son haberler

Komnenosların Karadeniz Hâkimiyeti Ve Ünye – II

Yayınlanma Tarihi: 3 Şubat 2017 okunma

M. Ufuk MİSTEPE mistepe@gmail.com

Panaretos’un kaydına göre Ünye’yi ele geçirmelerinden kısa süre sonra harekete geçen Aleksios, 14 Ağustos 1379’da kızı Eudokia’yı Taceddin Bey ile evlendirmek için Trabzon’dan ayrılmıştı. Ancak Trabzon’u kuşatmak üzere Türkmenlerin şehre yürüdüğünü haber aldığında Giresun’dan geri dönen Aleksios, tehlikeyi bertaraf ettikten sonra yeniden yola çıkmış, 08 Ekim 1379’da Ünye’de yapılan düğünle kızı Eudokia’yı Taceddin ile evlendirmiştir.3 (sh. 111)

Batısındaki her iki Türkmen beyine de kız veren ve bizzat onların hâkimiyet alanındaki yerlerde yapılan düğünlere iştirak eden Trabzon kralı, taraflar arasındaki ilişkilerin gelişmesine verdiği önemi de göstermiş oluyordu. Aleksios’un maiyetinde bulunan Panaretos’un yazdıklarına bakılırsa kral amacına ulaşmıştı. (sh. 111)

  1. Bayezid (1389 – 1402) döneminde, 1394’te Müslüman Samsun olarak bilinen şehrin Türk hâkimiyetindeki kısmının alınmasıyla4 sonuçlanan Canik harekâtı sebebiyle Osmanlılarla Trabzon Rumları, Ünye’de birbiriyle sınır komşusu haline gelmişti. O zamana kadar Canik beylikleriyle mücadele ederken oldukça sıkıntılı zamanlar geçiren Taceddinoğlu ve Hacı Emiroğlu Beyliklerine kız vermek suretiyle ancak varlığını sürdürmeyi başaran Komnenoslar, şimdi güç olarak onlarla hiç kıyaslanamayacak kudrette bir devletle sınır komşusu olmuştu. (sh. 119)

Yörgüç Paşa komutasında 1427 – 1428 yılları arasında gerçekleşen Canik harekâtı sırasında Samsun’dan doğuya doğru ilerleyen Osmanlı kuvvetleri, ilk olarak Çarşamba ve Terme’yi almış, Taceddinoğlu Beyliği’ne son verdikten sonra Giresun’u ele geçirmekle Komnenosların çöküşünü hazırlayan Hacı Emiroğlu Beyliği ortadan kaldırılmıştır.5 (sh. 125)

Akkoyunlu Devleti Hükümdarı Uzun Hasan’ı bertaraf etmek ve Trabzon’u fethetmek için Amasra, Sinop, Sivas, Koyulhisar, Mardin, Erzincan, Bayburt ve Maçka güzergâhı üzerinden Trabzon’a ulaşan Osmanlı Padişahı Fâtih Sultan Mehmed’in (II. Mehmet) gelişiyle kurtuluş ümidinin kalmadığını gören Trabzon Rum Devleti’nin son kralı David KOMNENOS, kendisi ve yakınlarının hayatının bağışlanması ve hazinesine dokunulmayacağı garantisinin verilmesi şartıyla teslim olur. Fâtih de onu şanına yaraşır bir muamele ile İstanbul’a gönderdikten sonra şehre idareciler atar ve sahil yolundan geri döner. Dönüş yolunda birçok sıkıntılar çekilir, açlıktan ve yorgunluktan birçok insan ölür. Bu yoldan Canik’e ve Niksar üzerinden Tokat ve Gerede’yi takip ederek, oradan da İstanbul ve Edirne’ye döner.6 Bryer ve Winfield de Sultan Mehmed’in işleri yoluna koyduktan sonra sahil yolundan geri döndüğünü ve zorlu bir yolculuk yaptığını belirtirler. Dönüşte Sultan Mehmed, Canik’ten Niksar’a doğru yola çıkıp 28 Ağustos – 06 Eylül arası burada kamp kurduklarını sonra 17 – 26 Eylül arası Tokat ve Gerede’yi takip edip, İstanbul’u geçerek 04 Aralık’tan önce Edirne’ye ulaştığını belirtmektedirler. (Bkz. Anthony Bryer – Davıd Winfield, The Byzantine Monuments and Topography of The Pontos, vol: I, s. 60-61.) İki yüz elli yedi sene (1204 – 1461) devam eden Trabzon Rum Devleti, bir rivâyete göre 15 Ağustos 1461’de tarihe karışır. Böylece Bizans kalıntısı olan son Rum Devleti de tarihten silinmiş olur.

1461’de Fâtih Sultan Mehmed Han’ın Ünye’den geçtiğini böylece belgelemiş olduk. Popüler tarihçiliğin senaryo üslûbu gereği Cumhuriyet Meydanı’na o gün devletin yüceliğini simgeleyen meşhur Kavlağan (Gavak – Doğu çınarı) fidanı dikilir. Dikildiğinde 10 yaşında olduğu düşünülürse bugün muhtemelen ağaç 564 yaşında olmalıdır.

Makalemizi Fâtih’in Trabzon’dan ayrılması bahsiyle sonlandıralım. Araştırmacı, Yazar Sayın Hüseyin ALBAYRAK’ın “Trabzon’un Fethi” adlı eserinin 51 ve 52. sayfalarında ayrılış serüveni şöyle anlatılır : Fetihten sonra Fâtih Sultan Mehmed hemen Trabzon’dan ayrılmadı. Bir müddet, büyük önem verdiği bu şehirde kalarak işleri yoluna koydu. Ancak, Fâtih’in Trabzon’da uzun müddet kaldığı, hattâ kışı bu şehirde geçirdiği yolundaki beyânlar, iyi niyete dayanan asılsız yakıştırmalardır.7

Fâtih, Trabzon’dan ayrılmadan önce Uzun Hasan’a bir mektup yazarak, Sâre Hâtûn’u bir heyetle birlikte gönderdi. Fâtih, Sâre Hâtûn’u yollarken, Trabzon hazinesinden elde edilen ganimetin önemli bir kısmını hediye olarak Uzun Hasan’a götürmesi için bu heyete vermişti. Uzun Hasan’a giden Osmanlı heyeti, iki devlet arasındaki antlaşmayı da yeniledi. Uzun Hasan’ın itirâz edecek hâli olmadığı gibi Osmanlı tarafı da elden geldiğince olumlu davrandı. Çünkü ordunun Rumeli’de görülecek birtakım önemli işleri olduğundan, doğu hududunun güven altında bulundurulması gerekiyordu.7

Uzun Hasan Fâtih’in elçilerini olgunlukla kabul etti ve kendisi de karşılık olarak bir heyet gönderip Trabzon’un alınmasından dolayı hem tebriklerini ve hem de vâlidesi Sâre Hâtûn hakkındaki güzel davranışlara teşekkürlerini sunarak, hediyelerini yolladı. Osmanlı ordusu, Trabzon’dan sâhil yolunu takip ederek geriye döndü. (Trabzon’un idaresi Gelibolu Valisi Kâzım Bey’e verilip bir kısım asker, silâh ve mühimmat bırakıldıktan sonra ordu sahil yolunu takip ederek geri döndü. Seyfullah BECERİKLİ – Trabzon’un Fethi). İleri sürülen ikinci bir görüş de Trabzon’a gelinirken takip edilen yoldur ki bu görüş yanlıştır. Dönüşte büyük zorluklar çekilmiş, açlık ve susuzluktan birçok insan ve hayvan ölmüştür. Bu durum Canîk (Samsun) civarına gelinceye kadar devam etmiş, buradan Tokat’a çıkan Pâdişâh, bir ay sonra Bursa’ya ve oradan da İstanbul’a gelmiştir.7

Dönüş olayı Âşık Paşaoğlu Târihi’nde (Âşıkpaşazâde Tarihi ya da Tevârîh-i Âl-i Osman) şöyle anlatılır : “Pâdişâh bu hisardan (Trabzon’dan) gayet bol ganimetlerden aldıklarının büyük kısmını Uzun Hasan Bey’in anasına verdi. Saygı ile onu yine oğluna gönderdi. Pâdişâh her hisârda yapılan Kanûnu Trabzon’a dahi yaptı. İçinde mescidler ve medrese yapıldı. Müslümanlara mülk olarak verdiler. Hisârı sağlamlaştırdılar. Ondan sonra Pâdişâh devlete döndü.”7

Tursun Bey (Târih-i Ebu’l Feth) ise dönüşte çok sıkıntılar çekildiğinden söz eder : “Kendü sa’âdet ile avdet idüb, deryâ kenarından ki kuş uçmaz yirlerdür ve alefi ağu ağacından ve semmiyeti gâib giyâhdan gayrı nesne yok. Onun gibi yoldan, kuvvet-i devlet ile merâkib-i bahrî emdâdı ile gelüb, Canîk illerinden dârül-emn Tokat’a çıkdı. Ammâ bu suûbet-i menâzilden hasâret-i mevâşî çok vâkı oldu. Andan dârül-hilâfe İstanbul’a azîmet buyurdı. Bu sâlı mübârekede üç feth müyesser oldı.7

Tevârih-i Âl-i Osmân’da olay daha değişik ve renkli tasvîr edilir : “Mezkûr Makâm-ı hümâyûnda ârâm idüb birkaç gün turdı, hisâr içinde bulunan gılman u cevârinün varın esir idüb bâkî küffârı emlâkı ve emvaliyle sâyir ehli ve ‘ayâliyle hâli üzerine mukarrer etti; yerlerinde kalan küffârun üzerine cizve-i şeriyeyi meriyeyi ve rusûm-ı malûm-ı ‘örfiyeyi vaz’ idüb ol kişver-i musahhâr etdi. Kal’âya dizdâr dikülüb hısâr erleri koyuldı, mezkûr diyara senekbeği ve kadı ta’yîn oldı, çün ol vilâyetün himâyeti maslâhatı bitdi, şehriyâr-ı kâmkâr dâru’l-mülkine ‘avdet etdi.7

Milâdın on üçüncü asrından on beşinci asrın ortasına kadar iki buçuk asır süren “Trabzon Rûm İmparatorluğu” ismindeki ocak da büyük Fâtih’in bir nefesiyle nihâyet işte böyle birden bire sönüp gidivermiştir. Bu suretle Fâtih Sultân Mehmed, “Paleologos” hânedânından Bizans İmparatorluğuyla, Mora Despotluğundan sonra “Komninos” hânedânının Trabzon İmparatorluğu’nu da ortadan kaldırarak târih sahnesini “tereddi ve tefessüh” etmiş bir takım Rûm devletlerinden temizlemiş demektir.7 Böylece; İ. K. Ertaylan’ın ifâdesiyle: “Trabzon’un fethiyle esas plânın mühim bir safhasını daha muvaffakiyetle neticeye erdirmiş, bir “fısk ü fesâd” daha söndürülmüş oluyordu.7

                                                                             25 Kasım 2015 / Ankara

 

KAYNAKÇA :

3 Bkz. Lebeau, Histoire du Bas – Empire, XX, s. 495 vd.

4 NEŞRÎ, Mehmet – Kitâb-ı Cihan-Nümâ I, s. 323; Hammer, Osmanlı Devleti Tarihi, II (nşr. M. Ata vd.), İstanbul, 1983, s. 411.

5 NEŞRÎ, Mehmet – Kitâb-ı Cihan-Nümâ II, s. 601 vd.; Mehmet ÖZ, XV – XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Ank., 1999, s. 22, 25.

6 TURSUN Bey – Târîh-i Ebü’l-Feth, sh. 109 vd.

7 ALBAYRAK, Hüseyin – Trabzon’un Fethi, Trabzon Belediyesi Kültür Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, Mayıs 2010, 98 sh.

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Rahmetle Anıyoruz…

12 Ekim 2021 okunma
Merhum Yazarımız M. Ufuk Mistepe’nin Ünye’ye dair yazılarını ve makalelerini yazar arşivinden okuyabilirsiniz. Merhum Yazarımızı rahmetle anıyoruz. Mekanı cennet... Devamını Oku

Canik’te İdarî Yapı ve Osmanlı’da Yenileşme Zarureti (1793 – 1851)

10 Temmuz 2020 okunma
Bu makalede Ünye’nin 1790 – 1850’li yıllardaki idarî yapısı, Doç. Dr. Abdullah SAYDAM’ın 33 sayfalık çalışmasına dayanarak, özet olarak aktarılacaktır. Sultan II. Mahmud, saltanatının sonlarına doğru Orta ve Doğu Karadeniz bölgesindeki idarî... Devamını Oku

Araştırmacılık Terimleri

3 Temmuz 2020 okunma
Ünye hakkında araştırma yapanların ve okuyucularımızın, sıkça karşılaştıkları bazı Osmanlıca Tarih Terimleri’nin anlamlarını bilmeleri, yazılanların anlaşılması açısından önemli bir husustur. Bu itibarla başlangıç olarak ehemmiyet arz eden... Devamını Oku

Ünye Mûsikî Tarihinde Ali Riza Sağman

26 Haziran 2020 okunma
‘Ünye Şarkı ve Türküleri’ kitabımda Ünye Mûsikî Tarihi’ne damgasını vurmuş, tespit edebildiğimiz şahsiyetleri kısaca da olsa tanıtmaya çalışmış idim. Aslında her bir musikîşinasın ayrı ayrı ele alınması icap eder. Başlangıç olmak üzere... Devamını Oku

Satıroğulları Ünyeli Müftü Sülâlesi

19 Haziran 2020 okunma
2017 yılında altı bölüm halinde yayımladığımız “Ünye Müftüleri” adlı yazı dizimizde bir müftü sülâlesinin bu tarihçeye damgasını vurduğunu görüyoruz. Ailenin ahvadlarından Satıroğulları ailesi Keşaplı Sokak’tan komşumuz olurlar. ÖZPAKER... Devamını Oku

Ünye Uğrak Vapurlarını Tanıyalım

12 Haziran 2020 okunma
Su buharı gücüyle çalışan gemileri VAPUR olarak adlandırıyoruz. Önceleri yandan çarklı olarak yaşamımıza giren vapurlar daha sonra günümüzün dizel elektrik tahrik sistemi donanımlı enerji tasarrufu sağlayan modellerine erişinceye değin XIX. yüzyılın... Devamını Oku

Ünye Tarihi, M.Ö. XV Bin Yılına Uzanıyor Mu? – I

5 Haziran 2020 okunma
Kelleroğlu M. Bahattin Bey, kaynak belirtmeksizin; “Ünye, Milât’tan 1270 sene evvel vuku bulan Turuva Muharebe-i Meşhuresi’nden sonra, Karadeniz sahilinde tesis edilmiş müstemlekelerden birisi olup, ismi kadimi (One) veyahut (Oney)’dir.” demişti.1 Ünye’de ilk... Devamını Oku

Kimler Geldi Kimler Geçti ?

29 Mayıs 2020 okunma
Ünye ve hinterlandı tarihî seyir içerisinde birçok kavim ve milletlere ev sahipliği yapmıştır. Muhtelif köşe yazılarımızda dile getirdiğimiz bu kitlesel değişimleri bir arada ve kronolojik düzen içerisinde değerlendirmenin daha uygun olacağını... Devamını Oku

Ünye ve Hinterlandında Oğuz – Türkmen Boyları ve Yer Adları

22 Mayıs 2020 okunma
Makalemizin araştırma konusu 24 ana Oğuz boyu ile Oğuz asıllı Türkmen kabilelerinin Ünye ve hinterlandındaki (Ordu, Fatsa, Terme, Akkuş) bazı yerleşim noktalarıdır. Türkmen boy, bölük, uruk (oymak, öz) ve tirelerinin (oba, aile) adlarını Yrd. Doç. Dr. Aydın... Devamını Oku

Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralamasında Ünye ve Ordu

15 Mayıs 2020 okunma
Ulusal düzeyde ekonomik ve sosyal kalkınma yanında, bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesinde ve ülke genelinde dengeli bir kalkınmanın sağlanmasında il ve ilçeler, temel birimler olarak değerlendirilmek durumundadır.1 İlçelerin, illerin ve bölgelerin... Devamını Oku