Yayınlanma Tarihi: 21 Nisan 2011 — okunma
Teknolojik yönden gelişmiş, zengin Avrupa’nın karşısında dik durabilen bir –Başbakan’a hepimiz evet deriz.
Avrupa’nın zenginliği sömürgeciliğinden kaynaklanmakta ve bu uygulamanın izlerini bugün esmeri vatandaşları ile her gün hatırlamaktadır.
Ayrıca II. Dünya savaşı sonrası ABD’nin yardımları ile ayağa kalkabilmiş bir Avrupa. Dünyanın en kanlı savaşını yaparak milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur, emperyalizm uğruna.
ABD’nin desteği ve onayı ile oluşturulmuş bir AB grubuna bizi almak istemediği halde bu gerçeği Pazar kaybetmemek için söyleyecek cesareti olmayan Avrupa karşısında, açık sözlü ve onların hatalarını yüzlerine vurabilen bir Başbakan’a tabii ki evet.
İnanç özgürlüğü anlayışı ile tüm dünyaya ya laik anlayışı benimseten Fransa’nın (ki Türkiye’de kamusal alan da yasaktır) sokaktaki burka ve çarşaflılara ceza uygulayabilmesini ve buna sessiz kalan Avrupa’yı eleştirmesine “evet” tabii ki.
“Azeri halkının hakkını, (Dağlık Karabağ’ı) Ermenistan’a yedirmem” diyen bir Başbakan’a tabii ki evet.
Çok yakın bir geçmişte Ermenistan, Dağlık Karabağ’ı işgal etmiş ve iki milyon Azeri buradan göç etmek zorunda kalmıştır. Bugün halen barışın sağlanması ile topraklarına dönmeyi bekleyen bu insanlara ve Azerbaycan’a başbakanlık seviyesinde bir destek, ilk kez bu kadar net olarak Avrupalıya da hatırlatılarak gelmişse tabii ki “evet”.
Yine “Ortadoğu’ya sadece petrol kuyuları olarak bakmayın, oradaki insanların haklarının da koruyucusu olun” diyebilen bir başbakana “evet”.
Avrupalının büyük bir dikkatle dinlediği ve hatta birçok konuda hak verdiği başbakanımızın yönettiği ülkemizde, basılmamış kitabın imha edilmesi, dokunulmazlıkların henüz kaldırılmamış olması, (kendi partisi belirlememiş olsa bile) seçim barajının %10’un altına çekilmemiş olması, 1 milyon 700 bin genci ve bir o kadar aileyi ilgilendiren Üniversite giriş sınavı ve diğer sınavlarında şaibeli olması, açılımların bir sonuca ulaşmaması gibi gerçekler var olmasaydı keşke. Bunların hepsine “hayır”. İnsanların “sanık” olarak hapislerde tutulmasına “hayır” tabii ki. Seçimlere katılacak adaylarını ön seçimle belirlemeyen, ön seçimleri, temayül yoklamalarını dikkate almayan, seçilemeyecek noktalara dolgu malzemesi olarak “kadın adayların” yazılmış olmasına ”hayır” tabii ki.
Barfo Analar (gerçi 30 yıllık meseleler) faili meçhul cinayetler, yıllarca sonuçlanamayıp, Avrupa İnsan hakları mahkemelerinde sonuçlanan davalar olmasaydı keşke ülkemizde. Bunlara “hayır”. Ortaya çıkartılan her türlü aksaklık karşısında “aha önceki yıllarda neler yapılıyordu” savunmalarına da ”hayır”. Değil siyasi partilerde yer alması, daha ailesi içinde, evinde eşi tarafından insan gibi davranılmayan kadınların, nerede ise her gün tavuk keser gibi kesilmelerine “hayır”.
Bu olaylar dünyanın her yerinde var ancak ülkemiz sıralamalarda en üstlerde ise bundan sorumlu kimlerdir acaba. Yürütme mi yoksa?
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.