Yayınlanma Tarihi: 6 Haziran 2024 — okunma
İlküvez… Ordu’nun Çaybaşı ilçesine bağlı bir mahalle. Ünye’den yaklaşık olarak 50 km uzaklıkta bir yerleşim yeri.
Bundan takribi on gün önce gelen bir telefonda İlküvez’de yapışacak olan bir şenliğe benim de katılıp katılamayacağımı sordular. Yapılacak olan programda okur-yazar buluşması da olacakmış. Dolayısıyla beni de davet ettiler.
Programın yapılacağı gün başka bir işim olmadığı için daveti kabul edip, adı geçen tarihte İlküvez’de bulundum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki ben bir köy çocuğuyum. Liseyi bitirene kadar ömrüm bir köyde geçti. Hatta ortaokulu bitirene kadar köyü hiç dışarı çıkmadım. Bunun için taşrada yaşayanlar bana hep sıcak gelmiştir.
Şehrin keşmekeşi, bazı insanların tavırları, köylüleri hatta uzak mahallelerde oturanları kendilerinden saymayanları gördükçe köylü olduğuma şükürler ederdim. Yetmiş yaşıma az kaldı benim için hala daha şehirden uzak yerlerde olan insanların daha insani olduğuna dair fikirlerimde fazla bir değişme olmadı.
Tabii bu yazdıklarım herkes için geçerli olmasa da böyle düşünenler azımsanacak kadar değil.
Daha önce Çaybaşı’na kadar gitmişliğim vardı. Daha öteye gitme fırsatım olmadı. Ben Çaybaşı’ndan ileri ilk defa gidecektim. Bir yandan hayaller kuruyor, bir yandan yol alıyordum. Sağımda ve solumda bulunan yeşillikler burası Karadeniz diyordu bana.
Nihayet İlküvez’e ulaştım. Âdetim olarak ilk işim oralı vatandaşların yüzüne bakmak oldu. Sanki hepsi de bana gülümsüyordu. Bu gülümseme onların insani tarafını açığa çıkaran bir güzellikti. Gönlü gülen insanların gözleri daha güzel gülerdi.
Hele bir de misafir olduğunuzu anlarlarsa hatırlı biri gibi sanırsınız kendinizi. Çünkü insanımızın misafire olan tavrı çok farklıdır.
İçi güzel olanların dışı da güzel görünür. İlküvezliler bana güzel görünüyordu.
O gün ilçenin “pazarı” olduğundan başka ilçe ve mahallelerden de gelen vardı. İlküvez, Çaybaşı’na bağlı olmasına rağmen; Ünye’den, Terme’den, Akkuş’tan ve yakın mahallelerden de gelenler olmuştu. Bir de ilçenin tertip ettiği ve daha sonra hakkında yazılar yazacağım program olunca İlküvez iyice şenlenmişti.
Coğrafi olarak bir şey söylemeye ne hacet. Karadeniz’in ülkede rakibi yine kendisidir. Şehirlerarası karayolunu saymazsak, mavi ile yeşilden başka bir renk göremezsiniz. Arada sırada beyaz bulutlar hariç…
Yıllardır bir arada hemen hemen aynı şartlarda yaşamış bu gönlü güzel insanlar, banka hesabını bilmeyen çok kişiden daha huzurlu oldukları hallerinden belliydi. Belki maddi sıkıntıları çoktu, hayatta ve ayakta kalmak için çok çalışıp, çok fedakârlıkta bulunuyorlar. Bütün bunlara rağmen bölgenin bir başkaldırısı duyulmamıştır. Çünkü mevcut ile nasıl başa çıkılır onun mücadelesini vermiş, çalışmaya ve bir sonraki neslin daha refah içinde yaşaması için mücadelesini sürdürmüş. Bütün bunların yanında insanlığından zerre kadar taviz vermemiştir.
Programa hazırlık için herkes elinden geleni yapmaya çalışırken ben bunları düşünüyordum. Hiçbir zaman, hiçbir şey insandan daha değerli olamaz. İnsandan başkasına değer veren kendisi insanlıktan çıkar.
Bir köy ve köylü çocuğu olarak İlküvez ve İlküvezliyi sevdim. Olar beni tanımasa da bilmese de.
Tanımasına da lüzum yok çünkü. Onlarda olan o gönül, tanımadıkları insanları sevecek kadar geniş.
Daha sonraki yazılarda buluşmak umuduyla…
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.