son haberler

Başörtüsü ve Özgürlük

Yayınlanma Tarihi: 25 Ekim 2010 okunma

Misafir Kalem unyetv@unyetv.net

Hegel, özgürlük “bilinmezlerin bilinirliği, kısıtlamanın olmaması özgürlüktür” der.

Sorgulayıcı düşünce insanoğlundadır. Tekerlekten başlayarak internete geldi.

Bilişim çağındayız, sanayi çağında sanayisi güçlü olanlar, en güçlü idi.

Ne kadar çok işlevli bilgiye sahip olan, işlevli bilgiyi toplumla paylaşıma sunabilen toplumlar günümüzde gücün sahibi oluyorlar.

Gerçeği arama çabaları insanoğlunu sonsuzluğa doğru götürmektedir.

Sonsuzluk yolculuğunda noktasal bir yer edinmek çabası, insanoğlunu hareketli kılmaktadır.

Bu çaba içerisinde “özgür ülkeler” bağımsız, “özgür insanlar” sınırsız olma hakları için mücadeleler vermişlerdir.

Özgürlük denilince, tüm toplumlarda kadınlar erkeklere göre daima daha dar bir çerçeve içinde kalmışlardır.

Türk toplumlarında kadın, daha özgür iken ki Orta Asya’nın uçsuz bucaksız topraklarında kadın da özgür olabilmiştir.

İslamiyet’in kadına özgürlük tanıdığı muhakkak, fakat yanlış yorumlamalar ve uygulamalar nedeni ile Müslüman kadın evinin içine hatta kafeslerin arkasına hapsedilmiş, toplumdan ve sosyal yaşamdan soyutlanmıştır.

Anadolu’da kent yaşamında Müslüman kadın için durum böyle iken, köylerde ise Orta Asya’nın geleneksel özgürlük anlayışı, bahçede, tarlada, düğünde, folklorunda ve tüm günlük yaşamda eskisi gibi devam etmiştir.

Son yüzyıla gelindiğinde İslamiyet’in etkisi ile kırsalda da kadınların özgürlükleri, bölgelere, yörelere yöre farklıcılıklar göstererek kısıtlanmaya başlamıştır.

Kentlerde ki başörtüleri de merkezlerden varoşlara (daima varoşlar, var ola gelmiştir kentler büyürken) farklılıklar göstererek değişime uğramıştır.

Yöremizde, kırsalda günlük hayatta beyaz tülbent(değirmi), ev içlerinde, yine beyaz tülbent veya desenli yazma(Tokat işi), çember de denilen ince örtü kullanılmıştır. Halen de öyledir.

Çarşı pazara gidişlerde çember ve krep kullanılmıştır. Çember, kenarları gündelik ise basit oyalarla, gezmelik ise firkete veya iğne oyaları ile süslenerek kullanılmıştır.

Başını örten kadın, hayal gücünü bu çemberlerin oyalarında sınırsız serbest bırakarak iç dünyasının renklerini sergilemektedir.

Çevresinde gördüğü her şeyi oyalarının kıyılarına taşıyan kadınlar, her biri sanat eseri ve renkli hayal gücünün eseri olan bu oyaların ayrıca geniş zaman içerisinde modaları da vardır.

Moda aynı zamanda, başörtüsü ile ilgili değişiklikleri de zaman içerisinde kadınların kullanımına sunmuştur. Yüzyıl başlarında ev tezgâhları dokumaları yaz aylarında başörtüsü olarak kullanılırken, kış aylarında, aynı zamanda manto yerine de geçen “şal” veya “atkı” olarak isimlendirilen yünlü dokumalar, ince örtülerin üzerine alınırdı.

Bu şal veya atkılar çok pratik olmaları nedeni ile giderek günlük hayatın her anına girer baş ve üst örtüsü olarak, gün gezmelerine, mahalle bakkalına, komşuya, çarşıya, köye, cenazeye ve hatta düğüne giderken, hatta ve hatta şehirlerarası ulaşımlarda kullanımı hızlı ve yaş sınırı pek olmayan bir şekilde yayılmıştır.

Daha yaşlı bayanlarda veya yaz aylarında başa alınan siyah ipekli örtülerin, aynı kumaştan siyah eteklikleri de, elbiselerin üstüne çekilmektedir, gidilen evlerde ise bu örtüler çıkartılmaktadır. Yıllar önce hiç de siyasi bir amacı olmayan bu giysiler, manto amacı ile kullanılmaktadır.

Her birisi nerede ise küçük birer yaprak boyutunda örülen oyaların ipliği önceleri saf ipek ”ibrişim” idi. Hacı Resul ve İpek iş marka kreplerin Bursa’dan başlayan yolculuğu, kadınların başlarında örtü olarak son bulurdu.

Düğünlerde, bayramlarda, çarşılarda, kız istemelerde, loğusa ve hayırlı olsun ziyaretlerinde mevlitlerde örtülen örtüler, dikdörtgen şeklinde ve bir buçuk metre uzunluğunda olurdu. Daha yaşlılar ise bu tür ritüellerde beyaz, uzun, pamuklu ve büyük örtüler örtelerdi.

Bu tür kutlamalarda kullanılan örtülerin ön kısımlarında yarım metre uzunluğunda daha abartılı süsleme ve oyalar ile baş kısmında farklılık yaratılmaktadır. Bu işlemeler kanaviçe, beyaz iş, iğne oyası bazen de boyamadır.

Genellikle beyaz ve daha sonra pastel renklerde kullanılan bu “ev başörtüleri “giderek eski zarafetlerini kaybederek sentetik ağırlıklı, çok fazla desenli ve abartılı renklerle rüküşleşti. Son yıllarda ise hazır başörtüleri ve hazır işlenmiş olanları ile

Son elli yıl içerisinde ise dışarıda kullanılan başörtüleri giderek “şal” veya “atkı” nın yerini ipek veya ipekli daha küçük başörtülerine bıraktı. Giderek saçlar önden veya yanlardan özgür bırakılmaya başlandı. Ön kısımda katlar yapılarak daha çok saç görünümü sağlandı.

Daha sonra ise mahalleden uzaklaştıkça, yaşlar küçüldükçe, okullara gidilmeye başladıkça, düğünde, büyük şehirde, çarşıda, parkta yavaş yavaş cesur genç kız ve kadınlarca saçlar açılır, etekler kısalır, topuklu ayakkabılar, ince çoraplar, derken sadece saçlar özgürlüğüne kavuşmaz, kadınlar üstlerinde ki çok kalabalık kumaş topluluklarından sıyrılıp, tayyör, hırka etek ve şık mantolar giymeye başlarlar.

Bütün bu değişimler kırsaldan kente göç ile daha hızlı yaşanırken, bir nevi pasif direniş şeklindedir. Ve bu arada birçok genç kız ve kadın meydanı iyice genişletip bir yandan gizli veya aşikâr sigara içmeye başladılar.

Tüm değişimlere rağmen yinede başörtüsü, mahalle derinliklerinde ve kırsalda kadının özgürce saçlarını kullanmasına müsamaha göstermedi. Önceden kırsalda daha özgür olan kadın bu kez kırsalda başörtüsüz yadırganır oldu. Nerede ise hala öyledir.

Giderek iyice “sembol” olmakla suçlanan başörtüsünün adı “türban” olduktan sonra ulusal sorun ve siyasi bir çözümsüzlük haline geldi. İnanç ve kıyafet özgürlüğü çerçevesinde değerlendirebileceğimiz başörtüsü ve ya başörtüsü kullanan bir kesime göre daha inançlı insanlar, daha doğrusu geç kızlar, Üniversiteye başörtüsü ile girmek hakkını elde etmek için uğraşırken veya bu yönde her türlü uygulamaya son verilmeye çalışılırken, başörtüsü sorunu çıtayı lise, ortaokul değil ilkokul öğrencilerine kadar indirgedi.

Provokasyon olarak nitelene bazı hareketler ise ileri de ki hamlelerin habercisi gibi. Ancak yinede pek çok soru işareti havada uçuşurken partilerin de bu yönde ki anlaşmazlıklar, gündeme, gündem ya da başörtüsü yangınına benzin püskürten ağızlar içte ki düşünceleri haykırmakta artık. Başı örtülü ilkokul öğrencisinin ardından, anaokulu veya daha küçük yaşta ki başları örten eşarplarda satışa sunulacak mı? Yada başını örtmeyenlere hoşgörü olacak mı? Yada başını örtmeyenler bu ülkede sorun olacak mı?Yada başını örtmek özgürlüğünü isteyenle ile yada başını örtmeyerek , inanç özgürlüğünü kullanmak isteyenler aynı potada var olabilecek mi?

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Nerde O Eski Dünler

31 Ağustos 2023 okunma
Kızlar erkekler zayıflar şişmanlar zenginler fakirler dostlar akrabalar dinli dinsiz yeni doğan ya da ölümüne az kalan bizler ne yapıyoruz? Son birkaç senede, kızlar firikik ustası oldu beğeni yapana özel şovlar yapıldı ve artık mahremiyet meşrulaştı ya da... Devamını Oku

ÜNYE-AKKUŞ-NİKSAR KARAYOLU

26 Ekim 2021 okunma
    Yollar bir memleketin can damarlarıdır. Hasretlikleri bitiren, kültürleri harmanlaştıran, ekonomimizi canlandıran birlik ve beraberliğimizi sağlayan yollarımızdır. Ünye- Akkuş- Niksar yolunu kullananlar nostaljiyi, heyecanı birlikte yaşarlar. Yıllara... Devamını Oku

  NASIRLI ELLER

21 Ekim 2021 okunma
           Süleyman Erkan      Türkiye’nin güzel bölgelerinden Karadeniz’i gezip görenlerin hafızalarında mutlaka iz bırakmıştır. Karadeniz’in girintili çıkıntılı kenarları, geceleri gelinlik kızın boynuna takılı beşi birlik gibi parlar... Devamını Oku

Geçmişten Günümüze

16 Ekim 2021 okunma
Süleyman Erkan     Yaşam var oldukça hırslar, öfkeler, kinler, var olacaktır. Bu savaşı tetikleyen en önemli unsur beğenilmek, üstün olmak, başkalarından daha fazla mala mülke sahip olmaktır. Söz sahibi olmanın malla, mülkle, parayla olunamayacağını... Devamını Oku

İnsan

13 Ekim 2021 okunma
TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Temel içgüdü ve duygularla hareket eden, yeteri kadarını alan, psikolojik ve sosyolojik açıdan baskı uygulamayan, vicdansız ve çıkarcı yaklaşmayan, kötü gözle bakmayan, çalmayan, savaşmayan,... Devamını Oku

Zaman

7 Ekim 2021 okunma
  TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Neydi zaman? Doğduğum an ile öldüğüm an arasındaki yaşantım mı? Unutmak için verilen bir ilaç mı? Suratımı kırıştıran ya da saç rengimi benden alan… Neydi zaman! Babam öldüğünde... Devamını Oku

İhtiyaç Meselesi

27 Eylül 2021 okunma
TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Çok çeşitli ihtiyaçlarımız var. Hatta bazen neye ihtiyacımız var diye market ve mağazaları gezmeye başlayanlar bile var. Babaannem lüzumsuz bir şey almamamı çok söylerdi işte onlarda top balon... Devamını Oku

F-N-D-K-Ç  Ş-H-P

10 Eylül 2021 okunma
  TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Türkçe’de bir sözcük f,s,t,k,ç,ş,h,p harflerinden biriyle bitiyorsa ve ek kelimenin baş harfi d,c harfi ile başlıyorsa! Ortalık bir anda sertleşir. d=t olur t=ç olur sıkı durun bu matematiği... Devamını Oku

İş-Sizsiniz

6 Eylül 2021 okunma
  TOLGA ÖZSOY İNŞAAT TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com Neden işsiz kaldığımızı bulalım. İşsizlik yaşınız en az 24! Bunu biliyor musunuz? Temel eğitim 1 yıl, ilk eğitim 4 yıl, Orta eğitim 4 yıl, lise eğitimi 4 yıl, hazırlık 1 yıl, üniversite... Devamını Oku

Alçak Alçak Dere Yataklarına Ev Kurmasınlar

19 Ağustos 2021 okunma
  Tolga Özsoy İnşaat Teknikeri tolgahanozsoy.52@gmail.com     Hepimizin malumu olduğu Candan ERÇETİN’in “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” şarkısı; doğaya, doğanın tabiatına karşı gelmekten ve gelin kızlarımızı ağlatmaktan başka bir... Devamını Oku