Yayınlanma Tarihi: 2 Haziran 2017 — okunma
İnsanoğlu dünyaya ayak bastığı günden beri birbirleriyle dostluğu da husumeti de beraberinde getirdi.
Diğer canlılardan akıl yoluyla ayrılan insan; iyi ve kötü olarak adlandırılmasına da yine kendi sebep oldu.
Günümüzde kimseye faydası olmasa dahi, zararı olmayan her insan “iyi insan” sınıfından addedildi. Çünkü insanların kahir ekseriyeti huzurlu yaşamak istiyordu.
Can güvenliği ve mal güvenliği önceliğini hep korudu.
Her şey herkesin veya bazılarının hakkına razı olmamasıyla başladı. Mücbir sebepler hariç kolaylıkla mal edinme, çalışmadan kazanma, haksız rekabet, çekememezlik gibi sebeplerden dolayı başkalarının hakkına tecavüz edilmeye başlandı. İşte bunu yapanlar toplumda “kötü” kişi olarak bilindi ve yaptığı işler “kötülük” sınıfından sayıldı.
Ancak iyilik ve kötülük sınıfından sayılan bazı davranışlar toplumdan topluma farklı algılandı. Adam öldürme her zaman büyük bir suçtu. Ancak bunun dışında bazı ahlaki olmayan şeyler bazı devirlerde suçtan çok ya töre, ya yiğitlik, ya da uyanıklık olarak kabul gördü. Öyle olunca mağdur ve mağrur birbirine karıştı. Zulm düzeni hâkim oldu. Dünya yaşanacak bir yer olmaktan çıktı.
İslam dinin dünyaya yayılmasıyla birlikte bazı şeyler rayına oturdu. Hırsızlık, kurnazlık sınıfından ahlaksızlık sınıfına girince epey azaldı. İnsan, kanun korkusundan çok ilahi korkular bazı suçların azalmasını sağladı. Dünya daha emin bir yer olmaya başladı.
Müslüman toplumlar dinlerinin de verdiği güvenle birbirlerine daha çok itimat besledi. Çünkü bu dine mensup kişiler arasında kötülük yapan kimse olamazdı. Olmamalıydı. Her şeyin doğru yanlışı belliydi. İnsanlar niye yanlış bir şey yapmış olsunlar ki…
Maalesef hiçbir toplum tam olarak aynı davranışı gösteremiyordu. “İnsanoğlu çiğ süt emmiş” sözü tarihte yaptığı yanlışlıklar sebebiyle yer aldı. Az da olsa kurallara uymayan, gayri ahlaki davranışlarda buluna kişiler oluyordu. Hırsızlık da bunlardan biriydi. Kendine ait olmayan bir şeyi kendi zimmetine geçirmek olan hırsızlık tarihte ilk defa nasıl gerçekleşti bilinmez ama bunun kabul edilecek bir tarafı yoktu.
Daha önceleri yabancı hayvanlar girmesin diye kilitlenmeden örtülen kapılara ilk kilit takıldığında belli ki güvenilmeyen kişilerin varlığı kabul edilmiş oldu.
Bazı söylentilere göre kapısına ilk kilidi taktıran kişinin yanlış yaptığı görüşü hakimdi. Nasıl olurdu da insan insanın malına zarar verirdi. Bunun iyi bir adet olmadığı söylendi.
Maalesef günümüzde “Yedi yerinden kilitli” kapılar bile açılıyor. Yetmiyor kamera ile mekân koruma altına alınıyor. Tabii sigorta yaptırmak da cabası.
Kilit firmaları en güvenilir kilitlerin kendilerinin olduğuna dair reklamlar yapıyor. Hırsızlığa karşı tedbirler üst seviyede alınıyor. Yani bunu yapanlar kendilerinin dışında mallarına bir zarar geleceğini düşünüyor. Kendinden başka herkes hırsız olabileceğini sanıyor. Böylece parasını veya eşyasını korumaya çalışıyor.
Hırsızlık hususunda her alınan tedbir dolaylı olarak başkaları arasında gayri ahlaki işlerle meşgul kişilerin varlığını zihnen kabul etmek oluyor.
Kimi yokluktan, kimi tembellikten, kimi kolay mal elde etmek isteğinden, kimi başkalarına zarar vermeye düşündüğünden hırsızlığa tevessül ediyor. Geriye kokuşmuş ve itimat duyguları yok olmuş bir cemiyet kalıyor.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.