Yayınlanma Tarihi: 30 Mart 2018 — okunma
Hep düşünmüşümdür, istifalar neden gerekir diye. Daha çocukluğumda ilk defa istifa haberlerini milletvekilleri arasında olduğunu duydum. Zamanın tek kanalı olan TRT bir vekilin partisinden istifa haberini verirken “Lüzumuna binaen” açıklamasını da okurdu.
Bu “lüzum” neydi ve nasıl icap etmişti. O kadar istifa haberleri arasında milletvekilliğinden istifa edeni duymamıştım.
Zaman ilerledi ve ben bu istifa denilen ve ne zaman lüzumlu olduğunu tam olarak kestiremediğim sihirli kelimeyi sık duymaya başladım. Genelde amirle arsında oluyordu ve zamanın bir yerinde “lüzumlu” hale geliyordu.
Daha sonraları istifa açıklamalarına “Sağlık ve ailevi” sebepler de ilave edildi. Ve “Çok sevdiğim görevimden…” diye biten ifadelerde hitam buluyordu.
Ben de meslek hayatımda biri kabul edilmeyen ve onu da il dışı tayin isteyerek hallettiğim toplam dört istifa ile yaşadım. Sebeplerini açıklamak adil olmaz. Çünkü muhataplarım cevap veremeyecek durumda olması kendi kendime çalıp söylemek olur.
Ancak her istifanın ardında bir “lüzum” vardır.
Bu yazıyı niye yazdım?
Çok sevdiğim bir öğrencimin müdür yardımcılığından istifa haberini duyunca bir durdum. Ben, benimkilerin sebebini biliyordum ama o niye istifa etmişti. Şartlar eskisi gibi değildi. Bilgisayar denilen sihirli kutu işlerin birçoğunu daha kolay kılıyordu. Üstelik bir cansız eşya idi. Ne dili vardı ne yorum yapabiliyordu. Kendine verilen program doğrultusunda kişiye yardımcı oluyordu.
Üstelik yeni nesil teknolojiye hakimdi. Hadi biz klavyede harf aramak için düşünürken gençler bu aleti gerektiği gibi kullanıyordu. Öyleyse istifa gerekçesi “bilgisayar” olamazdı. Çünkü bilgisayarın dili yoktu.
Biz Karadenizlileri anlamak kolay değildir. Eskilerin “Nevi şahsına münhasır” dedikleri taifeden insanlarız. Ancak bir duruşumuz vardır. Yine eskilerin “Damara basmak” diye tabir ettiği bir duruma maruz kalmak gibi.
Ben öğrencimin istifa gerekçesini “İşten yıldığı” için olduğunu sanmıyorum. Kesinlikle “lüzum” ettiğini düşünüyorum. Bilgisayar ile de anlaşmazlığa düşemez. Demek bu işi sevmemeye başladı. Tabii en doğrusunu kendisi bilir.
Eski okulunda iken bölgemizdeki bir okulu “Kardeş okul” seçmişlerdi. İki okul arsındaki irtibatı o kurmuştu. Ve hayırlı bir işe öncülük etmişti. Doğrusu böyle birinin görevinden ayrılmasına biraz üzülmedim diyemem. Sadece onun öğretmeni olarak değil bir öğretmen olarak öğrencilerimizin tamamının başarılarından mutlu olan insanlarız.
İnsanlar bir karar verirler ve uygularlar. Böyle karar vermeyi gerektirecek etkenler mutlaka vardır. Şimdi asli görevine dönmüş durumda. Muhtemel 20 civarındaki öğrenciye ablalık veya annelik yapacak. Kesinlikle başarılı olacak ve ben de bundan memnuniyet duyacağım.
Yeni okulunun “Siyavuşpaşa İlkokulu” olduğunu öğrendim. Zaten okulun adı veya yeri mühim değil. Mühim olan yeni hayatına uyumu ve mutlu olması. Gerisi teferruat.
Önce güle güle, sonra hoş geldiniz. Yeni okulunuz hayırlı olsun.
Hayatta hep “İstifalar ve müstafiler” olacaktır. Mesele “istifade” etmesini bilmek…
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.