Yayınlanma Tarihi: 23 Nisan 2010 — okunma
Petrolün ilk çıkarıldığı yer Raman. Tabii ki Türkiye için. Ve “Türkiye’nin Musul-Kerkük’ü olur” denilerek büyük umutlar bağlanan tek siyah altın kaynağımız.
Fakat yıllar umulduğu kadar zenginlik getirmedi Raman’dan.
Ve buradaki petrolü de uzun zamandır özel bir kuruluş alıyor, memleketimizin can damarlarından.
60 yıllık bir geçmişle nedense, bırakın ülkenin, yöresinin kaderini değiştiremeyen, Raman’ın siyah altın kaynağının (güya!!!) rezervi de, kalitesi de gerilerde.
Birde terör belası ile belada olan bu mekanda şimdilik durum sakin.
Bilmem hiç gördünüz mü? “AT BAŞI” denilen irili ufaklı mekanizmalarla yerin altındaki petrol çekilir. Bu pompalar kendi başına iner çıkar, günler geceler boyu.
Bir at başı günde 40–50 varil petrol çıkartıyor ülkemizde.
Ve ABD, Romanya yapımı at başlarının fiyatı 30 bin dolar. Hatta ilk başlarda ülkemizde imal edilmiş ama sonra vazgeçilmiş.
Kaya yağı anlamına gelen petrol, yurdumuzda ilk kez 17. YY.’da adını duyurmuş. İlk arama 1900’lerde. 1935’de MTA derken yıllar süren denemeler… Raman 1,2,3 ve 9. derken kuyuda ABD’li (1947) mühendislerin bulduğu petrol, 1957’de T.P.A.O kurulması ile tamamen Türkleşir.
Raman’dan ayrılan ABD’li mühendisler şikâyetlerini şöyle dile getirirler “siz Türkler nankörsünüz, size petrolü biz bulduk şimdi bizi kovuyorsunuz”
8-9 m. derinlikten sonra dev matkaplarla sürdürülen sondaj işlemleri 4.000-5.000 m.’lik kuyularla sürüyor.
Ve her 33 metrede 1 derece artan ısı ile yükselen hararet ve bulunan petrolün kalitesizliği, rezerv azlığı gibi durumlarda ayrı bir çilesi iken, olumlu durumlar saymakla bitmiyor. Bu at başları petrolü çekiyor ya, öyle topraktan kendiliğinden fışkırma görüntüsü yok Türkiye’de.
Çünkü basınçlı değil sahalar. Bu arada “Türkiye, petrol zengini ama yabancı güçler çıkarttırmıyor” sözleri de petrol mühendislerince sıfıra indiriliyor.
“Coğrafi yapı bu, Irak’ta var burada yok” deniliyor.
Yüzyıl başında ne işe yaradığı bilinmeyen bu siyah sıvı, ateş yakmada, ısınmada, aydınlatmada ve yaraları iyileşmekte kullanılırken, bugün bittiği taktirde yerine ne koyulacağına kafa yorulmakta.
Çok değil 87 yıl önce tüm çırpınmamıza, Atatürk’ün tüm gayretine rağmen kaybettiğimiz Musul-Kerkük petrol kaynağının ki, dünyanın en zengin kaynaklarından devamı maalesef ülkemizde yok.
Büyük oranda petrolün yerini alan doğalgazda yok. Sadece Kırklareli-Hamitabat.
Ama ülkemiz çok önemli bir enerji koridoru oluyor.
Ticaret koridoru, kültür köprüsü idi yıllarca. Bu koridorların istasyonları da vardı. O istasyonlarda yöremizde yer almaya başlıyor.
Bu arada enerji koridoru, istasyon noktaları belirlenirken bir sürü toplantılar uluslararası liderler zirveleri, görüşmeler yapılıyor.
Uluslararası sorunlar, ülke yönetim sorunları içinde, bir sürü görüşmeler yapılıyor.
Kah kapalı kapılar ardında, kah açık kapılar ardında, kah basın önünde, kah vatandaşların ruhu duymadan.
İşte bu toplantıların hepsini “at başına” benzetiyorum. Yıllardır görüntüde aynı hareket fakat, toprakla buluştukça ne kadar petrol pompalanıyor. At başının gücüne, çapına göre değişiyor durum.
Belki variller dolusu petrole, belki boşa inip çıkıyor, yüzlerce, onlarca at başı.
Yöremizde de gazetelerde hep “yemekli toplantılar.” Durmadan çeşit çeşit-öbek öbek beyler, her yerde yemekli toplantılar.
Yöremizin “at başları” ne kadar petrol çekiyor, yoksa boşa mı inip çıkıyor, zamanla görüyoruz.
Not: Bugün Raman’ın petrol çıkarma yıldönümü.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.