son haberler

Çok Renklidir İstanbul’un Otobüsleri!

Yayınlanma Tarihi: 4 Eylül 2014 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Belediye otobüsüne binmeyi özlemişim desem inanır mısınız? Ünye’de toplu taşımacılık minibüs dolmuşlarla yapılıyor; Bodrum’daki gibi… Ama buralarda belediye otobüsü olsa bile İstanbul’un otobüsleriyle uzaktan yakından bir benzerlik taşıyabileceğini hiç sanmıyorum. Çünkü… çok renklidir İstanbul’un otobüsleri! Haydi seyre!

Yazın en sıcak günü mü ne? Güneş kavuruyor. Şapka da gözlük de kâr etmiyor. Otobüs bir türlü gelmek bilmiyor. Çünkü tatil dönemi, hem de Ramazan. İstanbul neredeyse bomboş. Dolayısıyla otobüs seferleri seyrek. Olsun, seviyorum şehrimin bu sessiz, sakin halini.

Nihayet otobüsteyiz. Yolcu az. Rahat rahat oturuyoruz. Sonraki duraktan uzun boylu, pantolonlu, uzun saçlarını tepesinde toplamış genç bir kadın biniyor. Akbil’ini kullanıyor. O da ne? Bakiye yetersiz! Önce otobüsün içine doğru şöyle bir bakıyor… kendisine yardımcı olabilecek biri var mı diye… yok. Sonra şoföre en yakın koltuğa oturuyor. Artık her binen yolcuya soruyor: “Param bozuk, benim yerime de kullanır mısınız?” Bin bir gerekçeyle reddediliyor ama asla pes etmiyor. Ben sıkılıyorum dinlemekten, o bıkmıyor sormaktan. Sonunda bir genç adam ikna olup onun yerine kullanıyor Akbil’ini; kendisine ödenmek istenen bilet parasını ise gayet asil bir hareketle geri çeviriyor. Ancak Akbil’i kullandıran ısrarlı, sormaktaki kadar da kararlı. Ödüyor borcunu.

Otobüs ilerliyor. Birkaç durak sonra binen yolculardan orta yaşlarda, şişman denilebilecek kadar kilolu, bakımlı bir kadın arkaya geçip cam kenarındaki koltuklardan birine kuruluyor. Kısa bir soluklanmanın ardından cep telefonunu çıkarıp konuşmaya başlıyor. Selamlaşma faslı derken sohbet koyulaşıyor: “Ay şekerim, bir bilsen nerelere nerelere gittik! Avrupa’da görmediğimiz, dolaşmadığımız yer kalmadı!” Kopenhag’dan giriyor İsveç’ten çıkıyor; Hollanda’dan, Paris’ten dem vuruyor… Kendisini çok ama çok kıskanan bir kadının kıskançlıklarına dair deliller sunuyor. Uzuun uzun anlatıyor. Sohbet derinleştikçe derinleşiyor. Sabrımı zorluyorum. Toplu taşım araçlarını büroları gibi kullanan insanlardan inanılmaz derecede sıkılıyorum. Ama benden daha çok sıkılan biri varmış ki daha fazla dayanamayıp patlıyor: “Yeter hanımefendi yeter! Herkes sizin özel hayatınızı dinlemek zorunda değil. Lütfen kapatır mısınız şu telefonu!” Kadın, şaşırmış pozunda, “Efendim? Bir şey mi dediniz?” diyor. “Telefonu diyorum telefonu! Lütfen kapatır mısınız! Sizi dinlemekten çok sıkıldım!” O da bir kadın. Bu arada otobüsün ön tarafında bir koltuk boşalıyor ve şikâyetçi kadın yerinden ok misali fırlayıp oraya geçiyor.

Dönüş yolundayız. Yine otobüsteyiz. Rengârenktir şehrimin otobüsleri! İşte size bir örnek daha: Simsiyaha boyalı saçlı, gündüz için ağır denilebilecek kadar makyajlı, siyah giysiler içindeki (yine epeyce kilolu) bir kadın, yüzünde melankolinin hası, mütemadiyen cep telefonundan bir şey izliyor; neredeyse gözlerini hiç kırpmadan. Ama dakikalarca bakıyor. Sabitlenmiş sanki. Sonra telefonu kucağına indirip derin düşünceler içindeki yüzünü pencerenin dışına çeviriyor. Çok geçmiyor tekrar uzun seyrine dönüyor. İster istemez çekiyor dikkatimi. Çekmez mi? Yer değiştiriyorum. Biliyorum ayıp… ama bağışlayın, çok merak ediyorum; çünkü insana dair bir şeyler var orada. Göz ucuyla şöyle bir bakıyorum. Telefonda, 35-40 yaşlarında, pos bıyıklı, kahverengi saçlı bir erkek portresi görüyorum. O da vesikalık çektirir gibi durmuş, kendisinden son derece emin, yüzünde sakin -biraz da küstah- bir ifadeyle gözlerini öylece dikmiş kadına bakıyor. Yani başka çaresi yok tabii. Bakmaya mahkûm. Elinde mi ki bakmamak! Karalar içindeki kadının dakikalarca seyrettiği şey, hep aynı erkeğin fotoğrafıymış meğer. Bu seyrin ilginç de bir öyküsü olmalı.

Çok renklidir şehrimin insanları!..

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku