Daha Mutlu Olmayacaksın

Misafir Kalem unyetv@unyetv.net

Doğduğun andan itibaren, doymak, yaşamak, uyumak gibi reflekslerin olacak, ilk fırsatta yürümeye çabalayacaksın, yürüyüp de düştüğün zaman eskisinden daha mutlu olmayacaksın.

Büyüyüp de gelişince, sosyal çevre olarak aile çemberinin dışına çıkacaksın, birçok güzel arkadaş ve arkadaşlıkların yanı sıra bir o kadar da ”çiğ süt emmiş ”insanoğlu örneklerinden ve çatal ruh hallerinden nasibine düşen darbeleri aldığında eskisinden daha mutlu olmayacaksın.

OKS, ÖSS sınavlarını kazanmak, sonra üniversiteyi bitirmek hedefin olacak, eninde sonunda bitecek ve bittiği zaman daha büyük sorunlarla karşılaşarak, daha çok çıkar kavgalarının ortasında kendini bulduğunda eskisinden daha mutlu olmayacaksın.

Eğitim, iş, sağlık, para, aile, kariyer, var olan insan için artık lüks değil, hepsi herkesin hakkı ancak çok iyi bir eğitim alıp, memnun olmadığın bir işte çalışınca, eskisinden daha mutlu olmayacaksın.

Ya da çok iyi bir eğitimden sonra, seçilerek veya atanarak istediğin bir alanda gelişip yükseldiğinde, amir olduğunda emrindeki insanlar(Garcia’ya mektup da bihaber) istediğin gibi çalışmayınca ve sen onların ortasında yalnız kaldığında eskisinden daha mutlu olmayacaksın.

Ya da senin seçerek, değer vererek yetiştirdiklerin, seni makamından etmeye, bunun için gruplar kurmaya, etkiler, yetkiler oluşturmaya çalıştıklarını, bir yandan sana saygı dolu selamlarını iletirken, bir yandan açığını yakalamaya çalıştıklarını anladığında da eskisinden daha mutlu olmayacaksın.

Yaşıtlarından daha fazla kitap okuyup, daha çok bilgi sahibi olsan da ne fayda, onları kimseyle paylaşamayacak ve daha mutlu olmayacaksın.

Dostluk bal gibidir. Çok tatlıdır. İnsanın ruhunu besler. Ancak bal çok yenildiğinde insan komaya girer ya, işte dosttan gelen bir ihanette ruhumuzu komaya sokar. İşte o zaman; Çok güvendiğin bir dostunun ihanetine uğradığında, eskisinden daha mutlu olmayacaksın,

Maddiyat deryasının ortasında, dostluk sandalından para sandalına transfer olup, ardına bile bakmadan uzaklaşırken en güvendiğin dostun, tek başına kaldığında da eskisinden daha mutlu olmayacaksın.

Yıllar, yıllar sonra, Sezar’ın ”Sende mi Brütüs” diye haykırışının tekrarının, tüm insanların, her zaman, her yerde başına gelebileceğini anladığında da daha mutlu olmayacaksın.

Bir davaya gönül verip, Hanibal’ın fillerini dağlardan aşırmasını gölgede bırakacak başarılara imza attığında seni alkışlayanlar, aynı Hanibal’in, Spinoza’ya yenildiğinde olduğu gibi, seni ilk önce, çevrende alkış tutanların terk ettiğini gördüğünde de daha mutlu olmayacaksın.

Hiç ummadığın insanlardan, hiç ummadığın şekilde ve hiç ummadığın anda yardım gördüğün zaman, o insanı daha önce hiç umursamadığını düşünürken vicdanın sızladığında, vefasız dostlarına, yalancı yakınlarına, etrafında sana yardımcıymış gibi duran sahtekârlara bakarken eskisinden daha mutlu olmayacaksın.

İnsanların en büyük korkusu yalnızlıktır. Bu korku ile başka sığınaklar bulmak telaşındaki dostunun, gözü yumuk seni sildiğini, koca koca insanların yalan söylediğini, dev gibi insanların küçücük karaktere sahip olduklarını anlayıp da anlatamadığında daha mutlu olmayacaksın

“Ağlayarak düğün yapılmaz, gülünerek cenaze kaldırılmaz” zannederken yıllarca, düğünlerde bazılarının içinin kan ağladığını, bazı cenazelerde kimilerinin içlerinden kahkahalar attıklarını her hissedişinde eskisinden daha mutlu olmayacaksın.

“Vatan millet, Sakarya” diye hamasi nutuklar atan insanların, çıkarları söz konusu olduğunda, kimilerinin çıkarları için hepsini unuttuklarını, kimilerinin de hem çıkarlarını koruduklarını, hem de hamasi nutuklarına devam ettiklerini anladığında eskisinden daha mutlu olmayacaksın.

Yengeç sepeti siyaset dünyasında, bugün birbirinin bacağından çekenlerin yarın kol kola gezdiğini, bugün kol kola gezenlerin ertesi gün birbirinin bacağından çektiklerini, çoğununda hem kol kola gezip, hem de birbirlerinin kuyusunu kazmaya devam ettiklerini, hem de aksi için yemin billâh ettiklerine şahit olduğunda, şaşırıp kalacak ve hadi ol bakalım daha mutlu nasıl olacaksan.

İnsanların, yapılacak her işte “biz” ekibine çok kolay daldığını, “biz” görüntüsüne rağmen yüzde doksan dokuz buçuğunun “ben”, “ben yaptım”, “ben başardım” derdinde olduğunu anladığında da artık gülümseyip her şeye rağmen eskisinden daha mutlu olmaya çalışacaksın, küçükleri yutarak herkes gibi büyümeye çalışacaksın,

Tüm yaşananlara, anlatılanlara aldırmaksızın ölene kadar daha mutlu, daha mutlu olmak için (BEN BAŞARIRIM SANARAK Kİ BAŞARDIĞINDA DA YORGUN OLARAK) uğraşacaksın;

Canım yavrum, sevgili öğrencim, umut dolu genç yürek,

ÇÜNKÜ HAYAT BÖYLE; hem de kurulduğu günden beri.