son haberler

Meclis Kürsüsünden Kitap Okudu

Yayınlanma Tarihi: 4 Kasım 2020 okunma

Meclis Kürsüsünden Kitap Okudu
Siyaset
0

CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel TBMM’de yaptığı konuşmada Meclis kürsüsünden kitap okudu ve madenlere tepki gösterdi.

Siyanürle altın madenciliğinin sadece sömürge ülkelerde uygulandığını vurgulayan Adıgüzel Ordu’daki siyanürlü sahalarda ot bile bitmediğini iddia etti. Ordu ilinde toplamda 70bin hektar alanda maden arama ruhsatı olduğunu belirten Adıgüzel bu alanın Ordu’nun 10’da birinden fazla olduğunu belirtti. Konuşmasının sonunda 1 dakika boyunca sessizce Altın Ölüm kitabını okudu.

Milletvekili ADIGÜZEL konuşmasında şu ifadelere yer verdi; “siyanürle altın ayrıştırma, gelişmiş ülkelerin kullandığı ancak kendi ülkelerinde değil, daha çok sömürge ülkelerinde ve az gelişmiş ülkelerde uyguladığı bir yöntem. Madencilikte 1 kilo demir için 2-3 kilo cevher, 1 kilo bakır için 300 kilo cevher ve 1 kilo altın için ise tam 5 milyon kilo cevher işlenmekte yani 5 bin ton. Bir yılda 312 bin ton su kullanılıyor, yine ortalama bir işletme bir yılda 250-300 ton siyanür kullanıyor, 7 bin ton sülfürik asit kullanıyor. Fatsa Bahçeler madeninde siyanürle muamele ettikleri siyanür yemiş toprakta şu anda ot bile bitmiyor. Burada ağaç diktiler, ağaç yetişmedi, sonra çim ektiler, çim de büyümeyince şimdi parça parça yapay çimler getirdiler ve onları suluyorlar. Doğu Karadeniz gibi sadece nemden çim büyüyen bir yerde, dağın başında çimi suluyorlar değerli arkadaşlarım.

Ordu’da yeni 9 ihaleyle beraber 46 tane arama ruhsatı var. Toplamda 70 bin hektar alanda sondaj faaliyeti olacak, Ordu coğrafyası 600 bin hektar yani neredeyse onda 1’inden fazlasını sondaj alanı yapmış durumdasınız. Ünye ilçemiz Bozdağ’a maden aramak için 38 sondaj planlanmış. Bozdağ, içinde 40 hane yaşayan bir dağ ve eteklerinde 500 hane Bozdağ’dan akan sularla yaşıyor. Sondaj yapılan alanlar insanların bahçeleri, evlerinin kenarı, yaşam alanları. Bir hafta önce, Ordu Ünye ilçemizde Yeşilkent ve Üçpınar’da sondaj yapmaya direnen köylülere jandarmanın ve güvenlik güçlerinin çok sert bir müdahalesi oldu. Kadın, yaşlı, çocuk demeden biber gazı sıkıldı, coplandı, kadınlar yerlerde sürüklendi ve hakarete uğradı. Kanser hastası Kesim kadın kodese tıkıldı. Arkadaşlar, Üçpınar’da da, Ballık’ta da analar asker doğuruyor, askere gönderiyor, devlete vergi veriyorlar. Bakın, bu halkın çocuklarını bu analara bu çocuklara gaz sıkmaya, cop vurmaya, yerlerde sürüklemeye kimler emir veriyor? Şimdi, bu benim askerim, bu kadınlara, bu çocuklara kimin için gaz sıkıyor bir bakalım. Türkiye’de altın madeni işleten firmaların büyük çoğunluğu geçmişte FETÖ’cü yapılanmayla açık iştiraki olan insanlar. FETÖ dershanelerden çok daha fazlasını bu madenlerden elde etti, istedikleri gibi doğa talanı yapmak için de AKP’ye tam 17 kere kanun ve mevzuat değişikliği yaptırdı. FETÖ’nün 15 Temmuz’da devlete sıktığı her kurşunun, şu çatıya attığı bombanın arkasında bu altın madenlerinden elde ettiği gelirlerin ve bununla yetiştirdiği teröristlerin de katkısı var. FETÖ davasında kayyum atanan Koza Madencilik 5 adet altın madeni işletmesi vardı, FETÖ’nün amiral gemisiydi. Fatsa, Bahçeler ve Kaz Dağları’ndaki firmada onun alt taşı olarak görev yapan, yani stajını Koza’da yapan bir firma. Geçtiğimiz aylarda, altın madenini genişletmek için yanındaki ormanı yakmaktan bile çekinmediler, yani sabotaj yaptılar. Yani ormanı kim yakar? Kurtuluş Savaşı’nda İzmir’i yakanlardan ne farkı var bunların? Yani, bu dünyada halkı korumak için görevli olan askere, bu halkı korumak yerine FETÖ’cü maden şirketlerini koruma emrini kim veriyor? Kanser hastası Kesim Bozkurt kadını coplayıp sonra da kodese tıkanlar kime hizmet ediyor görün istedim, bilin istedim.

Değerli arkadaşlarım, bu altın madenlerinin devlete en ufak bir katkısı yok. Fatsa Bahçelerdeki madenin yıllık olarak devlete vereceği düşünülen, söylenen miktar 2 milyon dolardır. Fakat aynı havzada yani Ünye ve Fatsa Havzası’nda toplanan fındığın ülke ekonomisine katkısı 300 milyon dolardır. Yani 2 milyon dolar-300 milyon dolar tam 150 katı tarım ürününü riske ediyorsunuz. Bugün yarın fındıkta eğer bir siyanür tespit edilirse tüm Türkiye fındığı risk altında olacaktır. 2017’de yaptığımız değişiklik ile bu sondajlara da ÇED gerekli durumunu ortadan kaldırdınız. Halbuki doğa insan vücudundan farklı değil. Sizin vücudunuza bir bölgenizden iğneyle biyopsi almak için onlarca doktorun onayından geçiyorsunuz fakat ÇED için bu rapor gerekli değil. Üçpınar’da halk evinin bahçesinin yoluna oturmuş bekliyor ve diyorlar ki “Sondajla delik deşik edilmiş, bağrına yüzlerce ateş sokulmuş, aside ve siyanüre bulanmış bir coğrafyada fare gibi yaşayacağımıza insan gibi ölürüz ve eninde sonunda defolup gidecekler. Ege’de Kaz Dağları’nda gönderdik, Bozdağ’dan da göndereceğiz.

İnsanlar, Fatsa meydanında çevre katliamına dikkat çekmek ve yaşam alanlarını korumak için günde yarım saat kitap okuma etkinliği yapıyor; ben de onlara destek vermek için burada, kürsüde kalan süremi sessizce kitap okuyarak tamamlamak istiyorum. Susmak da bazen iyi bir ifade yöntemidir”.

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.