Yayınlanma Tarihi: 1 Temmuz 2013 — okunma
Yaz günlerinin başladığı bu günlerde düğün, nişan ve sünnet gibi faaliyetlerde artışlar gözlenmektedir. Malum okullar önce öğrencilere daha sonra da öğretmenlere tatil edilmektedir. Temmuz ayından itibaren fiili olarak tatil başlamaktadır. Bir bunlara gurbette çalışan işçileri ilave edersek yaz ayları tatil ve dinlenme ayları olarak çıkar karşımıza.
Hazır tatile çıkılmışken, yani eş dost bir arada iken bazı merasimleri ve vazifeleri aradan çıkartmak isteriz. Bunun için de tatilde düğün, nişan ve sünnet gibi vazifeler daha çok yapılır.
Nişan törenlerini bir kenara koyalım. Çünkü nişan tam anlamıyla bir bağlayıcılık özelliği olmayan bir şey. hani gelin ata binmiş misali. Aynı kişilerin belirli aralıklarla birden çok nişan yapıldığı bir vaka. Nişan ile düğün arasında nasıl bir anlaşmazlık oluyorsa iş hemen hem de kolayca bozulup çiftler ayrılıyorlar. Halbuki daha nişan yapılmadan önce bunlar oturup konuşuyor, gezip tozuyor. Orada olmayan anlaşmazlık nişan ile evlilik arasında nasıl oluyor anlaşılır gibi değil.
Sünnet dinimiz gereği erkek çocukların mecburiyetlerinden. O da belirli bir yaşa gelene kadar bir merasimle yapılıyor.
Bunlar arasında en önemli evlenme merasimleri yani düğünlerdir. Çünkü iki kişi bir ömür boyu birlikte bir yuva kurmak için bir araya geliyorlar. Evlilik, toplumun vazgeçilmezlerinden ve en önemlilerinden. Her şeyin meşru daire içinde olduğu, insan neslinin ve bulunduğu milletin selameti açısından da çok önemli. Düğün bu beraberliğin ilanı. Hem ahalinin bilmesi hem de resmi kurumların bunu kayıt altına alması bu beraberliği perçinliyor. Artık o iki kişi hür değiller. Kimsenin onlara tekrar evlenme teklif etme şansları ve hakları yoktur.
Son zamanlarda çok şatafatlı düğünler olurken sade nikâh törenleri de olmaktadır. Bu hususta da evlenecekler ile ebeveyn arasında bazı tartışmalar olsa da nihai bir sonuca varılmaktadır. Mesela ana babalar davullu zurnalı düğün isterken damat ve gelin adayı sade bir töreni isteyebilir. Belki burada ana baba kendi düğünlerindeki yapamadıklarını evlatları için yapmak istemiş olabilirler.
Her nedense düğünlere gelen nikâh memurlarının evlilik akdini gerçekleştirirken gelin ve damada “kabul ediyor musun?” sorusunu sorduktan sonra filmlerdekinin aksine iki taraf da “evet” cevabıyla bu işe resmi olarak nokta koyarlar. İmzalar atılıp her şey resmi hale gelince evlilik cüzdanı geline verilir. Gelin de elindeki cüzdanı törendekilerin görebileceği bir şekilde gülümseyerek sallar. Bu farklı yorumlara sebep olur.
Evlilik cüzdanının gelin tarafından sevinçle sallanması zafer kazanmış bir komutan edasındadır. Kız tarafı bunu “ Artık ipler benim elimde” şeklinde yorumlarken; erkek tarafı ise :” Beni bulduğuna seviniyor” gibi kendilerini teselli eden ifadeler kullanır. Düğün atmosferinde bu latife olarak kalır.
Bu zamana kadar evlenmiş ve bundan sonra evleneceklere saadetler dileriz. Erkeklere bir tavsiyemiz olacak. Düğünlerde bir adet değişikliği olur da evlilik cüzdanı erkeklere verilecek olursa kabul etmeyiniz. Bırakın gelin o cüzdanı istediği gibi sallasın. Gelini üzmek olmaz değil mi?
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.