son haberler

Bir Büyük Şair: Ahmed Arif – 3

Yayınlanma Tarihi: 8 Mayıs 2014 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

“Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,/ Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık…”, “Düşme!/ Ölürüm…/ Gözlerinden, gözlerinden olurum.”, “İçmek,/ Gözlerinde içmek ayışığını. / Varmak,/ Gözlerinde varmak can tılsımına./ Gözlerin hani?/ Canımın gizlisinde bir can idin ki/ Kan değil sevdamız akardı geceye,/ Sıktıkça cellâd,/ Kemendi…”, “Bir ben bileceğim oysa/ Ne afat sevdim.”, “Nelere, nelere baskın gelmez ki/ Seni düşünmenin tadı…” dizelerinin ve böyle daha nicelerinin şairi Ahmed Arif…

Asıl adı Ahmed Önal olan şair, 1927 yılında Diyarbakır’da doğmuş. Babası da annesi de soylu ailelerden geliyor. Fakat o, “Soyluluk babadan oğula geçmez. Soyluluk insanın kendisinde, davranışındadır”, “Ben soyumla değil, ancak halkımla övünebilirim. Halkımdan gayrısını da övgüye layık görmem. Bir de sevgiliyi elbette… İlle de sevgiliyi…” diyor. Babası Arif Hikmet Bey Harran’da vekâleten kaymakamlık, Siverek’te ise nahiye müdürlüğü yapmış. Ahmed Arif’in annesi, babasının üçüncü eşiymiş. Fakat annesi, Arif çok küçükken, kendisinden sonraki kardeşini doğururken ölmüş. Doğum sırasında bu kardeşi de ölmüş. Arif’i Arife Ana’sı büyütüyor. Kalabalık, çok kalabalık bir ailesi var şairin.

Ahmed Arif Diyarbakır’da doğuyor ama orada fazla kalmıyor. İlkokul öncesi ve ilkokul dönemi Siverek ve Harran’da geçiyor. Siverek’e geldikten sonra, bölgenin özelliği dolayısıyla burada Zazacayı, Kürtçeyi ve Arapçayı öğreniyor. Ortaokulu Urfa’da okuyor, çünkü Siverek’te ortaokul yoktur. Şiir yazmaya da bu sıralarda başlıyor. O dönemde en büyük şair Faruk Nafiz’dir (Çamlıbel) ama o halkevinin kitaplığından yararlanarak Nâzım’ı okuyor.

Ahmed Arif lise eğitimini ise yatılı olarak Afyon Lisesi’nde alıyor. O günlerden söz ederken “Bütün okul hayatımda tanıdığım en yetenekli, en yiğit, en mert, en bilgili adamlar bu lisedeydi” diyor. Lise yıllarındaki şiirlerini şöyle değerlendiriyor şair: “Biraz Nâzım Hikmet, biraz Ahmet Hamdi Tanpınar, biraz Ahmet Muhip, biraz Cahit Külebi, biraz Behçet Necatigil, bunlarla beslene beslene, bunları sindire sindire, hep böyle yalpalaya yalpalaya, ama hiçbir zaman iyinin altında, yani ortaya yakın yazmayarak, kaliteli şiirler yazdım.” Sonra lise bitiyor ve Ahmed Arif Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’ne kaydoluyor.

O yıllarda şiirde Garip akımı egemendir. Herkes Orhan Veli gibi şiir yazmaya çalışırken Ahmed Arif kendisini bu akıma kaptırmıyor. “Orhan Veli gerçekten büyük bir şairdi. Yaşasaydı çok daha büyük bir şair olacaktı” diyen Arif, daha çok Nâzım’ı izleyerek kendi şiir çizgisini oluşturuyor. Papirüs’te yayınlanan yazısında bu iki büyük şairin şiirlerini karşılaştıran Cemal Süreya şu değerlendirmeyi yapıyor: “Ahmed Arif’in şiiri bir bakıma Nâzım Hikmet’in çizgisinde, daha doğrusu Nâzım Hikmet’in de bulunduğu çizgide gelişmiştir. Ama iki şair arasında büyük farklar var. Nâzım Hikmet, şehirlerin şairidir. Ovadan seslenir insanlara, büyük düzlüklerden. Ovada akan ‘büyük ve bereketli bir ırmak’ gibidir. Uygardır. Ahmed Arif ise dağları söylüyor. Uyrukluk tanımayan, yaşsız dağları, ‘âsı’ dağları. Uzun ve tek bir ağıt gibidir onun şiiri. ‘Daha deniz görmemiş’ çocuklara adanmıştır. Kurdun kuşun arasında, yaban çiçekleri arasında söylenmiştir, bir hançer kabzasına işlenmiştir. Ama o ağıtta, bir yerde, birdenbire bir zafer şarkısına dönüşecekmiş gibi bir umut (bir sanrı, daha doğrusu bir hırs), keskin bir parıltı vardır.”

“Ve sen daha demincek,/ Yıllar da geçse demincek,/ Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,/ Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim,/ Yaran derine gitmiş,/ Fitil tutmaz, bilirim./ Ama hesap dağlarladır,/ Umut, dağlarla./(….)/ Uy havar!/ Muhammed, İsa aşkına, / Yattığın ranza aşkına,/ Deeey, dağları un eder Ferhadın gürzü!/ Benim de boş yanım hançer yalımı/ Ve zulamda kan-ter içinde, âsi,/ He desem, koparacak dizginlerini/ Yediveren gül kardeşi bir arzu/ Oy sevmişem ben seni…”

Ahmed Arif, Veysel Öngören’in “Ahmed Arif’le Bir Konuşma” başlıklı yazısında şunları söylüyor: “Üniversite ve mahpusanede bazı arkadaşlarım ‘Nâzım’dan sonra şiir yazmak, boşuna bir gayret, hatta saygısızlık’ diyordu. Onlarla hiç tartışmadım, hep sustum. Çünkü dedikleri bir bakıma doğruydu. Ne var ki ‘Nâzım gibi şiir yazmak’ ile ‘Nâzım’dan sonra şiir yazmak’ arasında vatanımın dipsiz uçurumları gibi bir uçurum vardı. Elbette Nâzım’ı yahut başka bir ustayı budalaca izlemekle kimse şair olamazdı. Ama Nâzım’dan da, başka ustalardan da sonra şiir yazılacaktı. Yoksa Şekspir’den sonra trajedi, Molyer’den sonra komedi yazmak gerekmezdi. Nitekim, Dede Korkut, Yunus, Pir Sultan, Şeyh Galip ve Fuzuli gibi büyük ustalardan sonra da soylu şiirler yazılmıştır.”

Devam Edecek…

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku