Yayınlanma Tarihi: 28 Mayıs 2015 — okunma
23 Mayıs günü Ordu Giresun Enver Yücel Bahçeşehir Koleji açılış törenindeydik. Okul kurucusu Sayın Enver Yücel yurtta ve dünyanın değişik ülkelerinde açtığı okulları anlattı. Eğitimde kaliteyi yükselttiğini, teknolojik gelişmeleri okullarına kazandırdığını, bunun ülkeye büyük bir hizmet olduğunu vurguladı. Sonra Necip Fazıl’ın Sakarya şiirinden ilginç bir alıntı yaptı. Onun “Sakarya, sana mı düştü bu yük?” diye soran dizesini kendi faaliyetleriyle ilgilendirdi. Eğitimde de yük bana düştü dedi. Kaliteli, teknolojiyi iyi kullanan eğitimle hizmet ediyordu ülkesine.
Hizmetlerini yakından takip ettiğini söylediği Millî Eğitim Eski Bakanlarından Sayın Nimet Baş da konuklar arasındaydı. O da eğitimin kalitesi hakkında konuştu. Konuşma sırası Başbakan Yardımcımız Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’a gelince iyice dikkat kesildim. Söyleyeceklerini merak ediyordum. Sayın Kurtulmuş, tam beklediğim gibi konuştu, devlet adamı olma sorumluluğunu gördüm sözlerinin satır aralarında. Bam teline bastı:
“Eğitimde kalite, teknolojik gelişme elbette gerekli, tamam… buna bir sözüm yok. Ancak eksik bıraktığımız bir şey var. Bizim kökümüzde var olan değerleri öne çıkarabildik mi eğitimde? Nedir onlar? Doğru olmak, dürüst olmak, vefalı olmak, sadakat göstermek, paylaşmak, yardımlaşmak… gibi bizi dünyanın gözünde yücelten değerler. Eğitimde bunlar daha önemli. Yalnızca kendini yükseltmeyi düşünmeyen, kendi dışında mağdur olmuşlarla da ilgilenme sorumluluğunu taşıyan insanı yetiştirmek lazım.”
Sayın Yücel’in hiç değinmediği bu değerleri hatırlatmak gerçekten gerekliydi. Sayın Yücel önce dershaneciydi, büyük paralar kazandı okullar üzerine karabasan gibi çöktüğünü defalarca vurguladığım dershanecilikten. O paralarla güçlendi, Vakıf Üniversitesi ve okullar kurdu zincir zincir. Kazandıklarıyla eğitimde kaliteyi artırdı tabi, yabancı ülkelerle de iş birliği yaptı. Ancak bir köyde uygulamalı eğitimle çocuklarına ve onların velilerine hayat eğitimi, iş eğitimi veren Dilek öğretmen gibilerin var olması için ne faaliyetleri olduğunu duyamadık. Ülke genelinde 17 milyon üstündeki öğrencinin kaç tanesine sözünü ettiği eğitimi verebildiğini de bizim kökümüzdeki değerler adına yaptığı çalışmaları da…
Sayın Başbakan Yardımcımızın vurgusu, bu değerlere uygun bir eğitime dikkat çekmek ister gibiydi. Çok yerinde buldum. Kutluyorum. Dershaneler halkın sırtında yüktü, kapatıldı. Özel okulların yüksek fiyatları da halkın sırtında yük. Hayatta kullanılmayan bilgileri kalite ve yüksek teknolojiyle vereceğim diye ticaret yapılıyor. Bunun önüne geçecek yepyeni bir işe odaklı sisteme ihtiyacımız var.
1989 yılında Türkiye’nin ilk üniversite sınavlarına hazırlık dergisi Aşama’nın(şimdi yok) soru yarışmasında ikinci seçilen, dershanecilikten zengin olabilme imkânı olduğu halde bunu içine sindirememiş 37 yıllık bir eğitimci olarak söylüyorum: Kökümüzdeki değerlerle bütünleşebilen bu sistemdir. Millet iş içinde eğitim diyor. Bunun ekonomik yükünü de üstlenmek istiyor. Yani eğitim Enver Beylerin değil, milletin sırtında yük olmalı. Onların bilgi birikimleri bu sistemin kurulmasında da önemli rol oynayabilir. Parası olan da olmayan da hayata hazırlayan kullanılabilir müfredatlarla yetiştirilmeli. İsteyen herkes eğitim için hayata atıldıktan sonra uzun vadeli taksitler halinde ödemek üzere burs alabilmeli.
Bizim olan vefa, sadakat, paylaşma, yardımlaşma duyguları eşitlik ilkesinin uygulandığı bu sistemle gelişecektir. Adalet ve kalkınma davasına inanmış milletin bir ferdi olarak bu gerçeği bir kez daha vurgulamak istedim.