Yayınlanma Tarihi: 19 Aralık 2011 — okunma
Her Çınarın Bir Kökü Vadır
Duygusal olgunluk kriterleri arasında, insanın içinde ki içgüdüsel düşmanca enerjiyi yaratıcı ve yapıcı maksatlarla kullanmak kabiliyeti ile sevebilmek kabiliyeti de gösterilmektedir.
Bu anlam da kentlerin de duyguları ve belli aşamadan sonra duygusal olgunlukları vardır. Tabi ki kentlerin duyguları, kültür ve sanatlarıdır. Sanatçıları sayesinde üretilenler eserler ki estetik kaygısı yüksek eserlerin toplamı ile de duygusal olgunluğa erişir kentler.
Sanat nedir? diye soracak olursak,” Bir duygunun, tasarının veya güzelliğin, anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık.” cevabı çıkar karşımıza.
Sanatçı kimdir? diye soracak olursak,”Güzel sanatların her hangi bir dalında yaratıcılığı olan eser veren sanatkar sinema, tiyatro, müzik gibi sanat eserlerini oynayan yorumlayan, uygulayan kimse.” tanımı ile karşılarız.
Kolay kolay sanatçı olunmaz, özel yetenek gerekir ki Allah vergisidir, bence sadece geliştirilebilir.
Kentler ne kadar çok sanatçı üretirse o kadar derin bir kültüre ve duygusal olgunluğa erişirler ki, Fatsa bu olgunluğa erişmiş bir kenttir. Dursun Ali Akınet, Avni Kaysal, Soner Arıca gibi sanatçıları Türkiye’ye mal olmuş olan Fatsa, daha birçok kültür zenginliği yanı sıra, Kadir İnanır ile’ de bütünleşmiştir.
Ünye de Fatsa Belgeseli’nin Frankfurt Galasından basına, Kadir İnanır’ın “Ben ne Ünyeli, ne Fatsalıyım, Türkiyeliyim” sözü yansıdı.
Bence biraz Ünyelileri darıltmamak için biraz da sitemle söylenmiş ya da kocaman bir yüreğin, sevgi zenginliği ile tüm Türkiye’yi kucaklayan duygusal olgunluğunun sonucu söylenmiş bir söz gibi geldi. Bana. Tabi ki Kadir İnanır Türkiye’ye mal olmuş bir sanatçıdır ve kimse bu konuyu tartışamaz bile.
Samuel Johnson “Bilginin iki çeşidi vardır. Biz bir konuyu ya biliriz, ya da onu nereden bulabileceğimizi biliriz.” der. Aynen biz Fatsalılarda Kadir İnanırın Fatsalı olduğunu biliriz. İstanbul^da olsa da, onun yüreğinin hep Fatsa için attığını biliriz. Ama memleketini ne kadar sevdiğini de biliriz, memleketinin tüm sosyal sorunlarına duyarlı olduğunu da biliriz ve onun bu haliyle bile aysbergin görünen yüzü olduğunu, görünmeyen yüzünün daha derin olduğun da biliriz. Bütün bunları Tüm Türkiye’nin sinemaseverleri de bilir ki, sinema salonlarından çok tan yurt dışına dahi taşmıştır şöhreti. Ama Kadir İnanır yıllarca emekle ilerlediği bu yolculuğa Fatsa’dan çıkmıştır, Fatsa’dan başlamıştır.
En büyük akarsuların bile beslendiği yüce dağlar vardır. İnce kollar halinde başlayan akışla, karların erimesiyle yağmurlarla beslenir, katlanarak büyür ve çağlayarak akmaya başlar. Tıpkı Kadir İnanır’ın yedinci sanat sinemada çağlaması gibi.
Konfüçyus,” bilmediğine bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız “demiş. Kadir İnanırın Fatsalı olduğunu ve memleketini ne kadar sevdiğini bilmeyen var mıdır? Bu millet onun Fatsalı olduğunu nereden bilir? Fatsalı olduğu ve kendisi söylediği için bilir. Peki, Kadir İnanır tüm Türkiye’nin kendisini ne kadar sevdiğini bilir de Fatsalıların ne kadar sevdiğini bilmez mi? Bilir, Fatsa ile Kadir İnanır etle tırnak gibidir ve birbirinden ayrılamaz. Bu durum bir gerçektir ve değişemez.
Tek tek etrafımızda gözlediğimiz güzel denilen varlıklar gelip geçicidir. Yaşlanırlar, hastalanırlar, göçer gider ama zihinlerde ki “güzellik” kavramı kalıcıdır, yıpranmaz, hastalanmaz ve göçüp gitmez. Bu nedenle, dış dünyada ki nesnelerden farklı olan idealar gerçek varlıklardır.
Kadir İnanır, Türk sineması için olduğu kadar, Fatsa için de gerçek bir varlıktır. Einstein, “bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün dünyanın sırrını öğrenmiş olurduk” der ki, Fatsalılar ve Türk sineması izleyicisi henüz Kadir İnanırı tam çözemedi, Fatsalıların da ona, onun da Fatsalılara anlatacağı çok şeyler var.
Ünlü bir astronot yazdığı bir kitap üzerine;”zar atılmış, kitap yazılmıştır. İster şimdi okusun, ister bundan sonra bana vız gelir, hatta o okuyacak birisi için yüzyıl bile beklenebilir. Nasıl ki tanrı benim gibi bir gözlemcinin dünyaya gelmesi için 6000 yıl beklemiştir.
Yine Einstain, ”bir gerçeği açıklamak istiyorsan, gerçeği terzilere bırak” demiş. Yani gerçek biraz pat, küttür ve Fatsa’ya da kaç yıl sonra böyle bir sanatçı nasip olur, Türk sinemasına ihraç edilecek.
Hem Kadir Bey unutmasın her ulu çınarın kendisi kadar derin bir kökü, kökünde yerleşik toprağı vardır.
Daha da büyük bir söz etmeliyim, “Kadir İnanır, hem Ünyeli, hem Türkiyeli hem de Fatsalıdır”.
Hepimizin gözünde tüm sanatçılarımız gibi çok değerlidir.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.