Yayınlanma Tarihi: 10 Haziran 2015 — okunma
Aristotales’e göre, insan için en iyi şey mutluluktur. O mutluluk ahlak felsefesini sistemleştirerek insanın iyi toplumsal düzen içinde mutlu olabileceğini öne sürer. Fakat her insan için aynı mutluluk yoktur. İnsanların erdemlerine uygun mutluluk vardır. Mutluluk insanın ruhuna göre değişir.
Tartışılmaz bir gerçektir ki olağanüstü doğal güzellik ve olağanüstü düzenli kentlerde insanların büyük bir çoğunluğunu mutlu etmektedir ya da tam tersi düzensiz çevre koşulları, elverişsiz, gürültülü ve trafik sorunu olan kentler de insanların tamamını mutsuz etmektedir. İşte bu aşamada insanların büyük bir kısmı, kentin nasıl daha iyi bir hale getirileceği konusunda fikir üretmekte, sohbetler yapmakta hatta fikirlerini yazmanın yanı sıra uygulamaya çalışmaktadırlar. Bugün dünyada ve Türkiye’de var olan Kent Konseyleri de bu platformda ortaya çıkmaktadır. Durkheim, toplumsal düzen sorunu ile ilgilenmiş ve toplumu bir arada tutan güçlerin, toplumun üyelerinden paylaşılan ortak inanç ve değerler olduğunu söylemiştir.
Durkheim toplumsal gerçekliğin temelini toplumsal bilinçte görmektedir. Durkheim’e göre toplumu bir arada tutan parçaların toplumun devamlılığına ne şekilde katkıda bulunduğunu açıklamıştır.
Durkheim’e göre insan davranışlarını bireysel olarak anlamanın imkânı yoktur, davranışlar ancak toplum içersinde bir anlam kazanır.
İşte o zaman STK’ların varlığı bir anlam kazanıyor. Kişisel olarak davranışlarınız kendi dünyanızda sınırlı kalırken, vakıf, dernek, birlik, meslek odaları gibi kuruluşlarda var oluyorsunuz. Hepsini üyeleri ile birlikte toplayıp demokrasi uygulaması mümkün olamıyor. Ülke demokrasilerindeki gibi “temsili demokrasi” anlamında kent konseyleri yer alıyor. Kentlinin yaşadığı kent ile ilgili ortak inanç ve değerleri nelerdir;
Sürdürülebilir kalkınma, kent yönetimi, kent geçmişi, çağın teknolojilerine sahip, geleceği kucaklamak amacıyla yerel yönetimlerin demokratik hamlelerinden en önemlisi olan ve nerede ise Avrupa ile çok yakın zamanlarda uygulanmaya başlayan Kent Konseyi kavramı ve faaliyetleri tam olarak bilinemiyor.
Kent konseylerinin hiçbir yaptırımı yoktur. 2006’da kurulan konseylerin aldıkları kararlar, fikir savunması, yön verici, gerektiğinde başvurulan çoğu kez dikkate bile alınamayan kararlar olarak boşlukta asılı kalabiliyordu.
2009’dan itibaren bu yöndeki eleştirilerin yoğunluğu sonucu, yerel meclisler konsey kararlarını görüşmek, gündeme almak zorundadır. Kabul edebilir veya reddedebilir, yerel meclis kent konseyi kararlarını, bu anlamda kent konseyinin herhangi bir yaptırımı yoktur.
Kent konseylerinin kararlarının kabul edilmemesi durumunda herhangi bir yaptırımlarının olmaması tartışılmaktadır. Ancak Avrupa’da oluşturulan bu modelde, bilinçli bir nüfus zemin de oradan seçilen bilinçli STK’lar ve onların temsilcileri ve kent konseyinin kararlarını görüşen seçilmiş meclis üyeleri, yani aynı şablon ile Türkiye’de yerel demokrasi oluşturmaya çalışıyoruz. Şablon aynı, zemin farklı. Durum bu.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.