Yayınlanma Tarihi: 15 Eylül 2011 — okunma
Frankfurt (Türk filmleri) festivalinde görücüye çıkacak.
Herakles ”Her şey akar. Aynı ırmakta iki kez yıkanamazsın, çünkü her girişinde üzerinden başka sular geçer.” der. Herakles bu sözü ile toplumsal değişimin evrensel ve sürekli olduğunu anlatmaktadır.
Ünye ve Fatsa Karadeniz Bölgesinin iki güzel ilçesidir. Hatta birbirinden güzel iki kıyı kentidir onlar. Anadolu’nun ilk çağ kayıtlarında yer alacak kadar da eskiler. İşte Herakles’in anlatmak istediği değişimden nasibini fazlaca almış bu günlere kadar gelmişlerdir.
Hem kent yerleşimi hem de toplumsal özellikleri bakımından oldukça fazla değişime uğramış olan ilçeler hala da bu özelliklerini korumaktadırlar. Değişmeyen tek bir gerçek vardır “o” da “komşu olmalarıdır”. Ve hem var, hem de yok sayılan çatışmalarıdır.
Duyular ile varlığı ispatlanamayan hiçbir veriye güvenmemek gerekir. Ancak görülebilen, duyulabilen, dokunulabilen, tadı ve kokusu alınabilen madde gerçekten vardır. O halde duyularımızla algıladığımız Ünye ve Fatsa gerçekten vardır. Vardır da “aralarında bir çekime var mıdır, yok mudur ?” o konu tartışılmaktadır. Mark’ a göre “düşünsel olan maddi olanı değil, maddi olan düşünsel olanı meydan getirir.”
Yani düşünülür, “Ünye ve Fatsa arasında çekişme var mıdır?” diye. Düşünülmüş de. Var diyenler ve yok diyenler de çatışıyor ara sıra. Ama ortak kanı “ varsa bile her hangi bir çatışma asla kötü niyetli ya da yadırganacak boyutta değil. Kavga değil, bence yeraltında akan ırmaklar, göller gibi. Var ama “memleket meselesi değil”.
İşte Esra Alkan Hanımefendi Ünye –Fatsa gerçeğinden olası çatışmaya ve onun sonuçlarına dokunmak istemiş. Üstelik “sıra dışı mizahi bir dokunuş” bu. Duyduklarında insanları en azından tebessüm ettiren tatlı rekabet ve çekişme öykülerini toparlamak amacı ile başlattığı “belgesel” çalışmasını kısa sürede aradığından çok fazla materyal toplayarak tamamladı. Teknik çalışmalar da tamamlanmış ve , “Ünye’de Fatsa Belgeseli” Frankfurt film festivaline hazır. Kasım ayının sekizinde görücüye çıkacak. Daha sonra Japonya başta olmak üzere başka yolculuklara çıkacak.
Yumurtanın kulpu hikâyesi; Sn. Öndersev’ in anlattığı çok hoş bir kıssa var onu aktarmalıyım önce. Adamın bir yumurtası var. Buna “kulp” taktırmak istiyor. Ve gidiyor Avrupa’nın teknikte en gelişmiş ülkelerine ve diyor ki, “mümkünse yumurtama bir kulp taktırmak istiyorum”. “Aman” diyor en gelişmiş ülkelerin teknik elemanları, “yumurtaya kup takılır mı? Yapamayız”. Yok yapamıyorlar. Geliyor memleketimize bir umut soruyor “yumurtama kulp taktırmak istiyorum ama hiçbir yerde yapamadılar, olur mu acaba?” diye. “Aman ne demek tabi olur. Yumurtaya kulp takmakta ne var, siz kaç kulp istiyorsunuz onu söyleyin” diyorlar.
İşte böyle daha bitmeden kulplar takılmaya başlamıştı, bakalım festivalde izlendikten sonra ne kadar kulp takılacak “Ünye’de Fatsa Belgeseline”. Esra Hanım bu belgesel çekiminde Ünye ve Fatsa’yı eşit aktarmak konusunda gerçekten çok titizlendi. Ayrıca kısa sürede insan üstü bir gayretle tüm teknik ekibi çok çalıştı. Hatta o kadar çok kayıt yapıldı ki “Esra Hanım siz bitki, hayvan, doğa, tarih ne varsa kaydediyorsunuz bir şey kalmadı” dediğimizde burada ki kültür yapısına hayran olduğunu ve bir belgesel ve bir uzun metrajlı film çalışması daha yapmayı düşündüğünü söyledi.
Bu durum da çok sevindirici. Daha önce yöremizde (Ünye-Fatsa ayrı ayrı olmak üzere) birçok belgesel çekildi. Çekildi o kadar. Fakat bu kez hem kimseye zararı olmayan bir çekişmeyi, hem de “bir kadın bakışı ile yöremiz kültürünü ve olgusunu değerlendirmek” var. Sonuçta eski maçlarda ve siyasetin vilayet yapmak vaadinde çok tatlı çekişmeler olduğu nu her kes kabul ediyor.
Kasım ayının 15- 17 sinde İstanbul’da da galası var. Belgesele konu olmuş iki ilçe yaşantısının sakinleri belgeseli izlediklerinde beğenirler veya beğenmezler fakat ortada emek verilmiş bir düşünce ve yıllarca kalacak bir çalışma var.
Bu çalışmadan sonra Ünye ve Fatsa daha çok konuşulacak ve mutlaka yöremize artıları olacak. En azından Ünyeliler Fatsa’yı, Fatsalılar da Ünye’yi daha yakından tanıyacak, tamamını tanıyamazsa da tanımak isteyecek. Haydi, içimizden itiraf edelim birbirimizi tanımıyoruz bile. Bu belgesel ile hem birbirimizi daha iyi tanıyıp anlayacağız hem de tanıtacağız, yöremizi başkalarına birlikte anlatacağız, daha ne olsun.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.