmiş değilim. Bunda ne gibi bir amaç güdülmüş olabilir ki acaba? Yine söylendiğine göre, bu başıboş köpekler konusu büyükşehir belediye meclisinde gündeme gelmiş fakat bir sonuca bağlanamamış.

Öyle ya da böyle, bugün Ünye’de acilen çözüm bekleyen bir sahipsiz sokak hayvanları sorunu var ki bu en çok çocuklara ve zavallı hayvanlara zarar veriyor. İlgililere duyurulur.

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku