Yayınlanma Tarihi: 1 Ağustos 2015 — okunma
Kaç çocuk! Sana şiirleri ve aydınlığı değil acıyı ve vahşeti anlatıyor iliklerimize kadar işleyen o parlak görüntüler. Hatta anlatmakla kalmıyor, sızıyor düşmanca iyilik tarafına. Şiddetin dili arttıkça bilgisayar başındaki katletme de okul arkalarındaki kavgalar da artıyor çocuk. Ellerin daha çok uzansın seni hep sevgi ve iyilikle kucaklayan kitaplara. Kara adamlardan ve görüntülerden kaç çocuk!
Kaç çocuk! Büyüklerin sana yanlış öğrettiği siyasetten. İnsan olmanın vasıflarının daha küçükken ruhumuza ve vicdanımıza ilmek ilmek işlendiğini unutarak şeytan tapıncı kalıpçı değerler ve nesneler uğruna vazgeçilmez dağlar yaratan tektiplerden kaç çocuk. Senin sadece siyan ve beyaza değil, bütün renklere ihtiyacın var çocuk. Uçurtmalar neden gökyüzüne salıverilir, bilir misin? Ruhundaki özgürlüğün ve yaratıcılığın sınırsızlığını bildirmek içindir uçurtma büyüklere. Büyüdüklerinde uçurtmalardan kaçan gölge adamlardan kaç çocuk!
Kaç çocuk! Parmaklarının uçlarına toplu iğne batırarak Türk bayrağı yapan çocukların arkasındaki kan seviciliği kısırlaştırır insanlara bakışını. Savaşın ve şiddetin nesnesi kutsanan kandır. Kanın değil önce insanlığın ve adaletçe yaşamanın andını yazmalısın yaz defterine ve onu hediye etmelisin büyüklerine. Toplu iğnenin parmaklarının ucunda bıraktığı hafif acı geçer elbet zamanla. Atalarını ve toprağını böyle kutsadığını sanma. Emeği, onuru ve hakça yaşmayı akıt bayrakların üstüne. Bayrakların ve insanların rengi ne olursa olsun sen al bir şiir iliştir bütün üstüne “yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.”Kanla bayrak yaparak büyünmez çocuk, kaç çocuk!
Kaç çocuk! Kuşlar gitmeden yeryüzünden ve ağaçlar ölmeden insanlar gibi insanların vicdanına kaç çocuk! Şiir ve özgürlük seslerinden çok silah ve bomba seslerinin hakim olduğu bir dünyaya parayı ve sömürmeyi ezip geçerek şiirler ve uçurtmalar salmanın ne kadar zor olduğunu bilerek daha küçükken öğren annenin sütünden aldığın gibi iyiliği ve gerçek dayanışmayı. Sahte gülüşlerin ötesinde kara perdelerin arkasında yapılan dünyayı daha fazla küçülterek her şeye hakim olmaya çalışan büyüklerin maskeli balolarına gerçek yüzünle katıl çocuk. Anlat onlara daha fazla petrol, daha fazla sermaye, daha fazla kutsal toprak ve daha fazla ucuz iş gücü için yapılan savaşların çocukların geleceklerini nasıl kararttığını. Pusunun olduğu yerde kurt tez dolanır. Kaç çocuk!
Ne güzel sormuş Işıl Özgentürk Cumhuriyet’teki köşesinde:
“Acaba lisede okuya kaç çocuk bu ülkenin en değerli yazarlarından herhangi bir kitabını okudu? Kaç çocuk 10 yıl önce insanların tatlı suyuna girip oyunlar oynadığı Akşehir Gölü’nün bugün bir çöle dönüştüğünü biliyor? Kaç çocuk yaşadığı kentin müzesine gitti? Kaç çocuk bu coğrafyada yaşamış 42 uygarlıktan haberdar? Kaç çocuğun aklına pul koleksiyonu yapmak geliyor? Kaç çocuk yaşadığı kentin dışına çıkabildi? Kaç çocuk denizi biliyor? Kaç çocuk yaşadığı coğrafyadaki kuş türlerini merak ediyor? (Neruda’nın şiirleri çınlasın!)Kaç çocuk televizyonun düğmesini çevirip bir belgesel izledi? Kaç çocuk resim dersinde hocanın öğrettiklerinin tersine kendisi için, kendi gibi bir resim yapabildi? Kaç çocuk herhangi bir büyüğünden, hayatta başarının para kazanmak değil;”sevdiği işi yapmak ve sevdiği bir insanla birlikte olmak” olduğu sözünü duydu? Kaç çocuk her gün devamlı gazete okuyor? Kaç çocuk marka hayranlığı dışında kendine özel bir giyim tarzı bulmaya uğraşıyor? Kaç çocuk sanal dünyanın dışında arkadaşlarıyla iletişim kurmaya çabalıyor? Kaç çocuk dedesinin ya da anneannesinin hayat hikayelerini merak ediyor? Kaç çocuk korkudan sesi kısılan bir yavru kediyi kucaklayıp eve getirebiliyor? Kaç çocuk IMF’nin ne olduğunu merak ediyor? Kaç çocuk aşk şiiri yazıyor? Kaç çocuğun kimseler benzemeyen hayalleri var?”
Büyük televizyonlardan ve sana şiddet pompalayan sanal oyunlardan kaç çocuk, gerçek dostluğa, şiire ve edebiyata sığın!
Büyük evlerin ve lüks arabaların sokakları süslediği imaj dünyasında odanın bir köşesinde sevdiğin hayvanların,dostlarının fotoğrafları ve el ve gönül yakmayan şiirlerin olsun yeter.Sen aynı odadaki büyük yalnızlardan kaç iyilik bahçene ve bağır çocuk:YALNIZLIK VAR!!!
Sen ölü ve çürümüş zamanlardan ruhunu sıyırarak uyandır insanları kent uykularından. Büyük borsalardan kaç çocuk, paranın sıcak nefesi seni mekanize eder. Büyük yapılardan kaç çocuk, taş gördükçe daha katı olur insan. Büyük ve süslü yalanlardan kaç çocuk, zulüm ve aldatma yalanla başlar. Büyük oyuncaklardan kaç çocuk, onlar daha çok alıştırır seni yaratıcı olmayan eğlendirmelere. Büyük hayallerin kendine insanlık değerlerini işlemek olsun. Sana daha fazla vereceğim diyenlerden kaç çocuk!
Kaç çocuk! Şiir ve edebiyat özgürleştirir seni. En zalim ve en katı topraklar şiirin girip de insanları incelik ve iyilikle inceltmediği topraklardır.“Çocukların öldürüldüğü korkunç bir dünya bu/Sevinci, insanca bir yaşamı savunmanın suç olduğu” topraklarda diren çocuk!
Kaç çocuk! Yıldız savaşlarının ve büyük patronların galaksilerinin beklendiği dünya ötesine sen Sait Faik ile Yaşar Kemal’in kuşlarını götür çocuk. Akşam ezanlarında oyunun damakta kalan tadını, ekmek arası peyniri, ilk kırmızı kurdeleyi, ilkokul aşkını, vicdana seslenen şiirleri… götür çocuk. Büyüm makineler ne zamana kadar mutlu edebilir insanı? Sen sevginin ve barışın otağını kur çocuk!
Kaç çocuk! En çok şiir ve kuşlar özgürleştirir insanı! Kaç çocuk!