son haberler

“İstanbul’u Dinliyorum”

Yayınlanma Tarihi: 13 Kasım 2014 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Bir sanat müziği kanalı buldum; İstanbul sabahlarıma eşlik ediyor… Müzik türü ayrımı yaptığımdan değil, öyle denk geldiğinden. Müzik, kahvaltı ve ben. Yalnızlığın keyfini sürüyorum sabahları. Çünkü benim kalktığım saatte herkes hâlâ derin uykusunda oluyor. Kulağım radyoda, Zeki Müren söylüyor. “Ne sevincin ömrü varmış, ne gün gören çok yaşarmış…” Ve hemen ardından, “Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım”… Müziksiz bir hayatı düşünemiyorum doğrusu. O kadar ki kızım bir sabah, o hiç bozulmamış çocuk saflığıyla, “Annemin içine radyo kaçmış. İstediğiniz bir şarkı varsa söyleyin, hemen söylesin. Binlerce annenin içinden en komiği bana gelmiş galiba” diyor. Nereden buluyor bu lafları? Baskın çıkmak istiyorum: “Teşekkür ederim, bunu övgü olarak kabul ediyorum. Çünkü komik olmak zekâ ister.” Altta kalmıyor: “Bir şey değil anneciğim! Ne demek!” Son noktayı o koyuyor yani.

İstanbul’daki ana duraklarımızdan biri de eski gazetem. En uzun süre orada çalıştım. Bir ekim günü başladığım çalışmamı, on yıl sonra bir başka ekim günü noktaladım. Gazetem eski ama arkadaşlarım her daim yeni. Her biriyle görüşüyorum. Gazetecilerin çok iyi bildiği vardiyalı çalışma ve farklı izin günleri nedeniyle hepimiz aynı anda bir arada olamıyoruz. O nedenle bazen tek tek, bazen ikişer üçer görüşebiliyoruz. İşte bu görüşmelerden birinde gazeteye yakın bir kafedeyiz. Konuşuyoruz oradan buradan. Sözün bir yerinde soruyor içlerinden biri: “Eeee, anlat bakalım, neler hissediyorsun İstanbul’a gelince. İstanbul’u özlüyor musun?” “Nasıl söylesem…” diyorum, “İstanbul’a gelince İstanbul oluyorum, İstanbul’la doluyorum. İstanbul yürüyor beynime, yüreğime. Birkaç gün sonra da hiç gitmemişim, hep buradaymışım gibi geliyor bana”.

Bu genelleştirilebilir mi bilemiyorum ama en azından ben, yeni bir yere gittiğimde tüm çağrışımlarım yok oluyor. Yani hiçbir şey, hiçbir şeyi çağrıştırmıyor. Beynim boşalıyor, tüm kayıtlar siliniyor sanki. Kendi kentime yani İstanbul’a döndüğümdeyse neredeyse tüm bir geçmişim üşüşüyor beynime. İstanbul kâh yol olup çocukluğuma taşıyor beni, kâh göz olup gençlik yıllarıma açılıyor. Nasıl özlemem İstanbul’u? İstanbul özlenmez mi! Ve… “İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; /Önce hafiften bir rüzgâr esiyor; / Yavaş yavaş sallanıyor / Yapraklar, ağaçlarda; /Uzaklarda, çok uzaklarda, / Sucuların hiç durmıyan çıngırakları; / İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. (….)”

Otobüse biniyoruz; tramvaya, trene, taksiye… Kızım metroyu tercih ediyor. “Neden metro?” diyorum, hiç duraksamadan yapıştırıyor cevabı: “Ünye’de metro yok ki anne!” Metroyla yolculuk etmek onun için oyun oynamakla eş; tren, yürüyen merdivenler, yürüyen yollar, duvar resimleri, müzik yapanlar, ışıklı panolar… Çok eğleniyor metroda. Ve ben…“İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; /Serin serin Kapalı Çarşı; /Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa; /Güvercin dolu avlular. /Çekiç sesleri geliyor doklardan, /Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları; / İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; (….)”

Yıldız Parkı’nda envai çeşit bitki, ağaç, çiçek arasında geçirdiğimiz bir günün akşamı, gruptan ayrılarak Palanga Caddesi’nden yokuş aşağı Ortaköy’e iniyoruz. Kumpir, cami, boğaz köprüsü, gemiler, kıyılar karşılıyor bizi… Kimse duymasın ama İstanbul’da hâlâ yeşil var. Yok yok, eminim gözlerinden kaçmamıştır bu durum ağaç katliamcılarının, beton âşıklarının ama… henüz sıra gelmemiş olabilir oralara. Ve ben bu defa, Orhan Veli’ye kocaman bir selam yollayarak yine… “İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; /Başında eski âlemlerin sarhoşluğu / Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; /Dinmiş lodosların uğultusu içinde /İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; (…)” (Orhan Veli Kanık / ‘İstanbul’u Dinliyorum’ şiirinden.)

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku