son haberler

Kader Çocuk

Yayınlanma Tarihi: 23 Ocak 2014 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Kader’i n akıbetini bilmem öğrenmeyen kaldı mı! Kader Erten, Siirt’in Pervari ilçesinde 12 yaşındayken görücü usulüyle evlendirildi, 13’ünde anne oldu ve ardından erken doğumla ikinci bir bebek daha getirdi dünyaya. Bu çocuğu yaşamadı. Kader, 14’ünde odasında silahla vurulmuş halde ölü olarak bulundu. Kocası askerdeydi. Kader’in ölümü şüphe uyandırdı. Soruşturma başlatıldı. Kocasının ailesi, “İkinci çocuğunun ölümü üzerine bunalıma girmişti, intihar etti” dedi. Ardında bir buçuk yaşında bir çocuk bıraktı.

“Çocuk gelin” diye bir laf dolaşıyor ortalıkta. Dilleri nasıl varıyor anlayamıyorum, bir çocuğa gelin demeye… Hiç çocuktan gelin olur mu? Çocuk, çocuktur. Hakları vardır. Korunup kollanmaya, eğitilip büyütülmeye, sevilip övülmeye ihtiyacı vardır. Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne imza atmış 193 ülkeden biri. Bu sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda ve sözleşmenin ilk maddesi, “On sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır” diyor. Bizim yasalarımıza göre de evlenme yaşı on sekiz.

“Çocuk gelin” lafında bir meşrulaştırma, bir hoşgörü var. O yüzden sevmiyorum bu sözü. Daha oyun çağını bitirmemiş, fiziksel ve ruhsal gelişimini tamamlayamamış bir çocuğu nasıl oluyor da evlendirebiliyorsunuz? Buna evlilik de denmez zaten. Çünkü bu çocukların resmi nikâhları yok. Bu nasıl bir analık-babalıktır? Çocuğunu elin adamına kendi ellerinle teslim etmek, daha doğrusu bir mal gibi satmak ne menem bir şeydir? Burası neresi? Filipinler mi, Kamboçya mı, Tayland mı? Hadi bu analar-babalar, o çok kutsallık atfettiğimiz analar-babalar, çok saygıya değer gördüğümüz eli öpülesi büyükler bunu böyle uygun buldular, peki ya o imamlar, ya o din adamları?.. Onlar bu çocuklara nasıl nikâh kıyıyorlar? Vicdanları hiç sızlamıyor mu? Hem resmi belge olmadan nikâh kıymak suç değil mi? Buna göz yumanlar da suçlu sayılmıyor mu? O çocukları babaları, dedeleri yaşındaki adamlarla nikâhladıkları gece rahat uyuyabiliyorlar mı? Kendi çocukları için de aynı şeyi isterler mi? Bu nasıl bir imamlıktır, nasıl bir din adamlığıdır?

Şimdi bu çocuklarla evlenen adamları, pedofillerden (sübyancılardan) ayıran bir şey, ya da bu durumla tecavüz arasında bir fark var mıdır? Analarının-babalarının rızalarının olması, büyüklerinin böyle uygun görmeleri, imamların nikâh kıymaları durumu değiştiriyor mu? Peki pedofili (sübyancılık), tecavüz bu ülkede suç değil mi? Bunun cezası yok mu?

Bir de yaşları büyütülerek evlendirilen çocuklar var. İmamlara sorduğum soruları, küçük çocukların yaşlarının büyütülmesinde rol oynayarak onların evlendirilmelerine yardımcı olan sayın hâkimlere de yöneltiyorum: Kendi çocuklarınız söz konusu olsaydı yine aynı şekilde de mi davranırdınız?

Aile kutsaldır, öyle mi? Peki bu kadar yüksek oranda enseste ne diyeceksiniz? Türkiye’de her dört evden birinde ensest ilişki yaşanıyormuş. Son 20 yılda aile içinde birinci dereceden yakınlarının ve akrabalarının istismarına uğrayan çocuk sayısının 350 ile 400 bin arasında olduğunu biliyor musunuz? Türkiye’de 181 bin küçük kızın evlendirilmiş olduğu gerçeğinden haberiniz var mı? Böyle bir toplumda anaların-babaların küçücük kızlarını bir mal gibi koca koca adamlara satmalarında şaşılacak bir şey yok; ancak devletin ve toplumun diğer kesimlerinin böylesine suskun, edilgin, böylesine seyirci kalmalarına çok şaşırıyorum. Sizce de bu çocukları bir an önce ailelerinden korumak gerekmiyor mu?

Kader Çocuk’un önce çocukluğu, sonra hayatı çalındı. İçinde bulunduğu ortamda, o ilişkiler ağında neler yaşamış olabileceğini tasavvur edebiliyor musunuz? Aralık 2013 tarihinde yapılan kemik testine göre Kader’in kemik yaşı 16’ymış. Bu neyi değiştiriyor ki, bu veriye göre de Kader yine çocukken evlendirilmiş.

Kader Çocuk’a bütün bu kötülükleri kimler yaptı? Liste uzun, ama en başında en çok güven duyması gereken kişiler var! Sonra, daha birçokları…. Kader’lerden de, Güldünya’lardan da ancak öldüklerinde haberimiz oluyor. Oysa daha binlerce Kader şu anda bile kim bilir hangi köşede, ne tür dertlerle boğuşuyor, nasıl işkence çekiyor. Bu çocukları görsek artık!

Toplum iyice çürümüş. Bu çürümüşlüğün kokusu her tarafı buram buram sarmış. Acaba siz de bu kokuyu alıyor musunuz?..

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku