Yayınlanma Tarihi: 24 Ekim 2013 — okunma
Sizin için durum nedir bilmem ama ben zaman zaman esnafla iletişim sorunu yaşıyorum. Nasıl mı?.. Anlatayım.
Mesela bir dükkândan içeri giriyorum; “Merhaba, kolay gelsin” ya da “İyi günler, iyi işler” diyorum ve karşılık bulamıyorum. Muhatabımda tık yok. Sadece ruhsuz bir edayla ifadesiz bakıyor. Sanırsın işitme engelli, duymuyor. Oysa ben, işitme engeli olan bir insanın bile böylesine tepkisiz kalabileceğine ihtimal vermiyorum; tabii sözünü ettiğim türden bir kişiliğe sahip değilse… Duymasa bile görür. Mimik, jest denen şeyler var. Yani yalnızca insanın hareketinden, tavır ve davranışından bile ne demek istediğini rahatlıkla anlayabilir. Hatta duymasa, görmese bile hisseder.
Bu davranışın üzerinde durmuyor, ikinci aşamaya geçiyorum. Satın almak istediğim her neyse (kitap, gazete, dergi, dondurma, ekmek, vs…) onu dillendiriyorum. Neyse ki bu defa duyuyor. İstediklerimi alıp parasını ödüyorum. İşteeee, şimdi ne yapmalı?.. Selam alıp vermeyi, insan karşılayıp uğurlamayı bilmeyen, üstelik de esnaflık yapan birine, “İyi günler, hoşça kalın” gibi laflar etmeli mi, yoksa hak ettiği gibi davranıp hiçbir şey demeden dükkândan çıkıp gitmeli ve bir daha da oraya ayak basmamalı mı?
Saniyeler içinde yaşadığım bu ikilemden sonra, paketimi alıp, “İyi günler, kolay gelsin” diyorum, bir karşılık gelir umuduyla. Ama beyhude bir bekleyiş; ne bir ses, ne bir nefes. Söylediğimi kendim dinleyip dükkândan çıkıp gidiyorum.
Bazen de taksiye bindiğimde buna benzer bir durumla karşılaşıyorum. Binerken, “Merhaba, iyi günler” şeklindeki selamım, şoförü hiç ilgilendirmiyor, hiç oralı değil; biri binmiş mi… binmemiş mi… Hesabı sorarken hepsi duyuyor ama. Ücreti ödemeden inecek olsam, yakama yapışacaklar. Dükkân sahipleri de öyle, malı satma ve parayı alma kısmını hiç atlamıyorlar; zaten o zaman anlıyorsunuz işitme engelli olmadıklarını.
Diyorum ki kendi kendime, sen de öyle yap. Gir dükkâna selamsız sabahsız, asık suratla; iste ne isteyeceksen; al, öde ve çek git. Olur mu? Olmaz şüphesiz. Bu yakışık almaz. Her şeyden önce kendime karşı ayıp etmiş olurum.
Bu konuyu enikonu düşündüm, epeyce sorguladım ve bir sonuca vardım: Sen kendin ol, kendin gibi davran ki örnek olasın. Belki bakarsın o şikâyet ettiğin insanlardan biri çıkar da öykünüverir sana. Bir kişi için bile değer.
İyi ki herkes bu selam alıp verme, müşteri karşılayıp uğurlama konusunda benim kadar hassas değil. Öyle olsaydı ne müşteriler gönül rahatlığıyla alışveriş yapacak bir dükkân bulabilirlerdi, ne de esnaf müşteri… Yok, biraz abarttım galiba; işine özen gösteren, müşterisine değer veren esnaf da az sayıda değil hani. Onları tenzih ediyorum.
Ancak bu sözünü ettiğim durumlar gerçekten de çok yaşanıyor. Birbirleriyle doğru dürüst iletişim kurabilen insanlar olmak neden bu kadar zor? Esnafın müşteriyle iletişimi ne kadar olabilir ki zaten! Bütün iletişim aslında merhabalaşma, malın alınıp satılması ya da hizmetin sunulması ve müşterinin yolcu edilmesinden ibaret. Hepsi bu. Öyle değil mi? Yanılıyor muyum yoksa?..