son haberler

Annem Beni Döverken…

Yayınlanma Tarihi: 3 Ekim 2013 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Ünye’de güzel bir yaz ikindisi… Alışveriş yapmak üzere çıkıyorum evden. Güneş yakıcılığını yitirmiş. Bu iyi; işimi kolaylaştırıyor.

Çarşıya doğru hızla yürürken birden “şaaaakk” diye patlayan bir sesle irkiliyorum; ardından yankılanan bir çocuk çığlığı… Sesin geldiği yöne dönünce dört kişiden oluşan grubu görüyorum: İki genç kadın, on beş-on altı yaşlarında bir kız ve dört-beş yaşlarında bir erkek çocuğu… “Şaaaakk” sesinin kaynağı, o en küçük, savunmasız yüzde patlayan acı tokat. Bu tokat, çocuğun elini tutan kadından fırlamış olmalı. Muhtemelen annesi. Gencecik bir kadın ama, öylesine öfke yüklü ki insan ister istemez soruyor kendisine, “Bu çocuk, bu kadını, bu kadar öfkelendirecek ne yapmış olabilir?” diye…

Bu arada yanlarından geçiyorum hepsine teker teker bakarak; sezdirmeden, fark ettirmeden… En çok da anne çekiyor ilgimi. Onun ruh halini olabildiğince anlamaya çalışıyorum. Sonra tekrar çocuğa çeviriyorum bakışlarımı; öylesine güzel ki… öylesine de içli ağlıyor ki… Ne dediğini seçemesem bile annesinden istekleri olduğu belli. Kucaklamak, sarılmak, sakinleştirmek arzusu gelip yerleşiyor içime; epeyce güçlü bir duygu olarak… Ancak bu… olacak şey değil!

Bu duygudan sıyrılır sıyrılmaz, bir an anneyle konuşmak düşüncesi geliyor aklıma. Ama çabuk cayıyorum. Bu, boş bir çaba olur. O kısacık zamanda, daha önceden hiç tanışmıyorken, üstelik de sokak ortasında çocuk döven birine ne söylenebilir ki?.. Sonucu kestiremiyorum. Üzgün, kırgın, çaresiz, o küçücük yavrunun ezikliğini yüreğimde duyarak uzaklaşıyorum yanlarından.

Tesadüf bu ya, alışverişimi tamamlayıp eve yönelmişken yine bir çocuk çığlığı kesiyor yolumu; aşağı yukarı aynı yerde… Yine bir erkek çocuğu… Feryat figan… Önceki çocuktan daha güçlü ağlıyor. O, yaşça daha büyük. Yine yanında genç bir kadın… O kadar genç ki uzaktan, annesi mi ablası mı olduğunu kestirmek mümkün değil. Çocuk, bir yandan ağlarken bir yandan da içini çeke çeke, “Bana niye vurdun, bana niye vurdun?” diye yineleyip duruyor. Belli ki gururu fena halde incinmiş; fiziksel acıdan çok manevi acı çekiyor. Onuru zedelenmiş. Kadın hayli alçak sesle konuşuyor; çok yakınlarından geçtiğim halde söylediklerine dair tek kelime duyamıyorum.

Birkaç gün önce deniz kıyısında yine bir anne şiddetine tanık olmuştuk. Birden avaz avaz bir ses duymuştuk. Bir kadın sesi… Çok yüksek perdeden ve çirkin ses tonuyla alabildiğine bağırıyordu yanındaki çocuğa: “Senin boğazını sıkar, denize atarım.” Çocuk ise iki yaşında ya var ya yoktu. Devamında, korkudan “Anneeee!” diye haykırarak kollarını uzatıp kucağına gitmek isteyen çocuğa şunu söylüyordu: “Anne ya! Anne dersin şimdi di mi!”

Elinden tuttuğum kızımın, eğilerek yüzünü aradığımda, dehşete kapıldığını görmüştüm. Belli ki inanmıştı kadının söylediklerine. Çocuğun akıbeti korkutmuştu onu. Rahatlatmak için epey dil dökmem gerekmişti.

Belki diyeceksiniz ki: “Bu da bir şey mi, öyle anneler-babalar var ki çocuklarını dayaktan hastanelik ediyor, hatta ölümlerine bile neden oluyorlar.” Bu doğru. Yalnızca bizim ülkemizde değil, eğitim düzeyleri yüksek Batı toplumlarında bile böyle. Hem de sayıları azımsanmayacak kadar çok. Ancak bir tokat atmak dahi bence hoş görülebilecek bir davranış değildir. Şiddetin azı çoğu olmaz.

Çocuklarına vuran anneler-babalar, özellikle de anneler her zaman korkutmuştur beni. “Bir çocuk, annesinden şiddet görüyorsa, bu dünyada kime güvenecektir?” diye düşünürüm hep. Diyorum ki, sağlıklı bireylerden oluşan bir toplumda yaşamak ve çocuklarımızı da böyle bir ortamda büyütmek istiyorsak, artık eğitimde dayağı da, her türlü şiddeti de terbiye aracı olarak kullanmaktan vazgeçmeliyiz. Gelin, ruhu örselenmiş, gururu incinmiş, onuru yaralanmış, bedence-kafaca sakatlanmış ezik bireyler yetiştirmeyelim. Yetiştirmeyelim ki onlar da sağlıklı anneler-babalar olarak sağlıklı bireyler yetiştirebilsinler. Çocuklar bizim geleceğimiz! Öyle değil mi?..

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku