son haberler

Paha Biçilemez İnsanlık Öyküsü

Yayınlanma Tarihi: 27 Temmuz 2011 okunma

Misafir Kalem unyetv@unyetv.net

Ölüm yıl dönümü anısına 5 yıl önce yazdığım yazıyı, kendisine rahmet dileyerek sizlerle paylaşıyorum.

Fırınların sıcak ekmek kokusu, kış günlerinde, bayram arefelerinde, hafta sonlarında ve özellikle ramazan aylarının iftara yakın saatlerinde ki telaşlı kalabalığı hep cazip gelmiştir bana. Bir de yöremizde ki fırınların, artık büyük şehirlerde kalmayan –nostaljik-özelliklerini koruytor olmaları, sabahları çıkan ekmeklerin, daha doğrusu taş fırın ekmeklerinin mis gibi kokusuna toplanan kalabalık ve onların sohbetleri, sıcak bir somun ekmeğin sağladığı sabah telaşları(evlerin erkek çocuklarının üstlendiği görev) hep takılmıştır gözlerimin objektifine.

Ramazanda çıkan susamlı, yumurtalı pideler, onları bekleyenlerin oluşturdukları kuyruklar, o kuyruklarda ki hem sabırlı, hem sabırsız kıpırdanışlar fark edilmeyecek gibi değildir.

Hepsi birbirinden lezzeti ince, yuvarlak, uzun pideler elleri yaka yaka yetiştirilirken evlere, bazen iftar yollarda açılır kıyısından koparılan parçalarla.

Ethem Baba fırınından en lezzetli pideler taşınırdı evlere İsmet Beyin gülümsemesiyle sarılarak, hafta sonları yan sepetlerdeki pide içleri kokuturdu fırınları. Dışarıda karlı bir kış günü voltasını atıyorsa ne güzel olurdu sırada bekleyen sepetlerin arasında sohbet etmek. Fındık çubuğundan örülmüş sepetlere özenle yerleştirilen pideler buram buram kokar, hayvanlarını bile peşinden sürüklerdi. Ethem Baba fırınından evimize kadar soğumadan gelirdi pideler.

Yöremizde hep güzel yapılar pideler ama fırında pişenlerin ayrı bir lezzeti vardır. Fırıncılarımızın hemen hemen hepsi güler yüzlüdür ama İsmet Bey bir başkaydı.

Ramazanının ardından bayram gelirdi, bayramdan önce telaşı da gelirdi tabii, tatlılar açılır, lokumlar kesilir(dikkat edin kesilir diyorum)doğru fırına.

Ethem Baba fırınında İsmet Bey’ de bizzat katılır telaşınıza,” aman iyi pişsin, aman yanmasın tatlılar, aman haşlanmasın, lokumlarda kurumasın”

“Merak etmeyin hocanım “derdi gülümseyerek “hiç merak etmeyin.”

Almaya gittiğinizde en üst raflardan indirir tepsilerinizi ve gazeteyi üzerinden çekerek onay beklerdi.

“Nasıl olmuş hocanım?”

Mis gibi kokan tatlıları, lokumları fırından çıkarmadan bir kez daha bakardık sanat eseri izler gibi…

Tatlıcının ustalıkla açtığı,Ethem Baba fırınında da tam tavında pişen nar gibi kızarmış hamur işi sanatımızı alır koltuğumun altına iyi bayramlar dileyerek ayrılırdım fırından..

“Nice bayramlara İsmet Bey”

“Nice bayramlara hoca hanım çoluğunuzla çocuğunuzla..”

“İnşallah”

Kalabalık günlerde eşi de olurdu fırında sevgili Arzu yani annen, bayram bitse de benim telaşım bitmezdi, eşe dosta hazırladığım lokumlar illa da fırında pişecek.

“Tepsiyi kaçta getireyim İsmet Bey?”

“İkiden sonra uyun hocanım”

Ben biliyorum ki İsmet Bey ücret almayacak, ne kadar ısrar etsem de faydasız. Ben de çekiniyorum ama başka fırına gidersem gücenecek, hem her fırın aynı titizlikle ilgilenmiyor ki ekstra bir işle ama haksızda değiller ekmek işi zaten çok telaşlı.

On kez gideceksem üçe indiriyorum lokum, börek pişirme işlerini.

Fırının önünden geçerken bay bayan ikisi de sitem ediyorlar…

“Görünmedin epeydir?”

Fırından çok uzağa taşındığım halde üşenmeden tepsileri çarşıda Ethem Baba Fırını’na getiriyor. Tepsilerin biri benim diğeri onların, ancak böyle ödeşebiliriz.

Ama kabul etmiyorlar, bazen de koyuluyoruz fırında lokumları yemeye. Sevgili Arzu, baban çayları söylüyor, annenle ben uzun uzun lokumlar ve yemekler üzerine konuşuyoruz. O kendi tariflerini veriyor.

Hatta “fırında güveç de ne güzel olur” diyoruz, bir gün de güveç denemeye karar veriyoruz.

Sonra seni anlatıyorlar bana, onları çağırdığını çok yorulduğunu, Paris’te ki Türk gençlerin nikahlarını kıydığını….Geldiğini, az kaldığını, telefon açtığını nasıl anlatıyorlar, gurur duyuyorlar seninle…

Baban gözleri ışıl ışıl “Bana, Paris’te iş buldu bana ama gitmek istemiyorum” diyor. Sonra söz dönüp dolaşıp “ucuz ekmeğe” geliyor. “Nasıl başardınız böyle ucuz tutmayı? Bunu mutlaka anlatın, kayıt yapalım “diyorum. Her ikisi de sevinerek kabul ediyorlar görüşmeyi, ancak fırını pastaneye çevireceklerini söylüyorlar “daha sonra pastanede görüşürüz” diyorlar.

Ben de ısrar edemiyorum, fırının yıkılacak olmasına içten içe üzülüyorum. Benim için bir nostalji daha yok olacak, taş fırın, ahşap raflar, uzun kürekler, somon hamurlar, un çuvalları, boş tepsiler, kepekli ekmekler, yanmış kabuk yığınları yok olacak nedense çok mutlu olduğum, sıcacık çaylardan alınan yudumlarla çeliklenen dostlukları, sohbetlerini kaybedecek olmak yüreğime çentik atıyor.

Olmamıştı, yürümemişti, UCUZ EKMEK satmak, bu devrin ticaret çarkına uyum sağlayamamıştır. Simit sarayları moda idi. Fırın yıkıldı, siniler, un çuvalları, kürekler, tekneler dışarı atıldı anımla birlikte.

Ethem Bey ve eski bir Ünye Hanımı olan Harika Hanım’a birkaç kez yolda rastladım. O soğuk kış günlerinde fırında yaptığımız sohbetlerin tadında yine sıcacık selamlaştık, hal hatır sorduk, ben onlara seni, onlar da bana kızlarımı sordular.

Ama öyle anlıyorum ki onlar da benim gibi fırını arıyorlardı. Lokumlar aramızda parola gibiydi. Gülümsüyorduk birbirimize “Ünye Lokumu” deyince…

“Fırını kapattınız artık eski kadar lokum yapmıyorum” diye takılıyorum “hem kilo aldırıyor tereyağlı lokum” diyorum. Kayıt yapmaya fırsat olmadı kaldı, simit sarayını ayağım çekmedi mi nedir? Ben kaydı fırında istemiştim, çay içip lokum yerken, her ikisi ile birlikte…

İsmet Bey “ucuz ekmek” olayını anlatacaktı, zamlara nasıl karşı çıktığını, nasıl tehdit edildiğini, aslında zamsız da kar edildiğini…..Olmadı.

Ama Arzu, iyi dürüst, güler yüzlü bir usta, bu devirden sonra, hem de “ucuz ekmek” satmak yani “daha az kar etmek” felsefesi ile hareket eden bir usta daha gelmeyecektir, ne Ünye’ye ne de yöremize…

Simit sarayına hala gitmedim, her önünden geçtiğimde İsmet Bey ve Harika Hanım seslenecekmiş gibi geliyor hala…

“Hoca hanım lokumları al gel, hep birlikte bir çay içelim buyurun lütfen….”

Sevgili Arzu babanın toprağı bol olsun, Allah annene ve sana sabırlar versin..

 

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Nerde O Eski Dünler

31 Ağustos 2023 okunma
Kızlar erkekler zayıflar şişmanlar zenginler fakirler dostlar akrabalar dinli dinsiz yeni doğan ya da ölümüne az kalan bizler ne yapıyoruz? Son birkaç senede, kızlar firikik ustası oldu beğeni yapana özel şovlar yapıldı ve artık mahremiyet meşrulaştı ya da... Devamını Oku

ÜNYE-AKKUŞ-NİKSAR KARAYOLU

26 Ekim 2021 okunma
    Yollar bir memleketin can damarlarıdır. Hasretlikleri bitiren, kültürleri harmanlaştıran, ekonomimizi canlandıran birlik ve beraberliğimizi sağlayan yollarımızdır. Ünye- Akkuş- Niksar yolunu kullananlar nostaljiyi, heyecanı birlikte yaşarlar. Yıllara... Devamını Oku

  NASIRLI ELLER

21 Ekim 2021 okunma
           Süleyman Erkan      Türkiye’nin güzel bölgelerinden Karadeniz’i gezip görenlerin hafızalarında mutlaka iz bırakmıştır. Karadeniz’in girintili çıkıntılı kenarları, geceleri gelinlik kızın boynuna takılı beşi birlik gibi parlar... Devamını Oku

Geçmişten Günümüze

16 Ekim 2021 okunma
Süleyman Erkan     Yaşam var oldukça hırslar, öfkeler, kinler, var olacaktır. Bu savaşı tetikleyen en önemli unsur beğenilmek, üstün olmak, başkalarından daha fazla mala mülke sahip olmaktır. Söz sahibi olmanın malla, mülkle, parayla olunamayacağını... Devamını Oku

İnsan

13 Ekim 2021 okunma
TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Temel içgüdü ve duygularla hareket eden, yeteri kadarını alan, psikolojik ve sosyolojik açıdan baskı uygulamayan, vicdansız ve çıkarcı yaklaşmayan, kötü gözle bakmayan, çalmayan, savaşmayan,... Devamını Oku

Zaman

7 Ekim 2021 okunma
  TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Neydi zaman? Doğduğum an ile öldüğüm an arasındaki yaşantım mı? Unutmak için verilen bir ilaç mı? Suratımı kırıştıran ya da saç rengimi benden alan… Neydi zaman! Babam öldüğünde... Devamını Oku

İhtiyaç Meselesi

27 Eylül 2021 okunma
TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Çok çeşitli ihtiyaçlarımız var. Hatta bazen neye ihtiyacımız var diye market ve mağazaları gezmeye başlayanlar bile var. Babaannem lüzumsuz bir şey almamamı çok söylerdi işte onlarda top balon... Devamını Oku

F-N-D-K-Ç  Ş-H-P

10 Eylül 2021 okunma
  TOLGA ÖZSOY İNŞ. TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com   Türkçe’de bir sözcük f,s,t,k,ç,ş,h,p harflerinden biriyle bitiyorsa ve ek kelimenin baş harfi d,c harfi ile başlıyorsa! Ortalık bir anda sertleşir. d=t olur t=ç olur sıkı durun bu matematiği... Devamını Oku

İş-Sizsiniz

6 Eylül 2021 okunma
  TOLGA ÖZSOY İNŞAAT TEKNİKERİ tolgahanozsoy.52@gmail.com Neden işsiz kaldığımızı bulalım. İşsizlik yaşınız en az 24! Bunu biliyor musunuz? Temel eğitim 1 yıl, ilk eğitim 4 yıl, Orta eğitim 4 yıl, lise eğitimi 4 yıl, hazırlık 1 yıl, üniversite... Devamını Oku

Alçak Alçak Dere Yataklarına Ev Kurmasınlar

19 Ağustos 2021 okunma
  Tolga Özsoy İnşaat Teknikeri tolgahanozsoy.52@gmail.com     Hepimizin malumu olduğu Candan ERÇETİN’in “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” şarkısı; doğaya, doğanın tabiatına karşı gelmekten ve gelin kızlarımızı ağlatmaktan başka bir... Devamını Oku