Yayınlanma Tarihi: 28 Ekim 2016 — okunma
Modern tüketim toplumlarının en gizli öznesi günümüz gençliğinin farklı toplumsal sınıflarda oluşturduğu kültür algısı şiiri nerede konumlandırıyor?Eğer kültürel bağlamda bir post-modernizmden bahsedilecekse modern bireyini dahi bir sanat algısı ve yorumu üzerinden ifade edemeyen siyasal erkler modern estetiğin yarattığı imgeyi gençlerle nasıl buluşturacak?Bugün Türkiye toplumunda sağ ve sol kanatta farklı imaj yapılanmaları içinde felsefi ve estetik bir kutuplaşma yaşanırken gençliğin bu süreçte gittikçe makas kazanan dünya görüşleri şiirin toplumla uzlaştırılmasında hangi yolu izleyecek?Gençlerin apolitik ve duyarsız,günde 200-300 sözcükle konuşan,tüketimin oyuncağı olduğu iddiaları halen sosyolojik bir olgu halinde tartışılırken, hangi kesimin hangi kültürel imajlarla bir gençlik kurmaya çalıştığı estetik düzlemden çok politik bir düzleme çekilirken,tek sınıfsal boyut dayatmasının egemen olduğu bir medya kültürünün içinde imaj toplumu yaratılırken gençlik bu imge ormanında kendini hangi soyut ağacın argümanlarıyla açıklayacak?
Şiire bakış açısı ve şiiri hayatının neresinde konumlandırdığına göre bir gençlik algısı üzerinden soruşturma açmak günümüz gençliğinin temel beklentileri göz önüne alındığında yukarıda konuyu açımlamaya çalıştığımız sorular,sanırım “melali anlamayan nesle aşina değiliz” kabilinden soyut bir uğraşının boş nesnesi olarak görülebilir.“Melal” tarihi olgunun poetik açımlanışında kendi imgesel gerçekliğini döneminin mermer sütunlarına kazımışken görsel teknoloji çağının ütopik gençliğinin defterinde ancak lirik zamanın bir tozu olabilir.Gençliğin şiir algısı sorunsalı yukarıda vurgulanmaya çalışıldığı gibi temelde kültürel algının sanatsal ve felsefi boyutlarına göre sınıfsal bir nitelik kazanır.Gençlik bu değişken sanatsal ve felsefi boyutlarda yetişme ve kültürlenme tarzına göre elbette kendine bir mecra yaratacaktır.Şiiri hayatının neresinde konumlandığına göre de bu mecra niceliksel ve niteliksel bağlamda okulun edebi işlevinin sağlamasının yapılmasında bir veri sağlayacaktır.Bireysel hayatlarında ev-okul-toplum üçgeninde faklı kültürel coğrafyalarda endi benliklerini oluşturan gençler acaba ailelerinden aldıkları edebi kültürü şiir boyutuna ne kadar taşıyorlar?Şimdiye ne kadar bu durumu kendine dert edinen bilimsel ve kültürel bir araştırmaya rastlamasam da sağ ve sol ideolojik çizgilerde küçük bir azınlığın şiir okuru olmasından dolayı okullarda ve edebi çevrelerde bazı soruşturmaların yapıldığı oluyor arada sırada.Şiir okuru ve şair konumlarında iki edebi yapısal cenah oluşturan günümüz gençliği okuldan,aileden ve toplumdan aldıkları şiir kültürüyle belki şiir geleneğinin sürdürücüsü olmaya aday gösterilebilir.
Aşırı politize olmuş veya apolitik yaşamı pasif bir siyasaya indirgeyerek siyaset dışı durmayı tercih eden gençlerin kültürel varoluşlarını yaratırken hangi argümanları kullandığı tükettikleri kültürel nesnelerle ve kullandıkları dilin estetik biçemiyle doğru orantılı.“Kolay angaje olmayan,derdini sloganlarla anlatmayan ama piyasanın “trendy” yaşam tarzının da karşısında olan bir “gençlik” var.Davası -derdi kendi olan ancak bunu bencilliğinden değil de,başkalarına söz söyleyebilmek için önce kendime söz geçirmeliyim şiarıyla yapan birileri…Bir yandan anlam arama ve akacak mecra bulma derdinden olsalar da ,her türlü klana kolaylıkla adapte olamazlar.”(1)Özellikle Gezi Parkı sürecinde yaşananlar bu “anlam arama” mecrasının şiirde faklı yansımalarını ortaya koymuştu.Şiiri kapalı kitap ciltlerinden politik bir duruşun sesi veya süsü olmaya iten sebep estetiğin bir nevi sokağın diliyle buluşmasıydı.Ne kadar yararcı bir bakış ürününün nesnesi gibi dursa da şiirin popüler bir anlam kazanması görsel çağın “vitrin“inde olmaya çalışmanın tipik bir dışavurumudur.Aynı şekilde #şiirsokakta hareketi de şiir kültürünün gençlik üzerinde oluşturduğu okul dışı bir faklı bir trend yaratma çabasıdır.Bu çaba bazı kesimlerce şiirin popüler olan tarafından değersizleştirilmesi olarak görülmüş,bazı kesimlerce de kapalı kutu misali kitaplardan ne seçkilerden başka kendine yer bulamayan şiirin bir özgürleşme açılımı olarak algılanmıştır.Kuşkusuz İnternet ve sosyal medya birikimin bu şiir algısını gençlik kesimlerine yaymada bir hız oluşturduğu da görünen bir gerçektir.Hatta bu gerçek-biraz iddialı olsa da- şiirin gençlik kesimlerince okunması ve yaşantının odaklarına oturtulması konusunda da bir sorunsalı işaret eder.İshak Reyna,işte yazının girişindeki sorulardan bir düşünme biçimi oluşturmaya çalıştığımız bu gerçekliğe bir dayanak oluştururcasına şöyle bir yorum getirmektedir:” İnternet ve sosyal medya -arada kaynağı konusunda hata yapsa da- şiirin yeni bir yaşamsallık kazanmasında son derece önemli. Tıpkı, Fransa’da tartışmaları süren metroda şiirin alıntılanması gibi… Tıpkı, sadece iyi seslendirmecilerin değil her birimizin ihtiyaç hissedince şiiri bir diğerimize, arkadaşlarımıza okumamız gibi…”(2)
İshak Reyna yeni kitabı gençler için hazırladığı şiir seçkisi “Gece Uçuşları”nda popüler bir alana çeken bakış açısını olumlarken onun “yeni bir yaşamsallık kazanacağına” vurgu yapıyor.Aslında bu yeni tip bir kültürel tıkanmanın işaretidir.Yine aynı şekilde Reyna pragmatist bir görev yüklüyor.”İhtiyaç hissedince” şiire başvurmak onu estetik düzlemden kopararak sokağa ve tüketime mahkum etmektir.Belki de şiiri yaşamında böyle kodlayan gençliğin şiire pragmatist bir yönseme veya ideolojik bir görev yüklemesi modern çağın sancılarını daha doğru dürüst yaşayamayan Türkiye gençliğinin birdenbire post-modern algılarla çerçevelenmesidir.Reyna kitabının sunuş yazısında “Şiir,türler arasında kana en hızlı karışandır.”(3) derken ilerleyen sayfalarda yukarıdaki görüşlerine desteklercesine şunları ekliyor:”İnternet ve sosyal medyadan sözlü ya da yazılı aktarımın olabildiği her ortama;tekelci,mülkiyetçi kısıtlara inat,kim engel olabilir bir şiirin dizelerinin paylaşımına?”(4)
(Devam edecek…)