Yayınlanma Tarihi: 17 Ekim 2011 — okunma
KENDİMİZE BAKIP “ne yapabiliriz? “ DEMELİYİZ.’
I.Uluslararası Karadeniz Kültür Kongresi’nin açılışından çok söz ettik. Bu kadar önemli bir kongrenin (eğer ihmal edilmez ise)ileriki yıllarda daha çok ses getireceğine inandığımdan bu konuyla devam ediyoruz yazmaya. Kongre önemli ve bu kongrede söyleneler dikkat çekilmek istenen konular da çok önemli. Aynı zamanda bu kongrenin küratörlüğünü ve ev sahipliğini yapan KATUDER Başk. Aydın Elmacı’ nın açılış konuşmasında söylediği yukarıda ki sözlerde çok önemli. Sn.Elmacı konuşmasına şöyle devam etti;
“Karadeniz Bölgesinin hassasiyetleri ülkemiz için çok önemlidir. Burası da heba edilmesin dedik.
Burada çok önemli bir nokta var “heba edilmesin”. Aristotales sık sık hocası Platon için, benim için Platon çok değerlidir, ama gerçek daha değerlidir” dermiş. Yukarıda ki cümlede genizlerimizi yakan bir gerçek var, sevsek de sevmesek de. Heba etmek. Bundan sonra Karadeniz Bölgesinin değerlerini “heba” etmemek” vurgulanıyor ki insan olarak kültürümüze, yaşam kaynağımız doğaya ve çevreye sahip çıkamamak bu yüzyıl çerçevesinde nasıl izah edilir?
“Turizm alanında pek çaresisiz. Bu varlıkları daha iyi ve bilinçli koruyabilmek, iyi planlayabilmek bizim elimizde.”
Evet, toplumsal korumacılık geleneğinin yayılması ile mümkün, yoksa ferdi korumacılıkla bir yere varılamaz. Varılamadığını görüyoruz. Sokrates’e göre “Ahlakta erdemli olmak bilgiye bağlıdır, Ancak doğru bilgi, doğru eyleme götürür.”İşte şimdi I.Uluslararası Karadeniz Kültür Kongresi’nde ki bilimsel ortam en doğru bilgileri ortay koyduğuna göre hedef doğru eylemdedir. Kongre kaynaklı bilgiler üzerinden sörf yaparak;
Çevre konusunda biz hassas davranmalıyız ve kendimize bakıp(boyumuzu ölçerek)ne yapa biliriz? Demeliyiz”
Bakalım turizm ve tarih, doğa korumacılığında ne durumdayız, ne yapabiliriz? Öncelikle şu andan itibaren her birimiz tarih ve doğa adına yapılan her yanlışın ilk feryadı ile kıyametleri kopartmalıyız. Toplumu ciddi olarak tehdit eden ya da birçok insanın önemli özlem ve isteklerini engelleyen olguya toplumsal sorun denir. Maalesef kültür erozyonu ülkemizde toplumsal bir sorun.
“Göz göre göre Karadeniz elimizden gidiyor, kirletiliyor Sadece biz değil kıyısı olan ülkeler de bunu yapıyor”.
Kültürel mirasın etkinlik turizmi bağlamında değerlendirilmesi konusunda, tüm Karadeniz’e kıyısı olan devletlerin iş birliği yapabilmeleri, Karadeniz’in bilinen miladı olacaktır, ilk varoluşu hakkında efsaneden öteye gidemeyen bilgiler net değildir.Karadeniz iki kıtayı besleyen bir vahadır.Eski kıtaların en değerli vahasıdır.Yıpranmasının sonuçları bizleri değilse bile çocuklarımızı vuracaktır.Hem de nasıl.
“Herkes her birey çevresinden kültüründen sorumlu olmalıdır. Bu bilinci içine sindirmiş, sahip çıkan insanlar olmalıyız.” Biz buradan sesimizi yükseltmeliyiz.
Gerze sesini yükseltmiş, “termik santral istemiyoruz” diye pankart asmış.Enerji tabii ki gerekli ama bu cennet kıyılara , kristal çerçeveli bu kıyılara santraller birer kızgın gülle gibi iniyor ve Zonguldak is, Bartın’da kül içerisinde yüzüyor. Karadeniz’e bu lekeler yakışmıyor.
“Başka Karadeniz yok”.
Karadeniz Kültürü, mimarisi, müziği, Karadeniz su yolları, Karadeniz balıkçılığı, Karadeniz Kadınları, Karadeniz Yaylaları. Karadeniz doğası, bitki örtüsü, faunası ve florası ve daha bir çok özelliği ile Kuzey Yarımkürenin eşsiz yaşam kuşağı.
“Bizim gelecekte ki tek şansımız kültür ve doğadır”
Sinop’ da güzel bir afiş vardı;”Geleceği biriktirmek” diye. Karadeniz bölgesinin geleceği birikmeye başladı, yeni tamamlanan “bölünmüş yollarla ”Tek şansımız kültür ise biriktirmeye devam, eldekileri korumaktan başlayalım mesela.
Sn.Elmacı eşinize de selamlar, Sinop’da ayırdığı vakitler için teşekkürler.
Aydın Elmacı çok sevindi memleketlilerini karşıladığında. Ama gerçekten sevindi.”Gurbette olduğumuzu şimdi anladım, vay yav Ünyeliler burada” diyerek sevincini defalarca gösterdi. Çağrılınca gitmek gerek.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.