son haberler

Rıfat Ilgaz ve Hababam Sınıfı

Yayınlanma Tarihi: 21 Kasım 2013 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Ülkemizin tarihi, düşünce üreten insanların; edebiyatçıların, sanatçıların, bilim insanlarının kovuşturulmaları, soruşturulmaları, hapisleri, sürgünleriyle doludur. Yeni bir şey söyleyip, farklı bir şey yapıp da bu durumdan nasibini almamış kimse yok gibidir. Beyinleriyle yaşayan insanlarımıza reva görülen bu çileli hayatlar, sadece o insanları etkilemekle kalmıyor, suya atılan bir taşın genişleyen halkaları misali tüm ailesini, çevresini etkisi altına alıyor. İşte Türkçemizin en usta, en üretken kalemlerinden biri olan Rıfat Ilgaz da bu kaderden payına düşeni alanlardan…

Rıfat Ilgaz’ı, o büyük edebiyat adamını bilmem tanımayan var mıdır? Ama Hababam Sınıfı derseniz, o çok ünlü eserini… onu bilmeyenin, tanımayanın olduğunu sanmıyorum. Yani ünü, yazarınınkini aşmış bir dev eserden söz ediyoruz.

Rıfat Ilgaz hiç şüphesiz, Karadeniz’in edebiyatımıza, kültürümüze kattığı en önemli değerlerden biri . Doğum yeri Kastamonu’nun Cide ilçesi olan yazarın doğum tarihi kesin olarak bilinmiyor. Ancak nüfus kayıtlarına doğum tarihi olarak 7 Mayıs 1911 yazılmış. Eserlerinde toplumcu gerçekçi bir çizgi izleyen Ilgaz, doğduğu-büyüdüğü kültüre her zaman bağlı kalmış ve Kastamonu’nun en önemli simgesi olan Ilgaz dağlarının ismini soyadı olarak almış. Sarı Yazma, Yıldız Karayel, Halime Kaptan ve Karadenizin Kıyıcığında adlı romanları kendi yöresini ve kültürünü işlediği eserleri. Çok sayıda şiir, roman, öykü kitabına imza atan Rıfat Ilgaz’ın 1944’te yayınlanan şiir kitabı Sınıf, toplatıldı ve açılan soruşturma sonucu şair 6 ay hapis yattı. Yine bir zamanlar yasaklı olan Karartma Geceleri adlı eseri ise 2004 yılında 100 Temel Eser listesine girdi. 1982’de Yıldız Karayel ile hem Madaralı Roman Ödülü’nü hem de Orhan Kemal Roman Armağanı’nı alan yazar; 1987’de Ocak Katırı Alagöz ile Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü’nün, 1993’te de Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü’nün sahibi oldu.

Rıfat Ilgaz’ın en çok tanınan, bilinen eseri Hababam Sınıfı ilk defa, İlhan Selçuk’un 1956’da çıkardığı Dolmuş dergisinde hikâye dizisi olarak yayınlandı. Derginin adı Dolmuş olunca Rıfat Ilgaz da kendisine bir taşıt aracının önemli yedek parçalarından biri olan Stepne (Yedek Lastik) adını mahlas (takma ad) olarak uygun görmüş. “Stepne”nin, “Güç durumlarda sorunları çözen kimse” demek olan bir ikinci anlamı daha var ki bence bu anlam Stepne takma adını daha da güçlü kılıyor. Hikâyeler takma adla yazılınca büyük merak uyandırıyor ve kime ait olduğu konusunda ilginç tartışmalara neden oluyor. O kadar ki Rıfat Ilgaz, hikâyeleri yazanın kendisi olduğunu açıkladığında buna insanları inandırmakta epeyce zorluk çekiyor. Hababam Sınıfı hikâyeleri 1957 yılında kitaplaştırılıyor. Yazar bu kitabın ardından, Hababam Sınıfı Baskında (1972), Hababam Sınıfı Uyanıyor (1972), Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1975) ve Hababam Sınıfı İcraatın İçinde (1987) kitaplarını yazarak Hababam Sınıfı serisini oluşturuyor.

Tiyatro oyunu olarak da sahnelenen Hababam Sınıfı’nın bildiğiniz gibi birçok filmi de çekildi. Kitabı henüz okumamış olanlar için şunu belirteyim ki bu filmler eseri yeterince yansıtmaktan bir hayli uzak. Çünkü Hababam Sınıfı sadece komedi değildir. Ağırlıklı olarak parasız yatılıların öyküsüdür ve nitelikli bir eğitim eleştirisi, çok derin bir toplumsal hüzün barındırır. Kitabı filmleriyle bir tutmak kesinlikle yanılgıya düşmek olur.

Hababam Sınıfı’ndan söz edildiğinde, “Ben filmini birçok kez seyrettim zaten, onun için kitabını okumaya gerek duymuyorum” diyen çok sayıda insanla karşılaştım. Biliyorum çok basit bir açıklama olacak ama vurgulamam gerek: Bir filmi bir romanın yerine asla koyamayız! Evet, sinema da çok önemlidir. Ancak edebiyatın yerini sinemayla dolduramayız. Kaldı ki bir eserin sinema uyarlamasıyla aslı arasında dağlar kadar fark vardır. Edebiyat da sinema da benim için vazgeçilmez. Ancak bir romanın insana kattığını bir film asla veremez; nasıl ki bir filmin yerini bir edebiyat eseri dolduramazsa…

Rıfat Ilgaz’ı ve Hababam Sınıfı’nı anlamak için filmlerini seyretmek ya da tanıtım yazılarını okumak asla yeterli değil. Bizzat Hababam Sınıfı’nı okumak gerek: O bize ilk bakışta komik gelen, zaman zaman güldüren, zaman zaman gülümseten olayların ardındaki dramı, hüznü yakalayabilmek, kavrayabilmek için… Orada, insanın yüreğine işleyen öylesine derin, duygu telini titreten öylesine yoğun bir hüzün saklı ki… İşte bence Hababam Sınıfı’nı ölümsüzleştiren ve klasikleştiren de bu.

Hababam Sınıfı’nı okuyamamış olanınız varsa… her şey bir yana, yalnızca bu güzel, yetkin, usta işi Türkçeden kendinizi mahrum bırakmamak adına okumanızı öneririm. Rıfat Ilgaz’ın kitapları halen, oğlu Aydın Ilgaz’la birlikte kurduğu Çınar Yayınları tarafından yayınlanmaktadır.

Ustaya, edebiyatımızın bu büyük ismine bir kez daha saygıyla selam olsun!

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku