Yayınlanma Tarihi: 5 Ocak 2012 — okunma
Ünye de Fatsa Belgeseli savunma hattı diyorum çünkü film çekilirken insanların büyük bir bölümü sadece izlediler. Film bitti, yayımlandı insanların nerede ise tamamı eleştiriyor. Olumlu veya olumsuz. Bu demektir ki film herkesin ilgisini çekti. Herkes uydu, henüz izlemeyenler çoğunlukta.
İzleyenlerin tamamı da beğenmek zorunda değil. Ancak “beğeni” gerçeğinin bir başka boyutu da var ki Esra Alkan filminin altına kendi imzasını attı. Filmi bir başlık altında, kendi ismi altında yaptı. Bu demektir ki başlığına ve kendi kafasında ki şablona göre filmi çekti ve izleyiciye sundu. Tabi ki beğenilmesi çok önemli ama öncelikle kendisinin yaptığı işi beğenmesi ve içine sinmesi dolayısı ile imzasını atması çok önemli.
FİLM OKUMAK
Film izlemek başka, film okumak başkadır. Maalesef filmi izleyen herkes filmi okuyamadı Filmin başlığı ve konusu var, her ne kadar senaryosu yoksa da. Bu film Ünye ve Fatsa’yı tanıtmak amacı ile yapılmadı. Fakat dolaylı yoldan iki kentin de adından oldukça söz ettirdi ve ettirmeye devam edecek.
Bu arada film de iki kent arasında ki “çok tatlı rekabet den doğan çekişme ana konuydu ki bunlarda satır ararlından alınmış. Aslında daha önce yazmıştım, ;Ünye ve Fatsa daha önce bir çok belgesele konu oldu. Ama hiçbir belgesel bu derece basında, ulusal da yer almadı. Nedir o halde, mizah ve çekişme. Onlar film de var, zaman zaman çekişmenin yorumları, zaman zaman çekişmenin kendisi var.
Tamamı çekişme, tamamı yorum olsa belgesel olmazdı zaten. Bu arada ben de eleştirilerden nasibimi aldım. Ama duyacağım şekilde söylendiğinde memnun oluyorum ki ben de savunma yapabileyim.
Birincisi kayıtlarda olmak istemedim. Neden çünkü kaydedilecek çok şey çok şahıs var ben olmasam da olur. Ayrıca Esra Alkan’ın aradığı tarih değil di ki “tarih anlatayım”, çekişmeye gelince ben hem iki vatanlı, hem vatansız konumunda, Fatsalıyım Ünye’de yaşıyorum, iki kentin de şakasına bile vazgeçemiyorum, çekişmenin tam ortasındayım, mizaha gelince kendimden daha mizahi bulduğum karakterlerin yer almasını istiyorum filmde.
Yemek tarifi yaptığım kayıtlara gelince “ben o gün ekibi evime yemek ile ağırlamaya davet etmiştim ki Esra Alkan ve ekibinin yemek yemeye bile vakti yoktu. Ben de ısrar ettim “hayır hazırlık yaptım bende yemek yiyorsunuz diye” ve Esra Alkan’ın ısrarı ile kamera karşısına geçtim. Makyajım, süsüm püsüm yok.(Biz kadınlar hep güzel görünmek isteriz ya).Sonra yazlık, keten giysimi de eleştirdiler. Ben o giysi ile yaz geçiriyorum, kolum, yakam kapalı olsun istedim.
Esra Alkan’a “beni yemek tarifi yaptım diye eleştirdiler” dedim. O da izah etti” sen, orada çekişme konusu olan lokumun geçmişini anlattığın için, hamsi anlatın için varsın” dedi. İşte o kısmı da okuyamamışız hep birlikte. Ben kendimi doğal buldum, beğendim hatta ve kendimce yemek kültürü anlatım, yemeklerimizin malzemelerinin ve kendisinin tarihi geçmişini anlattım ama izleyenler onu da okuyamamışlar.
Tabiî ki yemek kaydımız çok daha uzundu hatta yemeğin sonunu gösterseydiniz ya da bana o kadar yer vermeseydiniz dediğimde de Esra alkan kısaca cevapladı ”ben gerekli gördüğümü aldım” dedi. Bitti.
Bu arada daha bilimsel, iki kentin çekişmesinin tarihi ve felsefi izahlarını açıklayan konuşmalarım da oldu-o kayıtlar da Esra Alkan’ın isteği ile yapıldı Kabakdağ’da. Oradakiler de şahit ama şimdi anlıyorum ki çok ciddi şeyler söylendi, yönetmenin aradığı “çekişme ve mizahtı” işine geleni kullandı. Ben bu eleştirilerin olacağını bildiğim için hiçbir kayda girmek istemedim.Ama eleştirilmekten rahatsız değilim, yanlış yorumlanmaktan ve gerçeği tam bilmeden insanların eleştirmesinden rahatsız oluyorum diyeceğim çünkü duyduklarım epey fazla, duymadıklarım ne kadar ve nasıl Allah muhafaza kine yapalım duydukça cevaplayacağız.
Fil bitti, bir şey yapıp ortaya çıkartan hiç kimse eleştiriden hoşlanmaz, kendisi beğenmiş ortaya çıkmış, çok bilen daha iyisini yapıp ortaya çıkar ve “budur” der.Haa bir dahakine yönetmen de daha başka tecrübelerle donanmış olur.
Bana da bir daha belgesel kaydı nasip olursa daha tecrübeli olacağım, e azında n yönetmenin ne aradığına daha çok dikkat edip onu sunacağım. Dilerim ki yine komedi belgesel olsa çünkü artık bu kadar da ciddi olmayacağım ki, “tarihçi araştırmacı yemek tarifi anlatır mı? Diyenler e nispet tendürük atacağım ki şimdiden çalışmalara başlayacağım.
Bu arada son söz, bu benim ilk belgeselim değil, öteki Avrupa’da, izleyemediği için kimse eleştiremedi işte, ben de bu zamana kadar sakladım. Onu da bir ara paylaşırım sizlerle.Çok sevdiğim bir çalışma oldu, Avrupalı bayan yönetmen ile.Ama teşekkürüm bir başkasına olacak.
Esra Alkan’a her şey için tekrar teşekkürler.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.