Yayınlanma Tarihi: 7 Mart 2011 — okunma
Ülkemizde, TC. Devletinin siyasi yaşantısına solmaz izler bırakan şahsiyetlerden birisi de Necmettin Erbakan’dır.
Allah rahmet eylesin, toprağı bol olsun. Sevenleri de çokmuş. Çok olduğunu biliyorduk fakat bildiğimizden, umduğumuzdan çokmuş. Çok isterdim “Sözlü Tarih” çalışmalarında kendisi ile röportaj yapmış olmayı. Neden mi? Çünkü 1950`den bu yana T.C. Devleti`nin siyasi hayatını ve dönemin tüm gelişmelerini birinci ağızdan ve bir liderden kaydetmiş olacaktım.
1969 kuruluşundan, 60 ihtilal, 75 olayları, 80 ihtilali, 61, 82 anayasası,1974 Kıbrıs Harekatı, 28 Şubat, 12 Mart muhtıralarını kaybetmiş, kendisinin spesifik anılarını da belki paylaşmış olacaktık sizlerle.
Yalıköy’de ki bir çalışmamda Erbakan ile Almanya’da mühendislik yapmış, doktora hazırlanmış bir konuğum olmuştu. Onun anlattıklarından, Necmettin Erbakan’ı aslında çok ön yargılı (hep cumhuriyete karşı ) tanımış olduğumuzu anlamıştık. Onun bilime, mühendisliğe olan yatkınlığından, ülkemizde, “ağır sanayi hamlesi” yapmak veya başlatmak hevesinden hiç haberimiz olmamıştı. Ayrıca o yıllardan, ülke yönetimini hedeflediğini ve kendisine de çok güvendiğini öğrenmiştim.
Ayrıca orada bulunan arkadaşlarına kendilerine katılmaları yönünde telkinde bulunurken “kısa sürede yönetimi biz ele geçireceğiz” vaadinde bulunduğunu da öğrendik. Konuğum , “o yıllarda ihtimal vermemiştim söylediklerine ama daha sonra onlara katılmadığıma pişman oldum” demekteydi. “Çünkü onlar büyük bir örgüt ve büyük bir güç oldular, istediklerinin çoğunu yaptılar, ben hayal ettiklerimin çoğunu başaramadım, onlara katılsaydım başarırdım, şimdi ise çok geç” demişti. Cumhuriyet ve var olan düzen ile ilgili duygularını biliyoruz ama yinede kendisinden dinleyerek yorumlamak daha çok işime gelirdi.
Büyük bir boşluk, Ancak kimsenin yeri öyle boş kalmıyor. İnsanın kendini çok önemsememesi konusunu vurgulayan, “elinizi bir kova suya daldırın, bir hacim kaplar, elinizi geri çektiğinizde ise su bu boşluğu göz açıp kapatıncaya kadar kapatır.”
Her insan ardından oluşan boşluk bu kadar sürede doldurulmasa da yine de asla boş kalmaz. Ölene kadar çalışıyor olmasını çok takdir ettiğim sn. Erbakan’ın partisinin başına kim geçer? Bu soru bırakın ölümünden bir süre sonra dile gelmeyi, ölüm haberinde, cenaze töreninde dile geldi. Askeri de takdir ettim, yas yapmasını bildiler. Erbakan’a bağlı Saadet partililer de, taziyeleri kabul ettiler. Kurtulmuş’u da takdir ettim, Erbakan’ın oğlunu da. Ancak daha önceki yılların tecrübesi var önümüzde. Hem ülkemizde, hem dünyada oğullar babalarının yerini dolduramadılar, Özallar, İnönüler, Menderesler. Bakmayın siz Bush’un ABD Başkanı olduğuna, o da babasının yerini dolduramadı. O halde en iyisi Necmettin Erbakan’ın yerini dolduracak, Saadet ve Has Parti’yi bir arada tutacak sn. Kurtulmuş’a bu görevi vermek.
Bu arada olmaz, demeyin. Obama’nın en güçlü rakibi idi, Bayan Clinton şimdi Dış İşleri Bakanı, ayrıca siyaset bu. Günümüzde, T.C. siyasetinde, David T.caine’in istatistik dersinde dediği gibi “her an, her şey olabilir” Geldi annemin sözü “deniz yanar mı, bir ihtimal?” Bakalım göreceğiz.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.