son haberler

Önüm Arkam Sağım Solum…

Yayınlanma Tarihi: 16 Ekim 2014 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Karadeniz bölgesini az ya da çok bilirsiniz. Dağlıktır. Düz alan bulmak zordur. Yağmuru meşhurdur. Maviyle yeşilin sarmaş dolaş olduğu yeryüzü parçalarındandır. Yeşilini yaz kış koruyan dağları, bir bakarsınız yağmurla ıslanır, bir bakarsınız dumanla puslanır. Gökkuşağıyla sık sık kemerlenen denizi, bu görüntüsüyle şenlendirir, ödüllendirir insanı.

Bu cennet köşelerden birinde, Fatsa’nın en tepesinde bir yerlerde, denize kuşbakışı bir mekân keşfettim; bir kafe-restoran… Öyle bir yerde kurulu ki, bulunduğum noktadan baktığımda önüm, sağım, solum deniz ve gökyüzü; arkam, çocukluğuma açılan geniş, aydınlık pencere. Denizin, göğün uçsuz bucaksızlığına gözüm değdiğinde, bu doğayla anında örtüşen duygu dünyamın derinliklerine dalıyor; başımı arkaya çevirdiğimdeyse vişne, şeftali, ayva, ceviz, kavak ağaçlı, güllü papatyalı zambaklı bahçesiyle o hep rüyalarıma giren çocukluk evimde oluyorum. Bu ışık, bu ev, bu bahçe ne kadar da benziyor çocukluğumun o huzur dolu mekânına. İşte şurada, vişne ağacının altında, umut dolu ders çalışmalarıma; şaşkın, heyecanlı okumalarıma tanıklık, arkadaşlık eden bir masa vardı… seyyar elektrik lambasıyla aydınlatılmış. Şu köşede babamın üzüm asmasıyla oluşturduğu çardak… Bir tarafa bakınca denizler kadar engin, gökyüzü kadar sınırsız düşüncelere yol alıyor, geriye döndüğümde çocukluğumun düşler âleminde kayboluyorum.

Gece güzel. Mehtaplı. Deniz dalgalı. Dalgalı denizde mehtabı hiç görmüş müydünüz? Öylesine güzel ki! Kıyıyı köpük köpük döven dalgaların ardında ufka yol olmuş yüzlerce ışık parçası, neşeli bir köşe kapmaca oyununda, hızlı, telaşlı devinimlerle oradan oraya savrulurken insan bu ışıl ışıl kıpırtı sürgit devam etsin istiyor. Doğa bu gece oldukça şakacı, oyuncu. Gecenin başlangıcında denize yakın bir yerde duran Ay da bulut kümelerinin ardından bir görünüp bir kaybolarak denizle saklambaç oynuyordu. Oysa şimdi, biraz daha yükselse tam tepemizde olacak.

Uzaklardan, çoook uzaklardan bir şarkı yankılanıyor kulaklarımda. “Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık…” Bestesi ve güftesi Yesârî Asım Arsoy’a ait sultani yegâh makamındaki bu şarkıyı, Münir Nurettin Selçuk’un taş plaktan yükselen sesinden dinliyorum… Ve ardından, mehtabı dolunaylı gecelerle sınırlayanların itirazları geliyor: “Canım her gece de mehtap mı olurmuş?” Mehtap, ay ışığı demekse bestecinin buradaki “her gece”den kastı, “ay ışığının bulunduğu her gece” olmalı.

Gök nerede bitiyor, deniz nerede başlıyor ayırmak zorlaştı şu saatlerde. Küçücük birer oyuncak gibi görünüyor balıkçı tekneleri, doğallığı henüz bozulmamış koylar ve daha bir sürü şey… Önüm arkam sağım solum; gökyüzü, deniz, ufkum ve çocukluğum…

Girintili çıkıntılı yüksek yamaçlı kıyı boyunca birer ikişer yandı lambalar. Şimdi kıyı artık gecenin loş karanlığında pırlanta bir gerdanlıkla süslü. Üşütmeyen tatlı bir serinlik ruhumuzu ve bedenimizi tazeliyor. Ayrılmak istemesek de… artık gitmek zamanı. Bizi yola indiren merdivenleri, bu hoş gecenin tadına vara vara inerken ay ışığını da peşimize takıyoruz. O da ne?.. Merdivenlerin sonunda bizi bir sürpriz bekliyor; daha doğrusu üç tavşan! İkisi yere uzanmış; duruşları, ilkokulda 62’den yaptığımız tavşanların aynısı. İstiflerini hiç bozmuyorlar. Üçüncüsü, uzun arka bacakları üstünde dikilmiş, kısa ön ayaklarını yere paralel uzatmış, başı dik öylece duruyor. Nasıl komik anlatamam! Kurum kurum kuruluyor. Ben tavşanın bu duruşunu sadece çizgi filmlerden biliyordum; şimdi canlı canlı karşımda görünce bir çocuk gibi şaşkınlıkla gülüyorum. Ama neden kaçmıyorlar?.. Halbuki tavşan ürkek hayvandır, kaçmaları gerekirdi. Sonra öğreniyoruz ki gittiğimiz mekânın tavşanlarıymış bunlar. İnsana alışkanlıkları oradan.

Olanaklarınız el veriyorsa keşfedecek çok yer, çok şey var Karadeniz kıyılarında.

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku