Yayınlanma Tarihi: 5 Haziran 2015 — okunma
‘Ünye’de Tiyatro Tarihi’ yazı dizisi devam ederken bir yandan da “Ünye’de Sanatla İç İçe Yaşayanlar” yazı dizisinin yayımı sürmekteydi. Tiyatro konusu her iki dizide de ortak sahne sanatı olarak yer almak durumunda kalmıştı. Bugünkü makalemizde hem oradaki tiyatro ile ilgili bölümleri hem de eksik kalan geriye dönük sahne deneyimlerini aktaracağız.
Ünye Lisesi’nin Beden Eğitimi Öğretmenlerinden ve mâzide kalıcı izler bırakan sosyalitesi yüksek sportmen eğitimcisi Ali KAYADELEN Hoca yetiştirdiği ELİT Grubu ile Ünye Spor Tarihi’ne damgasını vurmayı başarabilenlerdendi. 60’lı yılları ve sanat etkinliklerini isterseniz kendi ifadelerinden izleyelim:
«1965 yılında Ünye Lisesi olarak Turgut ÖZAKMAN‘ın ‘OCAK’ adlı eserini sahneye koymuş ve büyük beğeni kazanmıştık. O başarılı çocukları unutmamak gerek. Kaymakam Feyzi YETKİNER, sık sık gelen gezici tiyatroları ve Ordu Tiyatrosu’nu bana yönlendiriyordu. Pazarlığı yapıp, bilet fiyatını tespit ediyor ve piyasaya bilet satmaya çıkıyordum. Ocak adlı piyesi o zamanki Emniyet Âmirliği binası yanındaki Yeni Sinema’da oynamıştık. Ünye Gazetesi’nde ‘Sanki Devlet Tiyatrosu’nu seyrediyorduk!‘ gibi iltifatlar yayımlanmıştı.
Hatırladığım kadarı ile postacının kızı rolünde sanırım Nurten, Ömer HELVACI, ‘doktor’ lâkaplı Hüseyin ÇELİKDELEN ve Metin ÇELİKDELEN rol almışlardı. Beni bağışlasınlar, diğerlerini hatırlayamadım. Nedim SİDER hatırlayabilir. Daha sonra Fatsa’da oynadık. Bu arada Avni DİLLİGİL Tiyatrosu iki mevsim Ünye’ye geldi. Ordu Tiyatrosu Suna PEKUYSAL’ın eşi Ergun KÖKNAR yönetiminde oynadığı, Suna Hanım’ın da rol aldığı Reşat Nuri GÜNTEKİN’in HÜLLECİ adlı eserini sahnelediler. Tiyatronun kurucusu Uğur GÜRSOY Bey idi. Ergun Bey Devlet Tiyatrosu menşeili usta bir sanatçıydı. Aldo de Benedetti’nin klâsik bir eserini oynadılar. Ünye seyircisi için şöyle bir yorum yapmıştı; ‘Bu eser zor seyredilen bir eser, ilk defa tiyatrodan bu kadar anlayan bir seyirci önünde oynadık. Oynarken büyük zevk aldık’ dediler. Benim için bu en önemli bir iltifattı. Bir ara sihirbaz Zati Sungur ve diğerleri de gelmişti.
Lise bandosunu kurmaya karar verdiğimde Kaymakam Bey’le bir görüşme yapmıştım. Nedim SİDER ve Ömer HELVACI benim en yakın yardımcılarımdı. Tam teşekküllü bando ve kıyafetlerini bu şekilde temin ettik. Hiçbir kuruluşun ve devletin beş kuruşunu istemedik. 1967’de sene sonu muhteşem bir yılsonu programı yapmıştık. Selman ACAR yönetiminde halk oyunları, jimnastik gösterileri, şiirler, şarkılar ve bando. Tek kelimeyle MUHTEŞEM’di, yıllarca anlatıldı ve bu muhteşem gösteride vardık. Ertesi yıl yedek subaylığa gittim. Ayrıca Halk Türküleri Topluluğu kurmuş ve onlarla çıkmak için saz dersleri bile almıştım.»
13 Mayıs 1962’de Ünye Ortaokulu’nda sahneye konan “PAYDOS” adlı piyesi zikretmeyi de bu arada unutmayalım. Eski şoförlerden Mustafa YETER’in kızı Sayın Rahime (Yeter) KARİMİ, bağlamacı Mustafa GÜMÜŞ ve Şafak’ın da rol aldığı oyunda başarılı bir performans sergilendiğini söyleyebiliriz.
Baba tarafından Ünyeli bir başka ünlü sanatçımız Murat Can KİBİROĞLU. Aralık 1977’de Almanya’da doğdu. İlk, orta, lise tahsilini Samsun’da tamamladıktan sonra A.Ü. G.S.F. Sahne Sanatları – Tiyatro Ana Sanat Dalı, Dramatik Yazarlık Sanat Dalı’na girdi. 2003 yılında mezun oldu. Oyun ve öykü.. başat çalışma alanları. Halen, çeşitli kurumlarda ‘Sanat Danışmanlığı’ ve ‘Drama Eğitmenliği’ yapmakta. Bunların dışında Ezgililer Okulu’nda asıl işi olan ‘Oyun Yazarlığı’ ve Dramaturgluğu devam etmektedir. Yanı sıra Reji ve Sahne Âmirliği deneyimleri de mevcut. Evli ve iki kız babası.
Yazıp yönettiği oyunların etkisinden günlerce kurtulamayan izleyicilerini.. ressam eşi Seda Beşer KİBİROĞLU’nun yaptığı makyajın büyüleyici gücüyle oyuncularla birlikte sahne ötesinde gerçek hayatın içinde yürüyorlarmış hissiyle donatabiliyor.
Bugün tiyatro eğitimi almış bir oyun yazarı olarak Ünye’nin sanat anlamında neden daha yoğun bir yer olmadığını / olamadığını düşündüğümde üzülüyorum. Üzüntüm çok genç olan Ünye Sanat Tiyatrosu’na yapılan haksız tavrı duyduğumda daha da perçinleniyor. Belediye bünyesinde çalışmalarına son verilen bu iyi niyetli girişim neden bitirilir? Oysa sanat kurumları bölgenin nişanıdır. Temsil hak ve yetenekleri vardır. Sanat yordamıyla insanlığa hizmet ederler. Yaşamı daha anlaşılır ve çekilir kılarlar. Yavan gündelik hayatımızı estetize eder ve düşünmemizi / sorgulamamızı sağlarlar.
Sanat kurumları ancak ve ancak düşünen toplumdan korkan yöneticiler tarafından kapatılır. Dünyanın bütün uygar kentleri tiyatroları ile onur duyarlar. Bir şehri şehir yapan yegâne unsur cilâlı kaldırım taşları veya fıskiyeli havuzları değildir. Sanatsal anlamda nitelikli gelişim sağlayamayan yerler, gerçek bir geleneğe ve kültüre ulaşamazlar. Göz bebeği sanat kurumları üretilmeli, sonraki kuşaklara nadide bir eser gibi teslim edilmeli. Güzeller güzeli Ünye bu ve benzeri kurumlarına sahip çıkmalı ve sivil toplum kuruluşları da her alanda bu yerli grupları desteklemeli. Sanat için yola çıkan arkadaşlar da asla teslim olmamalı ve yenilmemelidir. Çünkü bu ulvî yolculuk eğitim ve yetenek istediği gibi ısrar ve mücadele de ister.
Oyun yazarlığım okul yıllarında başladı. Devlet Tiyatroları, özel tiyatrolar ve DÜŞEVİ için yazmaya başladım. Düşevi’nde yepyeni bir atölye yarattık. Artık kendi oyunlarımızı Kültür ve Turizm Bakanlığı destekli tiyatromuzda yazıyoruz. Kendi oyunlarını yazan kendi rejilerini yapan bir tiyatro oluşturduk. Bu anlamda Türkiye’de sayılı birkaç tiyatrodan biriyiz.
8 uzun oyun, 50’ye yakın kısa oyun, birçok öykü, birçok deneme, 20 de ilk gençlik ve çocuk oyunum var. AŞK ve ÖLÜM en çok kullandığım konular. Teknik olarak kullandığım şey gerçeküstücülüktür. Sürreal öğeler bende de bir şekilde serpiştirilir. Tiyatro eğitimi aldığım için tiyatro estetiği ile yaklaşmak istiyorum; işi simgelerle alegorilerle bezeyerek yapmak istiyorum. Seri üretildiği için DİZİLER sanatsal dokunuşlardan yoksun oluyor. Kurarak yaşamı buduyor, kesiyor daha güzel daha yaşanabilir hale getirebiliyorsunuz.
Oyunların bazıları Devlet Tiyatroları repertuarlarına kabul edildi; dramaturjiden geçti. Oyunlarım devlet ve özel tiyatrolarda oynanıyor. Ankara’da bir özel tiyatroda ve Bursa Devlet Tiyatrosu’nda üç yıldır KAÇAKLAR adlı oyunum oynuyor. Ezgililer Okulu’nda dünya prömiyeri olan işler yapıyoruz. Geçtiğimiz sene Bosna Hersek’te savaş karşıtı lirik bir oyun sergiledik. Bu yıl İtalya’da uyarlama olan Güneşin Doğduğu Yer Anadolu adlı bir oyun sergiledik; çok da başarılıydık.
Sanatçımızın bazı tiyatro çalışmaları: Erzurum Devlet Tiyatrosu, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Dans Eden Eşek, Staj (2003), Samsun Sanat Tiyatrosu, Biz Adam Olmayız, Uyarlayan, Düşevi Oyuncuları, Bir Varmış İki de Varmış, Yönetmen (2002), Lidert, Yazar (2007), İnsan Dükkânı, Yazar (2008), Bir Garip Masal, Yazar (2009), Ben Anadolu, Dramaturg (2010), Süreyya, Yazar (2011), Devlet Tiyatroları, Sarı Köpek, Yazar (Repertuar) (2009), Kaçaklar, Bursa Devlet Tiyatrosu, Yazar (2011 / 2014).
Bendir Sanatçımız iki çocuk annesi Neşe SANİOĞLU’nun küçük amcası Orta Oyun Duayeni Dümbüllü İsmail Efendi’dir. Oğlu Ogün SANİOĞLU da sahne ve TV dizilerinde deneyim sahibi. Neşe Hanım, Ankara’da muhtelif TSM korolarında bendiriyle sanatını icra edip, ‘Ünye’nin Dünkü Çocukları’ ile muhtelif plâtformlarda kılıktan kılığa girerek, çocukluğunda erişemediği ukdelere bulduğu her fırsatta ışıltılı dünyasının renkleriyle neş’e katarak coşkulu yaşamını sürdürmekte. Son günlerde kendisini ‘Yûnus EMRE’ adlı sahne oyununun provalarında ve galasında görmekteyiz. Sanatçımız anılarında, ‘En küçüğümüz Nihal Güven ÖZTEMİZEL.. o da ilkokul çağlarında kendini tiyatroda buldu.’ diyor.
Devam edecek 15 Nisan 2015 / Ankara
2 Yorum