son haberler

İstanbul… İstanbul

Yayınlanma Tarihi: 9 Ekim 2014 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

İstanbul’da turist olmak, içinde yaşamaktan daha mı güzel ne?.. Öyle ya da böyle, ancak şu tartışılmaz bir gerçek ki İstanbul’da turist olmak harikulade bir şey! Hele de mevsim yazsa. O kadar çok yer var ki gezilip görülecek! Aslında İstanbullu olarak benim gezmem, daha çok kızımı İstanbul’la tanıştırmaktan ibaret. Bir gün Topkapı Sarayı, ertesi gün Dolmabahçe… Bir başka gün Yıldız Şale, derken Galata Kulesi, Miniatürk… Gezmekle biter mi İstanbul! Böyle kaç şehir var yeryüzünde!

Evden çıkınca önce biraz yürüyoruz. Osmanbey’de kaldırıma masa atmış kafe-restoranların önünden geçerken genç bir kadın oturduğu masadan fırlayarak önümüzü kesiyor. Karşı apartmandaki komşumuzun, çok şirin kızı bu. İş arkadaşlarıyla yemeğe gelmiş. Bu güzel karşılaşmanın sağladığı bir iki hoşbeşin ardından yolumuza devam ediyoruz.

Az ilerde yeniyetme bir çocuk, duvara yaslanıp bir ayağını da duvara dayamış arkadaşıyla sohbet ediyor. Yanlarında iri bir de köpek var. Biz tam geçmek üzereyken bu çocuk, “O….. çocuğu” diyerek köpeğin suratına öyle şiddetli bir tokat indiriyor ki şoke oluyoruz. Köpek bir saldırsa parçasını bırakmayacak. Ama gücünün farkında değil; itaatkâr, köle, tabi… Süklüm püklüm duruyor içimizi parça parça ettiğinden habersiz. Köpekleri çok seven kızım tokadı kendisi yemiş olmaktan beter, allak bullak bir suratla zınk diye mıhlanıyor olduğu yere. Fal taşı gibi açmış gözlerini. Zor oynatıyorum yerinden. Hiç istemezdim böyle bir şeye tanık olmasını ama dünyanın gerçekleriyle yüzleşmesi kaçınılmaz. O da öğrenecek elbet dünya denen gezegenin kaç bucak olduğunu… Fakat herhalde gerçeği doz doz vermek gerek; alıştıra alıştıra, taşıyabileceği kadar…

Bugünkü rotamız Galata Kulesi. Çocukluğumdan, kulede yenilen bir öğle yemeği anısı kalmış belleğimde… hayal meyal. Acaba kulenin neresindeydi lokanta? Onu hiç hatırlamıyorum. Abim, oturduğum döner tabureyi çevirerek beni eğlendirmeye çalışırken ayağımı burkmuştum.

Kulenin girişi çok kalabalık. Sıra bekliyoruz. Kızım bu kadar çok yabancı turisti bir arada görünce, “Anne, burası yabancı yer mi?” diye soruyor. Gülüyoruz. Kuleyi gezip indikten sonra Galata Kulesi’ni çevreleyen sokaklarda dolaşıyoruz. Dükkânların birinden çıkıp diğerine giriyoruz; kâh sergi gibi geziyor kâh alışveriş ediyoruz. Sonra da Galipdede’den yukarı, ver elini İstiklal Caddesi. Hiç şüphesiz İstanbul’un sembol mekânlarından biri orası. Uğramadan geçilir mi!

İstanbul’daki ‘kentsel değişim’in ilk hedeflerindendi İstiklal Caddesi. Önce ona el atılmıştı. ‘Değiştirilmiş’ halini ilk gördüğümde büyük bir haksızlığa uğramış gibi hissetmiştim kendimi; sanki doğrudan doğruya bana karşı yapılmış bir haksızlıktı bu. Yine önce ağaçlar hedef alınmış, ortada sadece yeni taşlarla döşeli kupkuru bir cadde bırakılmıştı. Oysa o ağaçlar her yılbaşı gecesi küçük ampullerle ışıklandırılır, bu halleriyle caddeye ayrı bir çehre katarlardı. Her yılbaşı akşamı İstiklal Caddesi’ni bir baştan bir başa yürümek, benim yılbaşı ritüelimdi. O zamanlar Cağaloğlu’nda bulunan gazetemden çıkar, -bazen bir ya da birkaç arkadaşla, bazen yalnız- Eminönü ve Galata Köprüsü’nü yürüyerek geçer, Tünel’le İstiklal Caddesi’ne ulaşırdım. İstiklal Caddesi’nin ışıl ışıl, capcanlı, hareketli, müzikli, eğlenceli yaşamını görmek içimi sevinçle doldururdu.

Bu gelişimde İstiklal Caddesi ilk ‘değişim’inden sonraki kadar kötü görünmedi gözüme. Bunda betonun çok daha kötü yeni örnekleriyle karşılaşmış olmamın verdiği alışkanlığın payı büyükse de galiba asıl neden, İstiklal Caddesi’nin insan profilinin her şeye rağmen pek de değişmemiş olması. Yaşasın UMUT!

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku