Yayınlanma Tarihi: 13 Ocak 2010 — okunma
Nihayete Cumhuriyet Meydanı’na Ünye taşından çeşme yapıldı. Daha önce Anafarta İlkokulu’nun bahçesinde olan çeşme Ünye taşı görüntüsü ile güncellendi. Gerçektende güzel olmuş. Bundan sonra darısı Hükümet Konağı’nın başına. 4. katının daha önce ruhsatsız olması, yıkılması gibi gündemlerle Ünye kamuoyunu meşgul eden Hükümet Konağı’nın, Anafarta İlkokulu yıkıldıktan sonra yıkılması gündemden kalkmıştır. Dış cephesinin Ünye taşı ile kaplanması, tek tesellimiz olacaktır.
Ayrıca diğer binalarında özellikle meydandakilerin, Ünye taşı ile kaplanması Ünye kent görünümü için bir kazanç olacaktır.
Ünye Belediyesi lütfen…
Güne ölüm ilanları ile başlamak hiç hoş olmuyor. Kentin çalar saati gibi, saat tam 9,’da belediyenin güzel sesli elemanı (ki kendisini çok iyi tanır ve severim, konu asla onunla ilgili değil) ölüm ilanı ile- bazen iki, üç ölüm ilanı ile- yayına başlıyor ve bu durum hemen hemen her gün tekrarlanıyor.
Ölüm hepimizin başında, bu yazım yayınlanmadan bende ölebilirim. Lütfen belediyeden anons edilmesin.
Günümüz insanlarının hepsinde ev telefonları, cep telefonları, internet gibi hızlı iletişim araçları mevcut. Bu tür haberler bırakın şehir içini, yurtdışına bile anında yayılıyor.
Belediyenin hizmetidir. İnsanların talebi vardır. Fakat gerçekten, giderek artan bu durum, çok insandan da duyduğuma göre rahatsızlık vericidir.
Diğer ilanlar, bu kadar sık değil. Ayrıca ölüm için verilen salanında ruhani, kutsal bir tarafı var. İlan ile kıyaslanamaz tabii ki. Dikkate alınacağını umuyoruz ve rica ediyoruz.
Kente sahip çıkma bilinci
Giderek artıyor. Yaşadığı kenti daha düzgün ve özgün görmek isteği ile insanlar çevrelerine daha çok dikkat ediyor ve yaşadıkları kenti gerçekten çok seviyorlar. Bu duyarlılıkla, şimdiye kadar belki akla belki de dile gelmeyen özelliklere dikkat çekiyor, çözüm yolu arıyorlar.
Bazen de bize başvuruyorlar, “Yazın lütfen” diye ricada bulunuyorlar. İşte bir iki örnek;
Emine Dokgöz, Elsa Butik
Hayvanların su içecek yerleri yok. Meydanda güvercinler mahalle ve sokaklarda kediler, köpekler var. (gönlümüz köpeklerin barınaklarda yaşamasından yana ama) onların su içebilmeleri için kentin çeşitli yerlerine yalaklar konmalı. Bugün bir köpeği çeşme başında su içmeye çalışırken gördüm. Oldukça da uğraştı. Ne yapsın hayvan? Denize gidip tuzlu su içemeyeceğine göre, onları da düşünmemiz gerekir” diyor.
İlhan Bökeoğlu, Pi Dershanesi Kimya Öğretmeni
“Cumhuriyet Meydanı devlet sahil yolu yönünde birinci hat dolmuşları yolcu indirirken, dikkat etmiyorlar, yolcular iner inmez bütün çimenleri çiğniyorlar. Her gün yüzlerce insan, çimlere basıyor. Dolmuşlar, yolcularını duraklarda indirirlerse, çimler çiğnenmekten kurtulur.
Meydandaki bağrı delik Çınar
Kente sahip çıkmak bilinci arttıkça tarihi sokakların, evlerin, eşyaların hatta evrakların kıymeti nasıl artıyor, nasıl koruyucu ve koleksiyoncu oluyoruz. Ufacık bir örnek, öğrencim Berk Gün anlatıyor; “Öğretmenim bugün okulda minik bir müze kurduk. Herkes evinden tarihi eşya getirdi. Bir arkadaş da 1440 tarihli eski yazılı iki tapu belgesi getirmişti, çok ilginçti.
—Nasıl katmışlar ona eski tapu belgesini. Kaybeder, yırtılır, kaptırır.
—Yok, öğretmenim olur mu? Gerçeği çok önemli fotokopisini getirmiş.
Sevindirici değil mi?
Öğrencilerin bu tür eski eşyalara ilgisini çekmek amacı ile müze hazırlanması faaliyeti çok güzel. Bir o kadar da bunu önemseyip, yerel TV’lerle paylaşmaları daha da güzel. Böyle böyle ağaç yaş iken eğilir, tarih ve kültürümüz korunur.
Meydandaki Çınarımızda olduğu gibi, kültürümüzün ve tarihimizin bağrı delinmemiş olur. Çınarın o hali içimizi acıtıyor değil mi? Hepimizin suçu. Botanik cahilliği
Sözlü Tarih
Okul kitaplarında “Sözlü Tarih” kelimelerine o kadar çok rastlıyoruz ki, “Aile Tarihi, Mahalle Tarihi, Okul Tarihi” gibi sözleri günlük hayatta sık duyduğumuz kadar okul kitaplarında da çok sık rastladıkça çok seviniyoruz.
Oysa bundan tam 10 yıl önce “Sözlü Tarih mi olur?” diyenden geçilmiyordu. Sözlü tarih, gerçekten “tarih” oldu. Hatta insanlar o kadar yakın buldular ki, kendilerini de içinde görünce, günlük yaşantıları, anıları, kültürleri bir bir önemsenince daha çok sahiplendiler, hatta hızla geliştirdiler.
Geçende arkadaşlıkla ilgili bir sohbette iki eski arkadaştan biri diğerine şöyle diyordu: “Arkadaşlığımızı çok önemsiyorum. Çünkü bir tarihimiz var, ortak geçmişimiz var”
Sözlü Tarihin hızla yayılmasının nedeni ve sırrı işte burada. Ortak payda çok ama çok büyük, anlat anlat bitmez ve inşallah anlatacağız, anlatacak çok şey var, Sözlü Tarih Tarihimizde…
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.