Yayınlanma Tarihi: 21 Mayıs 2010 — okunma
“Hiçbir şeye şaşmamak lazım, işte budur, seni mutlu tutacak olan” demiş Numacius. İşte buradan yola çıkarak CHP Lideri Sn. Baykal ile ilgili gündeme gelen haberlere şaşmamak gerek.
Yalan mı, doğru mu emin olmasak bile, insanoğlunun görülmedik şeylere daha kolay inanması geleneğinin yüzyıllar sonra dahi değişmediğine de şaşmamak gerek.
Bu olay eğer komplo ise, ülkemizde ki gelişmelere bakarak buna da şaşmamak gerek. Binlerce yıl öncesinin Babil kentinde dahi gizli kayıtlar olduğuna göre(kil tabletler tabiî ki).
Sn. Baykal, iyi bir hukukçu olarak tecrübeli, çok bilgili, deneyimli ve dürüst bir siyasetçi ve aynı zamanda uzun soluklu bir liderdir.
Ama bu özellikler kusursuz ve sorgulanamaz anlamına gelmemektedir. Kimse kusursuz değildir. Bunun yanı sırada insanlar, kişilerin karanlıkta bırakmak istediklerini sorgulamayı özellikle daha çok severler.
Sn. Baykal’ın özel hayatıdır. Hani, insanların en korktuğu rüzgâr, kapalı yerlerini açan rüzgârmış ya, hani fırtınalar, büyük yüksek mağrur yapılara daha çok hasar verirmiş ya, bu durum aynen öyle.
“Özel hayatıdır, herkesin kendisini ilgilendirir. Bir yandan da, gerçekse de kendisini, komploysa da kendisini ilgilendirir denilip kenara konulacak, göz ardı edilecek bir şahsiyet de değildir. Tabi ki insanlar böyle bir magazine çok ilgi göstereceklerdir.
Gerçek dışı ise, Allah kimseyi bu duruma düşürmesin, “çamur at izi kalsın” hukuk yolu ile uğraş dur. Eğer gerçekse de, lider konumundaki bir şahsiyet bilmelidir böyle bir gerçek asla gizli kalamaz. Belli ki şimdiye kadar da gizli değilmiş. Sadece bir lideri devirecek zaman beklenmiş.
Aslında iyi bir siyasetçi veya sıradan bir kimse için de etik olan böyle bir durumda eşinden ayrılıp, yeni hayat arkadaşı ile yoluna devam etmek. Kim ne diyebilir. Bir liderin dürüst ve adil olması bekleniyorsa bu her alanda olmalı. Sn.Baykal’ın bu durum dışında herhangi bir yolsuzluğu olsaydı çoktan dökülürdü ortaya.
“Düşüncelerimizin en iyi aynası yaşamlarımızın akışıdır” demiş Montaigne.
“Hayatımız” der Pythagoras, “olimpiyat oyunlarında biriken büyük kalabalığa benzer kimileri oyunlarda ün kazanmak için bedenlerini çalıştırırlar, kimileri para kazanmak için satılık mallar getirirler, kimileri de (en kötüleri değildir onlar) başka çıkar düşünmeden her şeyin niçin, nasıl yapıldığına bakar, kendi yaşamlarını anlamak ve düzenlemek için başkalarının yaşamlarını seyrederler.”(Kitap. I.Bölüm xxxı)
Sizler kendinizi hangi grupta sayıyorsunuz bilemeyeceğim ama bu defa hep birlikte Sn. Baykal’ı seyrediyoruz.” iyilikler hep avluda kalır, kuşkular eve girer” demiş ya Zerdüşt, işte hep birlikte kuşkuyla seyrediyoruz.
İçimizden geçenleri samimiyetle söyleyemeden. Yüzde yüz samimiyet olmazmış zaten.
Bu konuda bayanlar beylere göre daha az samimiyetsizdir. Diyelim ki bu olay gerçektir, “daha az masum olanlar öne çıksın” denilse geride kimler kalır kaç bayan, kaç bey? O halde yine Zerdüşt’ün dediği gibi “bir suçsuzu cezalandırmaktansa bir suçluyu salıvermek daha iyidir”
Sn. Baykal’ın siyasi kişiliği ve uygulamaları ne kadar adildir? Ne kadar dost olunmaya laik bir kişidir özel hayatında? Bu sorulara kendi partilileri daha iyi cevap verirler. Çok iyi bilmeden ahkâm kesmek istemem.
Ünlü filozoflar, “liderlik öyle ağır bir asadır ki, insanlar zorluklarını bilselerdi, yerde bulup almazlardı” dedikleri bu asaların koltukları neden vazgeçilmezdir(%99,5 öyle) liderler için. İşte bu anlamda sorgulanabilir Sn. Baykal ve nezdinde diğer liderler, başkanlar ve tüm koltuk sahipleri.
İşte asıl sorun burada “demokrasinin uygulandığı ülkemizde, liderler yeterince demokratik değildir” diyebiliriz” İnsanlar cılız varlıklarına nasıl bağlılarsa, sağ kalmak için razı olmayacakları kötülük yoktur” demiş yine filozof ve böylece kötülüklerin kaynağı çıkıyor ortaya. Bu konuda yazılmış şu dörtlüğü
“Tek kollu da kalsam,
Kötürüm damlaları da olsam
Sökülse de bütün dişlerim
Ne mutlu bana yaşıyorsam”
Siyasete uygulayıp “ne mutlu bana lidersem” diyebilir mi insanlar? Diyor ki insanlar, o koltuklardan böyle komplolar olmadan inemiyorlarsa ve “casuslar en yakında aranmalı” deniliyorsa bu zihniyet siyasette kangrene dönüşmüş demektir.
Daha lise yıllarımızda okuduğumuz kitaplardan öğrenmiştik “çatışmadan tartışılamaz” diye. Eleştirilmek herkesin ağrına gittiği için kimse kimseyi eleştirmeyi göze alamıyor özellikle siyasette seçmenler, delegeler liderleri eleştiremiyor yok böyle bir hakları, cesaretleri ve yok böyle bir demokrasinin millete faydası.
Çünkü liderine yanlışını söyleyemiyorsun. Neden? Koltuğundan olursun. Ol. Koltuk milletten daha mı önemli?!!! Lidere yağcılık, kendi içinde tartışamamak, adaletsizlik, lideri eleştirememek.
Oysa yine filozof diyor ki ”yıkıcı ve yalan yanlış değilse, zararıma da olsa eleştirmeciye uysal davranmalıyım ki beni her zaman serbestçe uyarsın, hatalarımı düzeltmeme yardım etsin.”
Demokrasinin en organize siyasi parti teşkilatları, STK’lar ve diğer tüzel koltuklarda oturanlar bu gerçekleri unutmayınız.
Demokrasi trenini rayından çıkartıp, bozkırlarda tıngır mıngır sarsıla sarsıla gitmesine neden olduğunuz delege sistemi ile koltuklarında kök salan veya salmayı amaçlayan liderler, sizleri de yerlerinizden sökmek için böyle çirkin komplolar gerekmeden liderliğinizi demokratik yollarla kazandığınız gibi demokratik yollarla ve zamanında sonlandırınız.
Ben CHP’den umutluyum, kurultay dönemecini aldıktan sonra cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana gayet iyi bildiği, uzun süredir uğramadığı duraklara da uğrayarak daha hızlı yol alacak TC.’nin siyaset yollarında Canım Türkiye’min bağrında.
Büyük ihtimal yeni lider Sn. Kılıçdaroğlu olacak ama merak ettiğim, bence çok donanımlı bir siyasetçi olan İlhan Kesici’nin adı neden geçmez adaylar arasında. Köhne denilen demokrasi anlayışına karşı neden tek adayla çıkılıyor? Hala anlamış değilim.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.