son haberler

Bir Büyük Şair: Ahmed Arif – 4

Yayınlanma Tarihi: 15 Mayıs 2014 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Ahmed Arif, şiiri insan beyninin ve yüreğinin ortaklaşa bir işi olarak görüyor. “Şiir önce bir güzellik duygusudur” diyen şairin, şiire şaire bakışını onun birkaç cümlesiyle örnekleyelim: “Benim tarzım şiirin önce anlaşılır ve insanı yüreğinden yakalayan bir şiir olmasıdır.” / “ İnsan bir yerde elbette sadece genlerle, sadece anadan doğma, babadan gelme yeteneklerle şair olmaz. Elbette bir kültür gerekli. Elbette duygusal bir şahlanma, acı çekme yeteneği gerekli. Acı çekmek de bir yerde sevda gibidir, her kula nasip olmaz.” / “Şiirin okulu yoktur. Eğer şiirin okulu varsa, o okulda öğrenilenle yazılan şiir on para etmez bence…”

Ahmed Arif’in en çok bilinen, bestelenmiş şiirlerinden biri olan Adiloş Bebenin Ninnisi, şairin küçük kız kardeşinin ilk çocuğu için yazılmış. Şiiri bilmeyen azdır. Birkaç mısraı şöyle: “Bir can daha çoğalacağız bu kış./ Bebeğim, neremde saklayım seni?/ Hoş gelir,/ Safa gelir,/ Ahmed Arif’in yeğeni…/ Doğdun,/ Üç gün aç tuttuk/ Üç gün meme vermedik sana/ Adiloş Bebem,/ Hasta düşmeyesin diye,/ Töremiz böyle diye,/ Saldır şimdi memeye,/ Saldır da büyü…”

Her okuduğumda ya da dinlediğimde büyülendiğim, 2012’de Siverek’te 30 bin kişi tarafından okunarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeyi başarmış Anadolu şiirinden de birkaç dize aktarmalıyım: “Beşikler vermişim Nuh’a /Salıncaklar, hamaklar,/ Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,/ Anadoluyum ben, / Tanıyor musun ?/ (….) Nasıl severim bir bilsen,/ Köroğlunu,/ Karayılanı,/ Meçhul Askeri… / Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini. / Sonra kalem yazmaz,/ Bir nice sevda…/ Bir bilsen,/ Onlar beni nasıl severdi./ Bir bilsen, Urfa’da kurşun atanı,/ Minareden, barikattan,/ Selvi dalından,/ Ölüme nasıl gülerdi./ Bilmeni mutlak isterim,/ Duyuyor musun?”

“Organik bir şiirdir benim şiirim. O nedenle ilgi görüyor” diyor Ahmed Arif. O, şiirlerini bekleten, dinlendiren bir şair. Hemen çıkarmıyor ortaya. Bir de halkını hiç düşürmüyor dilinden: “Ben halkımın mazlum ve gariban bir ozanıyım. Böyle olmak da yüce bir onurdur. İşte benim için rütbe mi dersiniz, mertebe mi dersiniz, şan şeref mi dersiniz benim için odur, Ahmet Abisi olmak bir halkın.” Bir yerde de Arif, “Ben büyük değilim. (….) Bazı adamlar ‘Son elli yılın en iyi kitabını ben yazdım’ diyorlar. O kendi iddiası muhteremin. Nâzım Hikmet’in memleketinde böyle laflar edilir mi?” diyor. “Ben büyük değilim” diyor şair ama, böylesine tevazu sahibi olabilmek tam da büyük adamlara özgüdür. O yüzden onu tanımak, bir şairden öte, çok güzel bir insanı tanımak ve onunla zenginleşmektir aynı zamanda. Refik Durbaş’ın “Ahmed Arif Anlatıyor / Kalbim Dinamit Kuyusu” adlı kitabı bu büyük şairi daha yakından tanımak isteyenler için ideal bir kaynak.

Bu ülkede Ahmed Arif olup da bedel ödememenin imkânı var mı? 1951 yılının ekim ayında başlatılan “solcu tevkifatı” sırasında tutuklanan şair, tutukluluğu döneminde yaşadıklarına dair şunları söylüyor: “İşkenceler çok kötüydü, iddia ediyorum bana yapılan işkence kimseye yapılmamıştır bu ülkede. Çıldırmak üzereydim, sesler duyuyordum. (….)” Arkadaşı, dostu Fikret Otyam ise bakın bu konuda neler anlatıyor: “Benim gibi çok yakın bir iki dostundan başka kimse bilmez ama çilelerin, acıların en korkuncunu çekmiştir. (…) Öyle işkencelere katlanmıştır ki bunun hikâyesini dinleyecek çok kimsenin dudağı uçuklar. (….)”

Ahmed Arif 2 Haziran 1991’de, Ankara’da yalnız yaşadığı evde, kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetti. Oysa o, Dicle kıyısında bir çadırda ölmek istiyordu. “O kadar güzel ağıt yakar ki o kadınlar. Hiçbir müzik o kadar dokunaklı olamaz…” diyordu. Ahmed Arif’in ikinci şiir kitabı, 2003’te, yani ölümünden 12 yıl sonra Everest Yayınları tarafından basıldı. “Yurdum Benim Şahdamarım” adını taşıyan bu kitapta şairin yayınlanmamış son şiirleri, dergilerde kalmış gençlik şiirleri ve şaire dair dokümanlar bulunuyor.

15 Ağustos 2013 tarihinde basın-yayın organlarına düşen bir haber Ahmed Arif’in çoğu şiirinin gizini ele veriyordu. Bu haber şairin, o tadına doyulmaz dizelerinin ilham kaynağının yazar Leyla Erbil olduğunu duyuruyordu. Ahmed Arif’in 1954-1957 yılları arasında ve en son 1977’de Erbil’e yazmış olduğu 60 mektup bu dizelerin sırrını açıklıyor. Şairin Filinta adında bir oğlu var.

Yaşadığı gibi yazmış, yazdığı gibi yaşamış bir şair Ahmed Arif. Bu uzun yazının bitiminde sözü ona bırakalım: “ ‘Vurulsam kaybolsam derim,/ Çırılçıplak, bir kavgada, / Erkekçe olsun isterim,/ Dostluk da, düşmanlık da./ Hiçbiri olmaz halbuki,/ Geçer süngüler namluya./ Başlar gece devriyesi jandarmaların…’ İşte benim bütün hayatım burada. Bu yedi mısrada. Hep böyle sürprizler, böyle başlangıçlar, böyle sonuçlar… Bu, bir bakıma benim kişisel hayatım değildir.”

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku