son haberler

Korku Üzerine

Yayınlanma Tarihi: 10 Nisan 2014 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

İnsan korkar. Korkmak insanın savunma mekanizmalarından biridir. Araştırmalar insanlık tarihinin en başından beri, korkan insanların kendilerini tehlikelerden koruyabildiklerini ve böylelikle yaşamlarını sürdürebildiklerini gösteriyor. Korkmayanlar ise genellikle erkenden kurda kuşa yem oluyorlar. Hayatta kalanlar bu korkaklar olduğundan, korku genleri onlarla birlikte günümüze kadar taşınıyor. O yüzden bugünün insanı korkaktır. Yani korku, çok insani bir duygudur. İnsanın korkusu bununla kalsa iyi; üstüne üstlük bir de dönem dönem korku salınır üzerine; çoğalır korkusu iyice…

Adeta korku imparatorluğunda yaşıyoruz son zamanlarda. Sen yöneteceksin ben yöneteceğim kavgasında tüm insani değerlerimizi yitirdik. Nesini yöneteceksiniz ki bu memleketin; değil mi ki iki adım ötemizde yürüyen çocuk yok ediliyor? Yönetseniz ne olur yönetmeseniz ne olur; insan insan gibi yaşayamadıktan sonra! Maddi manevi her türlü hastalığın, türlü çeşitli sapkınlığın boy verip geliştiği en verimli topraklar yaratıldı sonunda. Anormal şeyler o kadar normalleşti ki, artık şaşırmayız zannetmiştik hiçbir şeye… Yok, sonu gelmiyor. Vahşet, yaratıcılıkta sınır tanımıyor. Her geçen gün daha vahim bir olayla yeniden sarsılıyoruz. Nasıl temizlenecek bunca pislik?..

Çocuklar kaçırılıyor bu memlekette, her türlü sapıklığa kurban ediliyor. Bir futbol maçında sahaya girdi diye gözaltına alınan gencin, ertesi sabah ölüsü bulunuyor bir çöp konteynırının yanında. Artık ortadan kaldırmaya bile zahmet etmiyorlar, öylece atıyorlar göz önüne. Kim hesap soracak ki? Kadın cinayetlerini, cinnet getiren erkeklerin doğradıkları aile fertlerini, çocuklarını sayamaz olduk. Sorgulanması gereken şey, insanların duygu dünyalarının bu noktaya nasıl geldiği ya da getirildiği. Korkuların, cinayetlerin, yasakların, her türlü saldırganlığın ülkesi olduk. Ne akıl, ne mantık, ne hukuk; hepsi devre dışı! Korkulmaz mı?..

Son günlerde insanlar birbirlerini korkaklıkla, kaçmakla suçluyorlar. Beni korku üzerine düşünmeye iten aslında bu oldu. “Döneklik” suçlamaları her dönemde yapılmıştır. Yeni bir durum değil bu. “Bizimle birlikte yola çıktı, bakın şimdi yok, korkup kaçtı” denir ya da demeye getirilir. İnsan bu, korkar. Genlerinde var korku. Kimsenin korkmayacağı üzerine hesap yapılmaz. İnsan kendisinin bile ne zaman korkup ne zaman korkmayacağından tam olarak emin olamaz; kaldı ki başkalarınınkini bilsin… Bence doğru olan, insanın, başkaları öyle yapıyor ya da öyle istiyor diye değil, kendi inandığı düşünceler uğruna yola çıkması. İşte ancak o zaman verdiği mücadelede tek başına bile kalsa sonuna kadar direnir, bir bedel ödenecekse onu da öder, kimseyi suçlamak da aklından geçmez.

Tarih korkunun örnekleriyle doludur. Mesela, dünyanın güneşin etrafında döndüğü yönündeki Copernicus kuramını destekleyen Galileo Galilei bile korkmuş. Bildiğiniz gibi Engizisyon mahkemesi toplanıp Galileo’nun teorisinin asılsız ve dine aykırı olduğuna, yasaklanmasına karar vermiş. Galileo ancak, söylediklerini “görmedim, duymadım, bilmiyorum” diyerek inkâr etmek suretiyle idamdan kurtulabilmiş.

Eşi Adnan Adıvar’ın ölümünün ardından her şeyden elini eteğini çeken Halide Edip Adıvar ise, DP iktidarının hışmına uğrarım korkusuyla, kapısına kadar gelen o büyük Hintli devlet adamı Nehru’yu hastalık bahanesiyle geri çevirmiş. Nehru’nun kendisi için bıraktığı laleleri görünce de hüngür hüngür ağlamaya başlamış.

Bir korku öyküsü de Nasreddin Hoca’dan. Gerçi çok bilinir ama bilmeyenler için bir kez daha anlatalım. Moğol Hakanı Timur Han, Anadolu’ya girdiği dönemde Akşehir’e de gider ve beraberinde bir erkek fil götürür. Fil Akşehirliler için tam bir bela olur. Tarlalara, bahçelere zarar verir. Akşehir halkı fili doyurmak için varını yoğunu harcar. Ancak daha fazla dayanamazlar. Filden kurtulmanın yolunu ararlar. Timur’un zulmünden korktukları için Nasreddin Hoca’dan yardım isterler. Hoca sözcü olarak önde, Akşehir halkı onun arkasında yola koyulurlar. Hoca giderken bir yandan da Timur’a söyleyeceklerini tasarlar. Timur’un çadırına yaklaştıklarında Hoca, halka son talimatları vermek için arkasına döner ki kimse kalmamış. Meğer yol boyunca hepsi korkudan birer ikişer ayrılmış kafileden. Hoca, başını geriye çevirdiğinde ise Timur’u çadırının önünde görür. Moğol Hanı, onu yanına çağırmaktadır. Ziyaretinin sebebini soran Timur’a Hoca şöyle der: “Hünkârım! Akşehirliler fili çok sevdiler. Hayvan tek başına sıkılıyor dediler. Dişisini de vermeniz için beni gönderdiler.”

Bir atasözümüze göre, “Korkak bezirgân ne kâr eder, ne zarar”. Bernard Shaw ise, “Kin ve korku sınırlar insanı; binlerce çekingenliği, yılgınlığı ve duraksamayı yanı sıra getirir. Bunlardan arındırılmış bir yürek ve beyin büyük bir özgürlüğe kavuşur” diyor.

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku