Yayınlanma Tarihi: 24 Eylül 2010 — okunma
Ülkemizde sorgulanmayan o kadar çok konu varken, en çok “etnik kimlik” ve şekle bağlı olarak “inanç” sorgulanmaktadır.
Bu sorgulama günlük konuşmalara kadar inmiş. Sözlü olmanın yanı sıra ima veya bakışlarla sorgulama vardır. Siyasetten dini inanışa, tuttuğunuz takıma ve hatta hemşeriliğe kadar uzanır. Örnekler verelim isterseniz.
90’lı yıllardan sonra “solculuk” yüksek irtifa kaybetti. Bu durumu solcu bir arkadaşımız “elimizden oyuncağımız alındı” şeklinde yorumlamıştı o zamanlar.
Sonra sol kesim CHP ile Atatürk ekseninde birleşti ve yıllarca yabancı fikir adamlarının ideolojilerinden sonra Atatürkçülük sahiplenilmeye başladı. Kim Atatürkçü olmaya kalksa “daha Atatürkçüler” samimi bulmadı.
Bu arada isteseniz de daha CHP’li olmanız zor. Cumhuriyetin ilanına kadar giden geçmişte bir şeyler yakalamaya çalışsanız da bu kez karşınıza “benim dedem, babam, ağabeyim Atatürk’ün yakın arkadaşı idi çalışmaları beraber yürüttüler” diye daha eski Atatürkçü CHP’liler çıkar karşınıza.
Solculuğun ayrıca, 1945’leri, 1960’ları, 1968 kuşağı 1976’dan 1980’e kadar ideolojiler uğruna adanmış hayatlar var. Hapisler, yaralanmalar, işkenceler var.12 Eylül’de yaşananlar ve dünyanın her yerine kaçarak kurtarılan yaşamlar var. Bunların hepsini saygı ile anıyorum. Ülkesi için en doğru olduğuna inandığı görüşü için bunları yaşayan insanların yanında hadi bakalım “daha solcu ya da daha CHP’li olun”. Olamazsınız daima dahası var.
Hadi bakalım “milliyetçi “olmaya kalkışın.”milliyetçi–toplumcu sisteme göre temel alınacak değer millettir ve bu itibarla da her şey, özellikle mülkiyet millete aittir. Bu eksende Atatürkçülüğün” milliyetçilik ilkesinde” birleşen milliyetçiler maalesef Enver Paşalara, Osmanlı’nın kurtuluşu fikirlerinde yer alan “Türkçülüğe” kadar uzanırken, Ziya Gökalp ve Namık Kemal’ler ile 1980’den sonra Atatürk’ün laiklik, milliyetçilik, devletçilik anlayışlarına daha çok sahip çıkmıştır.
Türkiye’de yaşayan 40 çeşit etnik grup Atatürk milliyetçilik ilkesinin “ne mutlu Türküm diyene” anlayış çerçevesine sığabilirken alt beyinde daima “ne kadar Türk “sorusu vardır.
Oysa kıtaların köprüsü durumunda ki Türkiye coğrafyası nedeni ile bir yandan Kafkaslardan, bir yandan Arabistan’dan, bir yandan Balkanlar’dan beslenen sosyal yapısındaki renkleri, bu renklerin geçmişini kim tam olarak ayıklayabilir ki “daha Türk” olsun. Ama bu sorgu daima vardır.
Ayrıca 1957’ler, 1976’dan 80’lere kadar ki “sağ-sol” çatışmalarındaki mücadeleler, hapisler, işkenceler ve 12 Eylül’de solcularla aynı şekilde yakalansa da yakalanmasa da en acı şekilde verilen hesapların bu güne gelebilen kimlikleri yanında kim “daha milliyetçi” olabilir.
Nazım Hikmet’in sürgünde, Muhsin Yazıcıoğlu’nun hapiste yazdığı şiirlerde ki ruhların eziyetini anlayabiliyorsanız “onlardan dahası” olamayacağınızı da anlarsınız.
Bu coğrafyada “Müslümanlık” da sahiplidir.”daha Müslümanlık” yarışında hatlar Hz. Muhammed ile akrabalığa kadar gider. Ahilere, şeyhlere, dervişlere, ulemalara, tarikatlara, hocalara, hacılara kadar Müslümanların geçmiş derinliği vardır.
Ataları, babaları, ağaları derken “siz daha Müslüman “ olamazsınız.
Beyler kılık kıyafetten kurtarıyor. Bayan olarak eğer başınız açıksa, ağzınızla kuş tutsanız “daha Müslüman” olamazsınız.
Kimliğiniz de “dini İslam” yazsa da daha Müslümanlar bu durumu da kategorize ederler.”gerçek Müslüman, inanmış Müslüman, dindar Müslüman, muhafazakâr Müslüman diye belirlediklerini öne diğerlerini arkaya ayıklar ve siz daha Müslüman olamazsınız.
“Daha Türk”, olamadığınız gibi “daha Kürt” olmak da sorgulanır, Alevi Kürt vs.
Daha asker de olamazsınız, dedesi paşa olanlar, atası komutan olanlar, ağabeyi vs derken “daha asker” de olamazsınız.
Peki, daha AKP’li olabilir misiniz? Onların da ilk kurucuları var. İlk seçimlerde partilerini, Yerel Yönetimlere taşıyanları, sonra ki seçimler de iktidara taşımış emektarları var. Ama yinede önümüzde ki seçimlere kadar AKP’li olabilirsiniz. O seçimlerden sonra da artık AKP’nin derinliği artıyor “daha AKP’li” olamazsınız. Zor. Ancak AKP’nin tüm inanışları, tüm etnik grupları, insan haklarını kucaklayan politikaları Atatürk ilkeleri ile bağdaşmıyor mu? En azından şimdilik. Tüm Müslüman kadınlar sosyal hayatta yer alabildikleri ve medeni kanun ile(miras ve resmi nikâh) edindikleri haklar için Atatürk’e minnet duymuyorlar mı? Hiç şüphe yok ki duyuyorlar.
Unuttum zannetmeyin “daha hemşeri” de olamazsınız kolay kolay. Başlarlar “benim atalarım, babam, ağalarım buralı” diye. Hatta devam eder “annem, annemin babası, anası hep ezelden beri buralıdır” diyerek söker atar sizin iki günlük geçmişinizi, “daha Ünyeli” olamazsınız.
Daha Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı, Galatasaraylısı, daha zengini, daha güzeli, daha yeteneklisi, daha genci, daha temizi, daha hızlısı, alımlısı, daha yazarı, daha araştırmacısı, daha şakacısı, daha edebiyatçısı, daha tarihçisi, daha gazetecisi, daha bilgilisi, dahası dahası vardır daima.
Başkalarına göre hiçbir şey olamazsınız. Daima sizden “dahası” vardır.
İyi o zaman izin verinde “insan” olalım” daha insan önceden varsa ne mutlu geriden gelene.
Şimdi cevap veriniz bana, kim daha Türk, kim daha Müslüman, kim daha Atatürkçü?
Aslında hepimiz, Türkiye ortak paydasında hepsiyiz.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.