son haberler

Adalar… ve Biz

Yayınlanma Tarihi: 2 Ekim 2014 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Adalar, dokuz adadan oluşan yapısıyla İstanbul’un en farklı, en özgün ilçesi. Bunların beşinde; Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada ve Sedefadası’nda yerleşim var. Düzenli ve sürekli yerleşim bulunmayan diğer dört ada ise Sivriada, Yassıada, Kaşık Adası ve Tavşan Adası. Bizans döneminde birçok ünlü kişinin; soyluların, din adamlarının, prenslerin ve hatta imparatorların sürgün yeri olması dolayısıyla Batı dillerinde Prens adaları diye anılıyor Adalar. Türkçe ise kızıl renkli topraklarından ötürü onlara Kızıladalar adını yakıştırmış.

Burgazada’dan, Sait Faik’in müze evinden başladığımız Adalar gezimizi yine Burgazada’nın sokaklarında sürdürüyoruz. Öylesine dolaşıyoruz, rasgele, sıcağa aldırmadan… Suspusuz ama. Çünkü aslında çoğumuz o anda adada değil, derin hülyalar içindeyiz. Bir yandan da bilim insanı titizliği ve ciddiyetiyle evleri, çiçekleri, ağaçları incelemeyi ihmal etmiyoruz.

Neden sonra bir ağaç çekiyor dikkatimi. Tanıdık bir ağaç bu; ancak bir türlü çıkaramıyorum. Allah allaaahh! Neydi bu ağacın adı?.. Sessizliği bozup yanımdakilere soruyorum: “Siz tanıyor musunuz bu ağacı?..” Hayır, onlar da bilmiyor. Aramızda konuşuyoruz, acaba bu mudur şu mudur diye. Derken yanımızdan geçmekte olan birinin hızlı fakat duraksamalı yürüyüşü dikkatimi çekiyor. Buna bir anlam veremiyorum. Çok geçmiyor o kişi yavaşlayarak bize dönüyor ve “Taflan o, taflan” diyor. Tabii yaaa! Taflan bu! Nasıl da tanıyamadım! Üstelik de anayurdu Karadeniz olan bir ağaç. Ünye’de de bol miktarda var bundan. Böylelikle o duraksamalı yürüyüş de anlamına kavuşmuş oluyor. ‘Acaba söylesem mi yoksa geçip gitsem mi?’ ikilemiymiş o kişinin yürüyüşüne yansıyan. Burgazada’dan istemeye istemeye ayrılıp Adalar ilçesinin merkezi, Prens adalarının en büyüğü ve en ünlüsü Büyükada’ya doğru yola çıkıyoruz.

Büyükada da iyice betonlaşmış. Bu çok üzücü. Adanın simgelerinden olan faytonlarsa atlarının kötü durumuyla zaten gündemde son zamanlarda. Ne yapmalı?.. Aslında kızımı faytona bindirmek istiyorum ama… Faytoncular değilse bile biz kıyamıyoruz atlara. Neyse ki kızım da isteksiz. At pisliği kokusu onu rahatsız ediyor ve hemen ayrılmak istiyor oradan. Aya Yorgi’yi görmeyi bir başka sefere erteleyip kendimizi ada yollarına vuruyoruz. Şimdi önümüzdeki en iyi seçenek Troçki’nin evini ziyaret etmek.

Adalılar hâlâ hatırlıyorlar bu önemli, tarihi misafiri. 1917 Bolşevik devriminin önderlerinden, sosyalist lider Troçki, “Devrim evlatlarını yer” görüşünün bir ispatı gibi 1929 yılında İstanbul’a sürgün ediliyor. Daha güvenli olması bakımından Büyükada’ya yerleşiyor ve burada tam 4,5 yıl geçiriyor.

Konuşa yürüye Troçki’nin bir zamanlar yaşadığı evin bulunduğu sokağa varıyoruz. Köşk tam bir harabe görünümünde. Yıkık dökük duvarlarını yabanıl otlar bürümüş. Yolun kenarından ne kadar becerebiliyorsak o kadarıyla fotoğraflıyoruz. Böyle giderse çok geçmez, o duvarlar da yok olup toprağa karışır zaten; öylesine bakımsız, perişan, terk edilmiş…

Troçki’nin bir fotoğrafı canlanıyor gözümde. Nereden kazındı bu görüntü belleğime tam olarak hatırlamıyorum; ama bir siyasi dergiden olması kuvvetle muhtemel… Denizden çekilmiş bir fotoğraf bu. Troçki’yi adanın biraz açığında bir kayıkta gösteriyor. Arkasında Büyükada… Çok etkilemişti bu fotoğraf beni o zaman; o kadar ki… hâlâ aynı duyguyu yaşıyorum.

Biz neden böyleyiz? Neden hep günümüzü yaşamak derdindeyiz? Neden sahip çıkmıyoruz bizi biz yapan değerlere?

Bir tarih ve kültür mirası olan bu evin müze olması gerektiği düşüncesine katılmamak mümkün mü?

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku