son haberler

Bir Doğulu Filozof (2)

Yayınlanma Tarihi: 5 Şubat 2015 okunma

Semra YİĞİT smryigit@gmail.com

Bir ömür içinde insan düşüncesi elbette çok değişebiliyor. Dörtlüklerinden de anlıyoruz ki Hayyam da hayatı boyunca büyük değişiklikler geçirmiş. Bu kadar sağlam bir eğitim almış olan Hayyam, gün gelmiş kuşkuya düşmüş. Herkesten ayrı düşünüp başka şeylere inanmaya başlamış. İslam dogmatizmine karşı çıkmış, din adamlarının iki yüzlülüğünü açığa vurmaktan çekinmemiş.

“Yetmiş iki ayrı millet, bir o kadar da din!/ Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin;/ Kâfirlik Müslümanlık neymiş, sevap günah ne?/ Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin.” – “Ey kara cübbeli, senin gündüzün gece;/ Taş atma dünyayı bilmek isteyenlere./ Onlar Yaradanın sanatı peşindeler:/ Senin aklın fikrin abdest bozan şeylerde.” – “İçin temiz olmadıktan sonra/ Hacı hoca olmuşsun, kaç para!/ Hırka, tesbih, post, seccade güzel:/ Ama Tanrı kanar mı bunlara?” -“Seni kuru softaların softası seni!/ Seni cehenneme kömür olası seni!/ Sen mi Hak’tan rahmet dileyeceksin bana?/ Hakka akıl öğretmek senin haddine mi?” – “Kim görmüş o cenneti, cehennemi?/ Kim gitmiş de getirmiş haberini?/ Kimselerin bilmediği bir dünya/ Özlenmeye, korkulmaya değer mi?”

Bu yüzden insanlarla arası açılmış Hayyam’ın, düşmanları çoğalmış. O da çareyi insanlardan uzaklaşıp kendi içine kapanmakta bulmuş. “Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi./ Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli./ Can gözünü açınca görüyor ki insan/ En büyük düşmanıymış en çok güvendiği.”

Dünyasına küsmüş Hayyam. “Bu dünyada nedir payıma düşen, hiç/ Nedir ömrümün kazancı felekten, hiç/ Bir sevinç mumuyum sönüversem hiçim/ Bir kadehim kırılsam ne kalır benden, hiç.” – “Elimde olsa dünyayı küçümserdim;/ İyisine de kötüsüne de yuf çekerdim;/ Daha doğrusu bu aşağılık yere/ Ne gelirdim, ne yaşardım, ne ölürdüm.” – “Bu dünya iki kapılı bir han,/ Girdi mi dertlere düşer insan./ Tanınmadan yaşamak en iyisi./ Elinde olsa da hiç doğmasan.”

Giderek bilgeleşmiş, bir köşeye çekilmiş Hayyam. “Yaşamanın sırlarını bileydin/ Ölümün sırlarını da çözerdin;/ Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok;/ Yarın, akılsız, neyi bileceksin?” – “Bu kubbe altındaki bin bir belâyı gör;/ Dostlar gideli boşalan dünyayı gör;/ Tek soluk yitirme kendini bilmeden;/ Bırak yarını, dünü, yaşadığın anı gör.” – “Gören göze güzel, çirkin hepsi bir;/ Âşıklara cennet, cehennem, hepsi bir;/ Ermiş ha çul giymiş, ha atlas;/ Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.” – “Güzelim can çıkıp gidince bedenimizden/ Birkaç kerpiç olacak mezarımızı örten;/ Gün gelecek, mezar yapmak için başkasına/ Kerpiç dökecekler kalacak toprakla bizden.” – “Yalnız bilgili olmak değil adam olmak;/ Vefalı mı değil mi insan, ona bak./ Yücelerin yücesine yükselirsin/ Halka verdiğin sözün eri olarak.” – “Şu dünyada üç beş günlük ömrün var,/ Nedir bu dükkânlar, bu konaklar?/ Ev mi dayanır, bu sel yatağına?/ Bu rüzgârlı yerde mum mu yanar?” – “Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti;/ Canım bahar geçti çoktan, kış şimdi./ Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?/ Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?” – “Sır saklamasını bilirsen Hayyam söyler/ İnsanoğlu nedir, ne yapar, ne der:/ Dert çamuruyla yuğrulup gelir dünyaya/ Yer içer, karın doyurur ve çeker gider.”

İnsana, yaşama değer verir Hayyam. “Yaşamak elindeyken bugüne bugün,/ Ne diye bırakır, yarını düşünürsün?/ Geçmiş, gelecek, kuru sevda bütün bunlar;/ Kadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün.” – “Dünya ne verdi sana? Hep dert, hep dert!/ Güzel canın da bir gün uçar elbet./ Toprağında yeşillikler bitmeden/ Uzan yeşilliğe, gününü gün et.” – “Toprak olup gitmişlere sorarsan/ Ha gâvur olmuşsun ha Müslüman./ Kimler bu dünyada eğlenmemişse/ Ötekinde yalnız onlar pişman.”

İnsan onurunu, özgürlükleri yüceltir Hayyam. “Yüreğim, kimselerden ihsan dileme;/ Bu amansız felekten aman dileme;/ Bil ki, derman aradıkça artar derdin;/ Derdinle haldaş ol, derman dileme.” – “Girme şu alçakların hizmetine:/ Konma sinek gibi pislik üstüne./ İki günde bir somun ye, ne olur!/ Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.” – “Varlığın sırları saklı senden, benden;/ Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben./ Bizimki perde arkasında dedi-kodu:/ Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.”

Devam Edecek…

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Her Şey Tatsız Tuzsuz

5 Mart 2020 okunma
Benim deniz kokulu, yosun kokulu, ıhlamur kokulu kentim. Güneşli umutlarım, gri hüzünlerim, zifiri karanlık korkularım… Yağmur gibi yağan sevinçlerim, öksüz kederlerim ve dindirilemez öfkelerim… En derin, en acımasız terk edilmişliklere seninle direndik ve... Devamını Oku

Yol, Yolculuk, Bir Avuç İnsan ve Einstein

30 Kasım 2018 okunma
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız/ Alıp başımı düşlerin çıkmazından/ Karışmak taşa toprağa. Yolculuk…” (Rıfat Ilgaz) Oldum olası severim yolculukları; en çok da otobüs yolculuklarını… Hızla geriye akan manzarayı seyrederken düşüncelere... Devamını Oku

Hüzün, Melankoli ve Şiir

12 Aralık 2017 okunma
Son zamanlarda bir garip hüzün dalgası arada bir yoklayıp duruyor beni. Bu da neyin nesi? Nereden çıktı şimdi bu hüzün? Tüm olumsuzluklara rağmen kendimi bile hayrete düşürecek kadar umut dolu değil miyim ben?.. Françoise Sagan’ın bir çırpıda okunuveren o... Devamını Oku

Bir Şenay Varmış… Meğer Hayalmiş

10 Mayıs 2017 okunma
“Nedir acelesi ecelin? Daha bitmeden yaşama sevincim.” (Halide Edip Adıvar) Benim dünyalar güzeli melek kardeşim, senin hakkında yazacağım nereden gelsin aklıma. İnsan bu kadar iyi, bu kadar güzel, bu kadar hayat dolu olur da, hiç bu kadar yakın durur mu... Devamını Oku

Özlem

1 Aralık 2016 okunma
En yakıcı duygulardan biridir özlem. Kimi için sıla, kimi için sevgili; kimine göre çocuk, kimine göre ana-baba-kardeştir. Şarkılar onu söyler, şiirler onu haykırır. Özlemi yazar öyküler, tablolar onu resmeder. Özlem değer vermektir, sevmektir özünde.... Devamını Oku

Hayatın İçinden

15 Nisan 2016 okunma
Mevsimler her ne kadar eskisi gibi olmasa da yine de geliyor bahar, yine de geliyor yaz. Doğa yeniden canlanıyor ve kuşlar bir başka ötüyor bu mevsimlerde. Fındık bahçelerinde dolanırken “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü hatırlarım hep. Fındık... Devamını Oku

Sahi, Öğretmenlere Ne Oldu Böyle?..

3 Mart 2016 okunma
Belediye hoparlörünün tiz, gıcırtılı sesi ortalığı kaplıyor. Kadın görevli, bir konferansın anonsunu yapıyor: “Ahir Zamanda Kadın konulu konferans bugün…” Doğru mu duydum acaba? Ahir zamanda mı dedi? Neyse ki anons ikinci kez tekrarlanıyor. Pür... Devamını Oku

Arkadaşımın Mektubuna Cevap (3)

10 Şubat 2016 okunma
10 Şubat 2016 Canım Arkadaşım, Biliyorum, cevabım epeyce gecikti. Fırsat bulup yazamadım bir türlü. Kusura bakma n’olur. Yazın ortalarına doğru almışım son mektubunu. Okullar tatildeyken yani. Kıskançlık konusunda kalmışız. Düşüncelerine katılıyorum... Devamını Oku

Biri Bana Bunları Açıklayabilir mi?..

7 Ocak 2016 okunma
Karın bembeyaz aydınlığı salonun her tarafına yayılıyor. En kuytu köşeler bile ışık içinde. Yumuşacık, lapa lapa yağan karı seyrediyorum camdan. Uzun zamandır bu kadar yoğun bir kar yağışı görmemiştim. Kalınlığı en az elli santimetreyi buldu.... Devamını Oku

Arkadaşımdan Mektup Var (3)

9 Temmuz 2015 okunma
Sevgili Semra, Her şey yolunda mı, iyi miyim, kötü müyüm, inan ki ben de bilmiyorum. Hayatım birden bire değişti. Şahin yurtdışına gidiyor… gitmek zorunda. Aniden ortaya çıkan bu duruma uyum sağlayamadım henüz. Duygularım bir o yana bir bu yana gidip... Devamını Oku