Yayınlanma Tarihi: 9 Eylül 2016 — okunma
NE YAZ DI AMA DARBE BİLE VARDI (darbe demişken eski bir anımla başlayalım)
“SEN SİVİL POLİS İSEN, BEN de KENAN EVREN’im”
Yoğun sıcak, yoğun nem, bir sürü eş dost, bir sürü düğünler, birçok ziyaretler, kızlarım, damadım, torunum, yeğenlerim, sevdiklerim derken bir de “başarısız darbe” yer aldı bu yaz ki yoğun yaşamımızda. Karadeniz Bölgesi ve yöremizde hemen hemen her hane aynı şeyleri yaşamıştır. Üç aşağı, beş yukarı genellikle mutlu ve telaşlı -darbe de en önemli gündem maddesi oldu- geçti bu yoğun yaz da.
“Darbe” demişken bir anımı paylaşmak isterim.
11 Eylül 1980 Samsun’ da aynı evde dört kız kalıyoruz. Öğrenciyiz, Gülay arkadaşım telaşla uyandırdı beni “kalk darbe oldu” diyerek.
“Ne darbesi, ne oldu? “ derken radyodan Kenan Evren’in kendinden emin ses tonu ile dinledik anladık bir iyice aldık haberi…
Ardından sokağa çıkma yasağı duyuruldu. Tüm gün evdeyiz. Evimiz caddeye çok yakın, çıkıp çıkıp bakıyoruz, çıt yok Gazi Caddesinde. Akşama doğru iyice meraktayız ne oldu, ne bitti Samsun’da diye?
Şimdi ki gibi cep telefonları da yok her saniye haber almaya. İnternette yok.
“Haydi, haydiiin” dedim ev arkadaşlarıma, “yasaksa yasak çıkalım, 56’ a, bulvara bakalım ne var yok?” diye. Arkadaşlarımdan Gülay katıldı bana, çıktık Çiftlik Caddesine, 56’ a kimseler yok ortalık da ilginçtir kolluk kuvvetlerine de rastlamadık.. Herkes uymuş yasağa. Cahil cesareti ya devam ediyoruz bomboş Samsun’ da dolaşmaya, güle oynaya şaka şamata gırla.
Caddeye yakın bir sokak arasında top oynayan çocuklara rastlıyoruz. Bende de kendi tasarımım haki renkte, armalı, düğmeli bir elbise var.. Top oynayan çocuklara sesleniyoruz “sokağa çıkma yasağı var niye sokakta oynuyorsunuz?”diye.
Çocuklar kapılmışlar oyuna bize bakmıyorlar bile. Daha yüksek sesle bağırıyorum. Bir tanesi “sana ne?” diyor, topu yakalamaya çalışırken, gücüme gidiyor ve sert bir ses tonu ile “bana bak bana biz sivil polisiz tamam mı?” diyorum ciddiyetle.
Biz çocuğun korkacağını, tırsacağını zannederken, topu omzuna yaslayarak alaycı bir tavırla cevabı yapıştırıyor; “yok ya sen sivil polissen, ben de Kenan Evren’im” diyor sırıtarak.
Oradan nasıl uzaklaşıyoruz hızla, kahkahalarımızı da sonra patlatıyoruz. “zamane işte ne çabuk öğrenmiş Kenan Evren’i” diyerek.
**** ****** *******
SİYASET ve BAYRAM İÇ İÇE
Osmanlı’nın dağılması ve Türkiye’nin yükselmesiyle bu yüzyılın tarihi şekillendi. Yıkıntılardan yeni milletler doğdu. 20. yy anlamak için Türkiye’nin tarihi bir anahtardır.
Türkiye’nin geleceği, önümüzde ki bin yılın ilk yüzyılının şekillenmesinde de önemli rol oynayacaktır. Bill Clinton ABD eski Başkanı 15 kasım 1999 TBMM
Osmanlı’nın çöküşü ile Ortadoğu da taşlar yerinden oynadı, yokluğu ise Ortadoğu ve Afrika halkını kendi kaderine ve emperyalizme meydan açtı. Belli ki Clinton Ortadoğu tarihini iyi okumuş ve bence de iyi yorumlamış. Türkiye’nin bu coğrafya da dolayısıyla dünyada ki yerini.
“Türkiye’nin geleceği” bu konu hepimizi ve tüm Ortadoğu başta olmak üzere AB ülkelerini, Nato’yu ve tüm Avrasya’yı ilgilendirmekte. O halde güzel ülkemizde barış istikrar en çok da bizi ilgilendirmekte.
“Asla bir daha birbirimizle savaşmak istemiyoruz. Ölenleri saygıyla anmak, mezarlarını ziyaret etmek istiyoruz ama bir daha asla Avrupa’da asker tabutları görmek istemiyoruz. İşte Birleşik Avrupa’nın en büyük sebebi bu”
Helmut Kohl (Almanya eski başk.)
Biz de savaşmak istemiyoruz birbirimizle, birlikte nice bayramları kutlamak istiyoruz güvenle ve diğerine saygıyla (bu günkü gibi eylemlere geçilmediği sürece)
ve tek çare barış içinde birlik, güzel ülkemiz içinde öyle.
******* ******** *********
“Dünyayı görüyorum! Öylesine güzel ki”
Uzaydaki ilk insan olan Yuri Gagarin’in, uzay aracının camından dünyayı gördükten sonra ağzından dökülen ilk kelimeler.
Güzel dünyanın da, güzel ülkemizin de kıymetini bilelim. En çok da güzel bayramların.
EN GÜZEL BAYRAMIMIZ barış VE birliktelikle OLSUN
Bayram kavramını ve önemini ilk olarak çekirdek ailemizde yaşadıklarımızla öğrendik. Herkesin bayramlara dair genellikle güzel anıları vardır. Benim de birçok anımdan sadece bir tanesi;
Neşe içinde bayram sabahına uyanırdık. Gelenektir, çocuklara mutlaka yeni giysiler alınır. Bayram namazından dönen babanın eli öpülür yeni giysilerle. En büyük bayram sevincidir alınan nakit bahşişler.
Şeker, çikolata taşınır evlere konuklara ikram etmek üzere. Bizde de iki şekerlik dolu. Birisi çikolata ile dolu eve misafir olan konuklar için diğeri de şeker dolu, kapıya gelen çocuklar için.
Trakya’ dayız. Kapı çaldı telaşla. Bir yığın çocuk bayramlaşmak için kapıda.
“Haydi Aynur” dedi babam.“Çocuklara sen ikram et bayram şekerlerini”.Henüz ilk okul birinci sınıftaydım, kocaman Beykoz camı şekerlikle çıktım kapıya mutlulukla. Hesabımda bol bol ikram edeceğim çocuklara.
“İyi bayramlar” deyip uzattım şekerliği. Çocuklar birer ikişer değil avuç avuç aldılar şekerleri. Ve dönüp gittiler gürültü ile. Şekerlikte bir tane bile şeker kalmamıştı. Boş şekerliğe baka kaldım kapıda.
İlk sosyal bayram sınavımda çakmıştım resmen. Annem babam kahkahalarla gülmüşlerdi boş şekerlikle şaşkın şaşkın bakan halime. O zamanlar çok fena bozulmuştum bu yenilgiye ama şimdiler de gülümseyerek hatırladığım bir anım oldu, travması hala sürse de.
“Boş ver” demişti annem “şekerliği de kaptırmamışsın neyse …” Beceriksizliğime ve şaşkınlığıma uzun süre hatta uzun yıllar gülmüşlerdi hep birlikte, her bayram gelişinde ve şeker alındığında, “Aynur bunları da kaptırma…” diyerek.
En güzel bayramımız barış ile birlikte güzel ülkemizde hepimize KUTLU OLSUN.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.